Kelimeler arşivi içinde; başında "şad" olan, toplam 17 adet kelime bulunmaktadır. şad ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu şad ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde şad olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
ŞADDAKLANMAK
ŞADRABAZ, ŞADELEME, ŞADIRVAN
ŞADILLI, ŞADIMAN
ŞADARA, ŞADDAK, ŞADİYE, ŞADIRA
ŞADAK, ŞADRA, ŞADER, ŞADAN
ŞADI, ŞADİ
ŞAD
ŞAD
Sevinçli, neşeli.
ŞADIRA
Yağsız, arık, sinirli et.
ŞADELEME
Şahadetname.
ŞADRA
Büyük delikli kalbur. Koltuk eti. Yağsız, arık, sinirli et.
ŞADRABAZ
Çıkardığı oyunlarla çevresindekileri oyalayan, şen.
ŞADER
Sevinçli kimse.
ŞADDAKLANMAK
Nazlanmak, hoppaca davranmak.
ŞADARA
Büyük delikli kalbur. Delik deşik olmuş, biçimsiz nesne: Baksana bir kere yola, şadara. Büyük kalbur. Büyük gözenekli kalbur; yüzü çiçek bozuğu olanlara verilen takma ad. Büyük gözenekli kalbur. (Kayalık Susuz Kars).
ŞADAK
Yardımcı kadın, hizmetçi. Kısa boylu. Boşboğaz, geveze.
ŞADDAK
Nazlı, hoppa, şakacı.
ŞADI
Şebek gibi, çirkin (kişi). Sıska. Korkuluk. Bir çeşit maymun.
ŞADİYE
Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı. Güzel sesle şarkı okuyan, şiir söyleyen kadın.
ŞADIRVAN
Genellikle cami avlularında bulunan, çevresindeki musluklardan ve ortasındaki fıskiyeden su akan, üzeri kubbeli veya açık havuz.
ŞADILLI
Çanakkale şehrinde, Evreşe nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.
ŞADAN
Sevinçli, keyifli, hoşnut.
ŞADIMAN
Sevinçli, neşeli.
Bu bölümde tanımı içerisinde ŞAD geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BEKARHANE
Bekârların kalması için ayrılmış veya düzenlenmiş oda. Bekârların yaşadığı müstakil ev.
RENKTAŞLIK
Aynı renge bağlı olma veya aynı rengi taşıma, renktaş olma durumu. Bir hayvanla yaşadığı ortamda renk benzerliği sağlayarak hayvanın görülmesini, hiç değilse insan gözüyle görülmesini zorlaştıran renk özdeşliği.
DURMAK
Hareketsiz durumda olmak. Ara vermek. Varlığını sürdürmek. Birisinin malı olarak bulunmak ya da o malla ilişkisi olmak. İşlemez olmak, çalışmamak. Dinmek, kesilmek. Bir konuyla çok ilgilenmek, üstüne düşmek. Beklemek, dikilmek. Bir yerde olmak veya bulunmak. Yaşamak. Bir yerde bir süre oyalanmak, eğlenmek, eğleşmek, tevakkuf etmek. Kalmak. Belli bir durumda, bir görevde bulunmak. Var olmak. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Çalışadurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi.
SOFTA
Medrese öğrencisi. Bir görüşe, bir inanışa körü körüne bağlanan kimse. Yaşadığı çağın gerisinde kalmış, geri kafalı kimse. İlmiyeden olanlara aşağılamak amacıyla verilen ad.
DÜNYA
Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü. Meslek veya iş birliği içinde bulunan kimseler, camia. İnançları bir olan ülke veya insanlar topluluğu. Duygu, düşünce ve hayal âlemi. Dış, çevre, ortam. Herkes. Güneş'e yakınlık bakımından üçüncü gezegen, acun.
MÜEBBET
Sonu olmayan. Yaşadıkça süren, ömür boyunca olan.
AMONYAK
Azot ve hidrojen birleşimi olan, keskin kokulu bir gaz (NH3). İçinde bu gazın eritilmiş bulunduğu su, nişadır ruhu.
DİASPORA
Herhangi bir ulusun veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer. Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, kopuntu. Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları, kopuntu.
MUŞMULA
Gülgillerden, 2-3 metre yüksekliğinde dikenli küçük bir ağaç (Mespilus germanica). Bu ağacın olgunlaşıp yumuşadıktan sonra yenilebilen, yuvarlak, mayhoş, buruk ve beş çekirdekli meyvesi, döngel, beşbıyık.
DİSİPLİN
Bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılı veya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumu, sıkı düzen, düzence, düzen bağı, zapturapt. Kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin bütünü. Öğretim konusu olan veya olabilecek bilgilerin bütünü, bilim dalı.
EVREN
Gök varlıklarının bütünü, kâinat, cihan, âlem, kozmos. Kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam. Büyük yılan. Düzenli ve uyumlu bir bütün olarak düşünülen bütün varlıklar. Ankara iline bağlı ilçelerden biri.
ŞİMŞİRLİK
Sarayda babası ölmüş şehzadelerin yaşadığı yer, kafes.
EV
Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı. Aile. Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane. Soy, nesil.
İNTİBAKSIZ
Yaşadığı çevreye veya duruma uymakta güçlük çeken.
MANASTIR
Bazı kesin kurallara bağlı rahip veya rahibelerin dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları yapı, keşişhane.
KONUT
İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh. Ön doğru: Eukleides'in "Bir noktadan bir doğruya ancak bir paralel çizilebilir." yolundaki konutu gibi.
ÖMRÜNCE
Ömrü boyunca, yaşadığı süre içinde.
ASRISAADET
Hz. Muhammed'in yaşadığı zaman, saadet asrı, devrisaadet.
HURİ
Cennette yaşadığına inanılan dişi varlık.
DIŞARLIK
Taşra. Yaşadığı yerden başka bir yere giderken giyilen kıyafet.