Kelimeler arşivi içinde; başında "def" olan, toplam 91 adet kelime bulunmaktadır. def ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu def ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde def olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
DEFOSFORİLASYON
DEFERENTEKTOMİ, DEFEDİLEBİLMEK
DEFTERİHAKANİ, DEFİBRİNASYON, DEFERROKSAMİN, DEFEDİLEBİLME
DEFTERİKEBİR, DEFNEYAPRAĞI, DEFERENTİTİS, DEFEDİVERMEK, DEFEDEBİLMEK, DEFTERDARLIK
DEFNOLUNMAK, DEFEATLERCE, DEFEDEBİLME, DEFNEDİLMEK, DEFORMASYON, DEFNEGİLLER, DEFEDİVERME, DEFTEREMİNİ, DEFTERCİLİK, DEFİNECİLİK
DEFEKASYON, DEFTERHANE, DEFİBRATÖR, DEFNOLUNMA, DEFELENMEK, DEFEDİLMEK, DEFNEDİLİŞ, DEFDEĞİRMİ, DEFNEDİLME
DEFLASYON, DEFALARCA, DEFORMİTE, DEFİHACET, DEFNETMEK, DEFROSTER, DEFTERDAR, DEFTERDER, DEFEDİLİŞ, DEFEDİLME, DEFOLİANT
DEFEKTUS, DEFNEDİŞ, DEFLEYİŞ, DEFLEMEK, DEFLATÖR, DEFEKTİF, DEFETMEK, DEFİNECİ, DEFTERCİ, DEFAATLE, DEFNETME, DEFOLMAK, DEFENSİN, DEFERENS, DEFANSİF, DEFİBELA
DEFOLMA, DEFOLUŞ, DEFORME, DEFLEME, DEFOSUZ, DEFİGAM, DEFAKTO, DEFETME, DEFEDİŞ, DEFATEN
DEFİLE, DEFOLU, DEFTER, DEFAAT, DEFİNE, DEFANS, DEFELÜ, DEFEKT, DEFDER
DEFOL, DEFNE, DEFLİ, DEFİN, DEFAR, DEFEM, DEFÇİ
DEFA, DEFE, DEFİ, DEFN, DEFO
DEF
DEF
Savma.
DEFNEYAPRAĞI
Kemikli balıklar takımının, hanigiller familyasından lüferin küçük boylularına verilen özel bir ad (Pomatomus saltatrix).
DEFTERİHAKANİ
Osmanlı Devleti'nde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü.
DEFEDİLEBİLMEK
Defedilme imkânı veya olasılığı bulunmak.
DEFERROKSAMİN
Streptococcus pilosus' dan demirli şelat hâlinde elde edilen, sonradan demiri uzaklaştırılarak demirle zehirlenmelerde demirin sindirim kanalında çöktürülmesi ve emiliminin engellenmesi amacıyla sistemik antidot olarak kullanılan madde.
DEFOSFORİLASYON
Proteine bağlanarak aktifleşmesini sağlayan fosfat molekülünün, fosfataz enzimi ile koparılması olayı.
DEFEDEBİLMEK
Defetme imkânı veya olasılığı bulunmak.
DEFERENTEKTOMİ
Sperma kanalının cerrahi işlemle çıkarılmasıyla yapılan kısırlaştırma.
DEFEDİLEBİLME
Defedilebilmek işi.
DEFTERİKEBİR
Büyük defter.
DEFNOLUNMAK
Ölü gömülmek, toprağa verilmek.
DEFEATLERCE
Defalarca.
DEFİBRİNASYON
Fibrinsizleşme.
DEFERENTİTİS
Sperma kanalının yangısı.
DEFTERDARLIK
Defterdar olma durumu. Defterdarın makamı. Defterdarın çalıştığı yapı. Defterdarın görevi.
DEFEDİVERMEK
Çabucak defetmek.
Bu bölümde tanımı içerisinde DEF geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BALİSTİK
Ateşli silahlarda barut gazının basıncı ile fırlayıp hedefe varıncaya kadar merminin havadaki hareketini inceleyen bilim. Mermi çekirdeği üzerindeki fiziksel değişimleri inceleyerek merminin çıktığı silahın tanımlanmasını sağlayan işlem.
ALBÜM
Fotoğraf, pul vb.ni dizip saklamaya yarayan bir defter türü. Herhangi bir konu ile ilgili kısa açıklamalar verilerek resimler basılmış olan kitap. Uzunçalar.
BLOKNOT
Yaprakları kolayca çıkartılabilecek bir biçimde yapılmış not defteri.
ARPACIK
Göz kapağının kenarında çıkan küçük çıban, it dirseği. Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun en ileri bölümünde bulunan ve nişan alırken gezle birlikte göz ile hedef arasında aynı çizgi üzerine getirilen küçük çıkıntı.
CERİDE
Gazete. Tutanak, kayıt defteri. Süvari kolu.
BOMBALAMAK
Belli bir hedefe bomba atmak.
BEŞER
İnsanoğlu, insan. Beş sayısının üleştirme sayı sıfatı. Her birine beş, her defasında beşi bir arada.
BONCUK
Cam, taş, sedef, tahta, plastik vb. maddelerden yapılan, ortası delik, çoğu yuvarlak ve renkli süs tanesi.
BALTRAP
Atıcılıkta hedef vazifesi gören plakaları havaya fırlatan yaylı alet.
AJANDA
Gerekli notların unutulmaması için yazıldığı takvimli defter, andaç.
ADRES
Bir kimsenin oturduğu yer, bulunak. Hedef gösterilen yer. Bir kimsenin sık olarak gittiği yer. Kurum ya da kuruluşun bulunduğu yer.
BULUŞ
Bulma işi. İlk defa yeni bir şey yaratma, icat. Konu, duygu, düşünce ve hayalde başkalarının etkisinden sıyrılarak bunların işlenişinde yeni bir yol tutma. Bilinen bilgilerden yararlanarak daha önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaşma veya yöntem geliştirme, icat.
ALTMIŞAR
Altmış sıfatının üleştirme sayı sıfatı. Her birine altmış, her defasında altmışı bir arada olan.
ANSIZIN
Hatıra gelmeyen bir sırada, ani, anide, aniden, ansız, apansız, apansızın, birden, birdenbire, dangadak, defaten, durup dururken, fücceten, gürpedek, larp, larpadak, patadak, pattadak, rappadak, şakkadak, şapadanak, şappadak, şırakkadak, bedaheten, fücceten, nagehan, vehleten.
AMAÇ
Ulaşmak istenilen sonuç, maksat. Gaye. Hedef. Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı görev, misyon.
BOMBA
Canlı ya da cansız hedeflere atılan, içi yakıcı ve yıkıcı maddelerle doldurulmuş, türlü büyüklükte patlayıcı, ateşli silah. Yan yelkenlerin alt yakasını gerip açmak için kullanılan yatay seren. Büyük fıçı veya varil. Çekiciliği olan çok güzel kadın veya kız. Uyuşturucu hap.
ALTIŞAR
Altı sayısının üleştirme sayı sıfatı. Her defasında altısı bir arada olan, her birine altı.
BİNER
Bin sayısının üleştirme sayı sıfatı. Her birine bin, her defasında bini bir arada olan.
ATMAK
Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak. Örtmek. Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak. Bir yerden başka bir yere taşımak. Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak. Söylemek. Bir kimsenin ilişiğini kesmek. Uzatmak. Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak. Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek. Yırtılmak. Bilmeden, kestirerek söylemek. Yalan ya da abartmalı söz söylemek. Yapışık olduğu yerden ayrılmak. Koymak. Bir şeyi yere doğru bırakmak. Geri bırakmak, ertelemek. Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak. Terk etmek. Değerini eksiltmek. Götürmek. Çıkarmak, dışarıya vermek. Top, tüfek vb. silahları patlatmak. İçki içmek. İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak. Rastgele bir kenara koymak. Kalp, nabız vurmak, çarpmak. Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek. Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak. Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak. Göndermek, yollamak. Çatlamak. Sille, tokat vurmak.
BİRDEN
Bir defada. Birlikte, beraberce, hepsi bir arada. Ansızın.