ÜN ile başlayan kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; başında "ün" olan, toplam 132 adet kelime bulunmaktadır. ün ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ayrıca sonu ün ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde ün olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.

 
 

13 harfli kelimeler

ÜNLEMKELEBEĞİ

12 harfli kelimeler

ÜNİVERSİTELİ

11 harfli kelimeler

ÜNGÜLDETMEK, ÜNİFORMASIZ, ÜNTÜZLENMEK

10 harfli kelimeler

ÜNİFORMALI, ÜNİFORMİTE, ÜNİSEKSÜEL, ÜNİVERSİTE, ÜNKÜLENMEK

9 harfli kelimeler

ÜNDEŞLEME, ÜNGENDİRE, ÜNHENGEME, ÜNİVERSAL, ÜNLÜLEŞME, ÜNLÜPINAR, ÜNNENGEME, ÜNÜKLEMEK

8 harfli kelimeler

ÜNDEŞLİK, ÜNDİÇMEK, ÜNGÖRMÜŞ, ÜNİFORMA, ÜNLENMEK, ÜNLEŞMEK, ÜNLETMEK, ÜNLÜKAYA, ÜNLÜYAKA, ÜNNENMEK, ÜNNEŞMEK, ÜNÜDEĞER, ÜNVERMİŞ

7 harfli kelimeler

ÜNALMIŞ, ÜNBERHA, ÜNDEMEK, ÜNDÜNER, ÜNDÜRME, ÜNELMEK, ÜNGÖRDÜ, ÜNGÖREN, ÜNGÜLÜZ, ÜNGÜRDE, ÜNGÜRÜŞ, ÜNİPORT, ÜNİSEKS, ÜNLEMEK, ÜNLENDİ, ÜNLENME, ÜNLETME, ÜNLÜSOY, ÜNNEMEK, ÜNNEMEN, ÜNSALDI, ÜNSALLI, ÜNSEVEN, ÜNSEVER, ÜNSEVİN, ÜNSİYET, ÜNSÜZLÜ, ÜNVERDİ, ÜNVEREN

6 harfli kelimeler

ÜNALAN, ÜNALDI, ÜNEMEG, ÜNEMEK, ÜNGÜCÜ, ÜNGÜLE, ÜNGÜRE, ÜNİTER, ÜNKAYA, ÜNKÜRÜ, ÜNLEME, ÜNLÜCE, ÜNLÜER, ÜNLÜLÜ, ÜNLÜOL, ÜNSELİ, ÜNSİYE, ÜNTÜRK, ÜNÜBOL, ÜNÜÇOK, ÜNÜGÜR, ÜNÜKLÜ, ÜNÜVAR, ÜNZİLE

5 harfli kelimeler

ÜNALP, ÜNDEŞ, ÜNEĞİ, ÜNEZE, ÜNGEL, ÜNGÜN, ÜNGÜR, ÜNGÜT, ÜNGÜZ, ÜNİTE, ÜNKAN, ÜNKÜR, ÜNLEM, ÜNLEN, ÜNLÜK, ÜNSAÇ, ÜNSAL, ÜNSAN, ÜNSAY, ÜNSEL, ÜNSEV, ÜNSOY, ÜNSÜZ, ÜNTÜZ, ÜNÜGE, ÜNVER, ÜNYAY

4 harfli kelimeler

ÜNAL, ÜNAY, ÜNCE, ÜNEK, ÜNER, ÜNGÜ, ÜNİK, ÜNKE, ÜNKÜ, ÜNLÜ, ÜNME, ÜNNÜ, ÜNSİ, ÜNÜK, ÜNÜM, ÜNÜR, ÜNÜS, ÜNYE

3 harfli kelimeler

ÜNA, ÜNÜ

2 harfli kelimeler

ÜN

Bazı kelimelerin anlamları

ÜN

Ön. Ağıl. Öğüt. Diken topluluğu, dikenlik. Ses. Ön (bk. ön). Şöhret. Herkesşe bilinme, tanınma durumu, san, şöhret, şan. İnsan sesi. Bireyin gerçekte ne olduğunun karşıtı olarak çevresindekilerin kanılarına uyan kimliği. Ses, yüksek ses, nida, avaz, sada. Şöhret, şan. Yüksek ses, ses.

ÜNGÜLDETMEK

Yaramazlık yapmak (çocuk için).

ÜNLEMKELEBEĞİ

Kanatlarında ünlem simgesini andırır küçük bir benek bulunan ve tırtılı, pancar, pamuk gibi önemli tarım bitkisi saplarını toprak yüzeyine yakın yerden kemirerek beslenen kelebek.

ÜNİVERSİTE

Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumu, darülfünun.

ÜNKÜLENMEK

Bekinmek.

ÜNGENDİRE

Çiftçinin hayvanları yürütmek için kullandığı ucu çivili değnek, üvendire.

ÜNTÜZLENMEK

Çapkınlık yapmak, yılışmak, yaltaklanmak (erkek için).

ÜNİVERSİTELİ

Üniversite öğrencisi.

ÜNİVERSAL

Evrensel.

ÜNLÜLEŞME

Yalın veya ekler ile genişletilmiş kelimelerde iki ünlü arasında bulunan damak ünsüzleri ile, yarı ünlü niteliğindeki ünsüzlerin yavaş yavaş eriyip kaybolarak ünlü niteliği alması: yazıhane > yazane, evimiz > emiz, ne kadar? > nadar? ne vakit? > nahıt?, ne bileyim > nebim, bakalım > balım, varıncaya kadar > varıncadar, di-y-in > din (diye, Nev.) vb.

ÜNHENGEME

Gürültü, patırtı, uğultu.

ÜNİSEKSÜEL

Belli bir cinsiyet gösteren.

ÜNİFORMALI

Üniforması olan, üniforma giymiş olan (kimse). Üniforma giyerek.

ÜNİFORMASIZ

Üniforması olmayan. Üniforma giymeksizin.

ÜNDEŞLEME

Söyleniş bakımından birbirine benzeyen, anlamları ayrı sözcükleri bir arada kullanma işi. Uyakları ündeşli deyiş. Ör. / Ben âşığım el göğüste yüz yerde / Gel efendim del sinemi yüz yerde / Yaralarım göz göz oldu yüz yerde (Gevheri). Halk yazınında bir tür halk ezgisi.

ÜNİFORMİTE

Benzer sebeplerin benzer sonuçlar doğurduğu ve doğanın değişmezliği ve düzgünlüğü ilkesine dayanan bir teori. Benzer sebeplerin benzer sonuçlar doğurduğu ve tabiatın değişmezliği ve düzgünlüğü prensibine dayanan bir teori.

  -   -   -  

Anlamında ÜN bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde ÜN geçen kelimeler listesi verilmiştir.

ABRAŞ

Alaca benekli. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı). Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık. Ters, kaba, görgüsüz (kimse). Deseni ve atkısı bozuk halı. Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık. Çarpık, eğri, düzgün olmayan. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan (kimse).

ABAKÜS

Sayı boncuğu. Sütun başlığının üstüne yatay olarak konan ve kenarlarından biraz dışarı taşan taş blok.

AÇIKLIK

Açık olma durumu, aleniyet. Uzaklık, mesafe. Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer. Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu. Boş ve geniş yer, meydanlık. Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk, vuzuh. Dürbün, fotoğraf makinesi vb. optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik.

ABDÜLLEZİZ

Akdeniz bölgesinde ve Afrika'da yetişen, çok yıllık, yumrulu ve otsu bir bitki (Cyperus esculentus). Bu bitkinin yemiş olarak yenilen, tatlı ve yağlı ürünü.

AÇILMAK

Açma işine konu olmak. Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak. Kıyıdan uzaklaşmak. Yeni bir bakış açısı getirmek. Renk koyuluğunu yitirmek. Kapı, yol vb. geçit vermek. Gereken güce ulaşmak. Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak. Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak. Ayrıntıya girmek. Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek. Genişlemek, bollaşmak. İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak. Delinmek, yırtılmak. Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.

AÇIKLAMAK

Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek. Açıkça söylemek, ifşa etmek. Belirtmek, göstermek, açığa vurmak, izhar etmek. Bir sorunla ilgili aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek. Bir sözün, bir yazının ne anlatmak istediğini belirtmek, yorumlamak.

AÇILIM

Açılma işi. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapma. Yeni bir bakış açısı getirme. Sağ açıklık. Bir kısaltma veya formülün açık biçimi.

AÇMAK

Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.

ACISIZ

Tadı acı olmayan. Üzüntüsü, sıkıntısı olmayan, kedersiz. Ağrı, sızı duyulmayan.

AÇIK

Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.

ACILANMAK

Tadı acı olmak, acılaşmak. Acılı durumda olmak, üzüntüye kapılmak, üzülmek.

ABANDONE

Boks sporunda dövüşemeyecek duruma gelen boksörün karşılaşmayı yarıda bırakması. Herhangi bir olay karşısında çaresiz duruma düşme.

AÇILMA

Açılmak işi. Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi. Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama. Çatlama.

ABİS

Okyanusların güneş ışığının ulaşamadığı derin yerleri.

ACUN

Dünya.

ACAR

Atılgan. Güçlü ve becerikli, çevik, enerjik. Yeni. Güneybatı Kafkasya'nın Türkiye sınırına yakın bölgesinde yaşayan bir halk, Acara.

ABANOZLAŞMAK

Ağaç gibi maddeler suda uzun süre kalarak kararmak. Güneşte uzun süre kalarak kararmak, matlaşmak, sertleşmek.

ACIMA

Acımak durumu. Başka bir kimsenin veya canlının mutsuzluğuna karşı duyulan üzüntü, merhamet.

ABA

Abla. Bu kumaştan yapılmış yakasız ve uzun üstlük. Bu kumaştan yapılan. Kepenek. Yünün dövülmesiyle yapılmış olan kalın ve kaba kumaş. Bu kumaştan yapılmış olan ve dervişlerce giyilen hırka. Anne.

ACI

Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı. Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü. Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap. Keskin, şiddetli. Çarpıcı, göz alıcı (renk). Tadı bu nitelikte olan. Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem.