Kelimeler arşivinde; içinde "yok" olan, toplam 121 tane kelime bulunuyor. İçerisinde yok bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu yok ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında yok olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
BAKTERİYOKLOROFİL
BRANŞİYOKRANİYUM, KRİYOKOAGÜLASYON, RADYOKROMATOGRAF
YOKSULLAŞTIRMAK, ANJİYOKERATOZİS
YOKSULLAŞTIRMA, POLİDİYOKSANON, RADYOKARTOGRAF
BİYOKATALİZÖR, SOSYOKÜLTÜREL, ANJİYOKERATOM, EPİTELİYOKİST, KARŞITYOKLAMA, KORYOKARSİNOM, RADYOKONTRAST, YOKLAYABİLMEK, YOKLAYIVERMEK
BİYOKİMYASAL, FİZYOKRATLIK, YOKSULLAŞMAK, FİZYOKRATLAR, MİYOKARDİTİS, MİYOKARDİYAL, MİYOKARDİYUM, MİYOKARDOZİS, POLİYOKSALEN, YOKLAŞDIRMAK, YOKLAYABİLME, YOKLAYIVERME, YOKUŞBAĞLARI
PLAJİYOKLAZ, YOKSULLAŞMA, TİYOKONAZOL, YOKARILAMAK, YOKSUNDURMA
RADYOKİMYA, YOKOĞLUYOK, YOKUMSAMAK, AMFİYOKSUS, FİZYOKRASİ, İKTİYOKOLA, KARYOKİNES, KARYOKİNEZ, MİYOKARDİT, MİYOKLONUS, PİYOKOLPOS, YOKARLAMAK, YOKLAMALIK, YOKSAYILMA
BİYOKİMYA, BİYOKÜTLE, FİZYOKRAT, YOKLAMACI, YOKLANMAK, YOKLATMAK, YOKSULLUK, YOKSUNLUK, YOKSUZLUK, YOKUMSAMA, KARAYOKUŞ, KARYOKİST, KOCAYOKUŞ, MANDİYOKA, ORTAYOKUŞ, ÖNYOKLAMA, PYOKTANİN, YOKARILAK, YOKLAŞMAK, YOKSUNMAK, YOKTURDUR, YOKUŞBAŞI, YOKUŞDİBİ
MİYOKART, YOKÇULUK, YOKLAMAK, YOKLANMA, YOKLATMA, YOKSUNLU, BAYOKTAN, MİYOKARD, MİYOKROM, TAPİYOKA, YOKALMAK, YOKANMAK, YOKARLAK, YOKATMAK, YOKLAŞMA, YOKSAYMA, YOKŞAMAK, YOKUŞSUZ
TAPYOKA, YOKLAMA, YOKUŞÇU, AKYOKUŞ, YOKAMAK, YOKETME, YOKOLUŞ, YOKUŞLU
MANYOK, YOKLUK, YOKSUL, YOKSUN, YOKSUZ, YOKARA, YOKARI, YOKTUR
YOKÇU, YOKSA, YOKUŞ, BAYOK, GOYOK, HOYOK, KOYOK, YOKLU, YOKOR, YOKSU, YOKUÇ
YOKA, YOKU
YOK
YOK
Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı. Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilen bir söz. Yasak. Olmayan, bulunmayan şey. Birinin söylediği sözlerden genel olarak kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılan bir söz. Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir. "Hayır" anlamında kullanılan bir söz.
KORYOKARSİNOM
Yavru zarlarının villuslarındaki trofoblastik hücrelerden köken alan, gebelikle ilişkili kötücül bir tümör, koryom, koryoepitelyom, koryonik karsionom, koryonik epitelyom, sinsityoma malignum. Hidatiform molenin dejenerasyonu, yavru atmayı takiben veya normal doğumdan sonra döl yatağında artık hâlindeki villuslardan gelişir.
KARŞITYOKLAMA
Bir görüşmede gerçekliğinden kuşku duyulan kimi yanıtların sınanabilmesi için yanıtlayıcıyla sağlanmış uylaşımın geçici ve amaçlı olarak örtük bir çatışkınlığa dönüştürülmesi, bk. yoklama.
BAKTERİYOKLOROFİL
Bazı bakterilerde bulunan ve ışığı absorblayan pigment. Pembe veya yeşil fotosentetik bakterilerde başlıca ışık tutucu olarak görev yapan bir çeşit klorofil.
EPİTELİYOKİST
Klamidyoz.
ANJİYOKERATOZİS
Çok sayıda anjiyokeratomun biçimlenmesi.
YOKSULLAŞTIRMA
Yoksullaştırmak işi, fakirleştirme.
BİYOKATALİZÖR
Canlı dokuların hepsinde çok az bulunan ve hayat için gerekli kimyasal tepkimeleri uyandıran veya kolaylaştıran madde.
YOKSULLAŞTIRMAK
Yoksul duruma getirmek, fakirleştirmek.
KRİYOKOAGÜLASYON
Gözdeki kanamalarda göz fundusuna proplarla soğuk uygulanması.
POLİDİYOKSANON
Organizmada emilebilen, organik olmayan sentetik monofilament dikiş ipliği.
ANJİYOKERATOM
Subepiteliyal dermis, membrana nikitans ve konjunktivanın lamina proprisındaki damar endotellerinden köken alan, genellikle köpeklerde görülen iyicil tümör.
SOSYOKÜLTÜREL
Aynı anda bir toplumu veya toplumsal bir grubu ve kendine özgü olan kültürü ilgilendiren.
RADYOKARTOGRAF
Vücudun bir bölümündeki radyoaktiflik dağılımının grafiğini çıkarmaya yarayan aygıt.
RADYOKROMATOGRAF
Bir karışımın çeşitli bileşenlerinin etkinlik eğrisini, kromatografi yöntemiyle, ışınım bulucusu önünden geçen bir şerit üzerine çizmeye yarayan aygıt.
BRANŞİYOKRANİYUM
Kafatasının solungaçlarla ilgili olan kısmı.
Bu bölümde tanımı içerisinde YOK geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ALIKOYMAK
Bir süre için bir yerde tutmak. Ayırıp saklamak. Mâni olmak, engel olmak. Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak. Yoksun bırakmak.
ADEM
Yokluk.
ARAMAK
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak. Önem verip istemek. Ziyarete, hatır sormaya gitmek. Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek. Şart koşmak. Bir kişiyle görüşmek üzere telefon etmek. Araştırmak, yoklamak.
BAYIR
Küçük yokuş, belen, kıran, şev.
ADEMİYET
Yokluk.
BAKAYA
Askerlik çağına girenlerden son yoklamalarını yaptırarak askerlik kararı aldırdıkları hâlde çağrıldıklarında gelmeyen veya gelip de kıtalarına gitmeden toplandıkları yerlerden ayrılanlar. Ait olduğu yıl içinde toplanamayıp ertesi yıla kalan vergiler. Kalıntılar.
APTAL
Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık. Küçümseme ve azarlama bildiren bir seslenme sözü.
ASİMİLASYON
Özümleme. Benzeşme. Farklı kökenden gelen azınlıkları veya etnik grupları, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme.
BAKMAK
Bakışı bir şey üzerine çevirmek. Yoklamak, incelemek, denemek. Anlamak, farkına varmak. Gözetmek, korumak. İlgilenmek. Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak. Beslemek, geçindirmek. Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek. Renklerde benzemek, andırmak. Bir iş birinden beklenmek. Hastayı muayene etmek. Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak. Tedavi etmek için ilgilenmek. Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak. Aramak. Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak. Uğraşmak, meşgul olmak.
AYIKLANMA
Ayıklanmak işi. Yaşayan varlıklarda ortamın şartlarına en iyi uyan türlerin veya bireylerin üreyip kalması, uyamayanların yok olması, ıstıfa, seleksiyon.
AMENNA
"Öyledir, doğru, diyecek yok, inandık" anlamlarında bir onaylama sözü.
AZIKLI
Azığı olan. Yoksulları doyuran.
AŞEVİ
Lokanta. Düğün, nişan vb. toplantılarda, verilecek yemekleri hazırlamak için geçici olarak mutfak gibi kullanılan yer. Yoksullara parasız yemek yedirilen veya dağıtılan yer, aşhane. Tekkelerde yemek pişirilen yer.
ANTİSEPSİ
El, yüz veya vücuttaki hastalık yapan mikroorganizmaları kimyasal maddelerle etkisiz hâle getirme veya yok etme işlemi.
ALMAK
Bir şeyi elle ya da başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Satın almak. Erkek, kadınla evlenmek. Göreve, işe başlatmak. Örtmek, koymak. Yolmak, koparmak. Bürümek, sarmak, kaplamak. İçine sığmak. İçecek veya sigara içmek. Görevden, işten çekmek. Kazanç sağlamak. Gidermek, yok etmek. Kazanmak, elde etmek. Çalmak. Kısaltmak, eksiltmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. İçeri sızmak, içine çekmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. Kabul etmek. İçeri girmesini sağlamak. Birlikte götürmek. Soldurmak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Temizlemek. Sürükleyip götürmek. Yer değiştirmek. Yutmak, kullanmak. Tat veya koku duymak. Başlamak. Ele geçirmek, fethetmek.
BAĞLI
Bir bağ ile tutturulmuş olan. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. Kapatılmış olan, kapalı. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek). Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. Sınırlanmış, sınırlı.
BATMAK
Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek. Yıkılmak, egemenliği sona ermek. Saplanmak. Çökmek. Yok olmak. Dünya'nın dönüşü dolayısıyla Güneş, Ay ve yıldız ufkun altına inmek. Tedirgin etmemesi gereken şeyler tedirgin etmek. Hoşa gitmeyen bir duruma uğramak. Kirlenmek. İflas etmek. Daha kötü bir duruma uğramak. Dokunmak, incitmek.
BATMA
Batmak işi. Bir gök cisminin (ay, güneş, yıldız vb.) ufkun altına inmesi. İflas etme. Yok olma, inkıraz. Yıkılma, çökme.
BATIRILMAK
Batırma işine konu olmak. Yok edilmek.
BAĞLAMAK
Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak. Birinde bir şeye karşı ilgi, istek uyandırarak o şeye ilgi, yakınlık duymasını sağlamak. Düğümlemek. Uyulması zorunlu olmak. Eklemek, bir araya getirmek, birleştirmek. Başka bir işle uğraşamaz durumda olmak. Anlaşma yapmak. Sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak. Gönlünü kazanmak. Geçişi engellemek. Büyü, muska vb.nin aracılığıyla birinin birtakım isteklerini veya yetkinliğini engellemek, yok etmek. Birini söz veya yazı ile bağlamak, taahhüt etmek, angaje etmek. Yaraya ilaç koyup bezle sarmak. Bütün ilgisini bir yerde yoğunlaştırmak. Denk yapmak, paket yapmak.