Kelimeler arşivi içinde; sonunda "umak" olan, toplam 155 adet kelime bulunmaktadır. Sonu umak ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında umak olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde umak olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
GİDİDOĞRUMAK
FIRLANDUMAK, GEDİYORUMAK, GELİYORUMAK, KALHİNDUMAK, SALLANDUMAK
ASDUTTUMAK, BİŞUTTUMAK, ÇALİŞTUMAK, ÇOĞUMSUMAK, ÇOĞUNSUMAK, DARTAYUMAK, DOLUKSUMAK, GATUTTUMAK, KABUNSUMAK, KARUSBUMAK, KILLIYUMAK, YAVUNCUMAK, YOĞUNCUMAK, ZORUMSUMAK
AZUNSUMAK, DALABUMAK, KARANUMAK, UYANDUMAK, YALABUMAK
BURCUMAK, PORSUMAK, BANDUMAK, BAVNUMAK, BİNDUMAK, BOĞSUMAK, BOZDUMAK, BULCUMAK, ÇALLUMAK, ÇOĞRUMAK, ÇOMRUMAK, DOLKUMAK, DUNCUMAK, DUNDUMAK, DUYSUMAK, FORSUMAK, GARKUMAK, GUMSUMAK, HONDUMAK, HONGUMAK, HONKUMAK, HONTUMAK, HORTUMAK, HUMSUMAK, KALDUMAK, KANDUMAK, KORLUMAK, MAVKUMAK, OCUDUMAK, PARSUMAK, Devamını Oku »»
DOKUMAK, KORUMAK, KURUMAK, SOĞUMAK, SOLUMAK, SORUMAK, TOZUMAK, AKYUMAK, ASDUMAK, ASTUMAK, AVRUMAK, AYDUMAK, AZDUMAK, BATUMAK, BİŞUMAK, BİTUMAK, BURUMAK, BUYUMAK, CURUMAK, ÇURUMAK, DOĞUMAK, DOHUMAK, DURUMAK, ENDUMAK, GATUMAK, GOCUMAK, GOTUMAK, GURUMAK, KAÇUMAK, KAGUMAK, Devamını Oku »»
OCUMAK, OKUMAK, ULUMAK, UYUMAK, OHUMAK, OLUMAK, OTUMAK, UCUMAK, UĞUMAK, UKUMAK, UMUMAK, URUMAK
SUMAK, YUMAK, BUMAK, CUMAK, DUMAK, GUMAK, KUMAK, PUMAK, TUMAK, VUMAK
UMAK
UMAK
Çağlayan. Arzu, maksat, hırs. Amaç, istek.
DARTAYUMAK
Çamaşır yıkamak.
KABUNSUMAK
Başkasına ait bir şeyi haksızca kendine maletmek.
GİDİDOĞRUMAK
Gitmek.
ÇALİŞTUMAK
İş vermek, çalıştırmak.
ASDUTTUMAK
İdam ettirmek, idam ettirtmek.
GATUTTUMAK
Getirtmek, bk. gatutturmak.
DOLUKSUMAK
Göz yaşarmak, ağlayacak duruma gelmek.
ÇOĞUMSUMAK
Çok görmek, kıskanmak, çekememek.
GEDİYORUMAK
Gide durmak: Ahmet köyden gediyoru.
SALLANDUMAK
Sallamak.
KALHİNDUMAK
Kalkındırmak, zengin etmek.
ÇOĞUNSUMAK
Çok görmek, kıskanmak, çekememek.
BİŞUTTUMAK
Pişirtmek.
GELİYORUMAK
Gelip durmak.
FIRLANDUMAK
Gezdirmek.
Bu bölümde tanımı içerisinde UMAK geçen kelimeler listesi verilmiştir.
DALMAK
Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek. Bir yerin içine girmek. Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak. Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek. Uyumak. Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak.
AYAZLANMAK
Ayazda bırakılıp soğumak.
AKTARMAK
Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek. Toprağı altı üstüne gelecek bir biçimde iyice bellemek. Alıntılamak. Bir kitabı başından sonuna kadar okumak. Bir lehçeyi başka bir lehçeye uyarlamak. Kaynak kişiden derlenen herhangi bir parçayı kitlelere duyurmak ve yaymak. Tür değişikliği yapmak. Bir şeyin yolunu, yönünü değiştirmek. Çatı kiremitlerinin kırık ve bozuk olanlarının yerlerine sağlamlarını koymak. Bir tekniğe göre biçimlendirmek, uyarlamak. Birinin başka biriyle telefonla konuşmasını sağlamak. Üretilmiş olan bir enerjiyi, başka organlara iletmek. İletmek, bildirmek.
BOYA
Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde. Aldatıcı görünüş. Yazmak için kullanılan mürekkep. Resim yapmak için kullanılan kuru, sulu veya yağlı boya.
BEKLEMEK
Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak. Karşılaşma ihtimali bulunmak. Süre tanımak, acele etmemek. Bir şeyi, bir kimseyi gözetmek, korumak, muhafaza etmek. Oyalanmak. Aramak, istemek. Ummak.
BOĞUM
Boğulmuş, sıkılmış yer. İnce damarların veya sinirlerin yumak gibi toplandığı yer. Parmak, kamış, saz vb. bitkilerin şişkince bölümü.
BURCUMA
Burcumak işi.
ASESBAŞI
Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı.
DALGAKIRAN
Kıyıdaki yapıları, tekneleri, dalgaların yıpratıcı etkisinden korumak veya gemilerin yük alıp boşaltmasını sağlamak amacıyla liman ve iskele önlerine yapılmış olan uzun set.
BESLEMEK
Yiyecek ve içeceğini sağlamak. Eklemek, katmak, çoğaltmak. Bir duyguyu gönülde yaşatmak. Bir şeyi korumak veya sağlamca durmasını sağlamak için çevresini veya altını desteklemek, doldurmak, pekiştirmek. Maddi yardım yapmak, desteklemek. Yetiştirmek. Yedirmek. Semirtmek.
CAMLIK
Camlı çerçeve ile bölünmüş yer. Çiçek, sebze vb. bitkileri dış etkenlerden korumak için yapılmış küçük limonluk, camekân.
DAM
Yapıları dış etkilerden korumak amacıyla üzerlerine yapılmış olan çoğu kiremit kaplı bölüm. Dansta kavalyenin eşi. Tutukevi. Ahır. İskambil kâğıtlarında kız. Üzeri toprak kaplı ev, küçük ev, köy evi.
BÜRÜMCEK
Koza gibi yumaklanmış şey.
BALTACI
Balta yapan ya da satan kimse. Yangın söndürme kuruluşlarında balta kullanan er, baltalı. Önceleri sefer sırasında çalılık ve ormanlık yerleri temizlemek, yol açmak, çadırları kurup kaldırmak, yükleri bindirip indirmekle, sonraları kızlar ağasına bağlı olarak sarayı korumak ve sarayın dış hizmetlerini yapmakla görevli kimse, baltalı. Odun kırıcı.
ARKALAMAK
Arkasına almak, yüklenmek. Bir kimseye güven vererek yardım etmek, destek olmak, korumak, müzaheret etmek.
BAKMAK
Bakışı bir şey üzerine çevirmek. Yoklamak, incelemek, denemek. Anlamak, farkına varmak. Gözetmek, korumak. İlgilenmek. Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak. Beslemek, geçindirmek. Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek. Renklerde benzemek, andırmak. Bir iş birinden beklenmek. Hastayı muayene etmek. Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak. Tedavi etmek için ilgilenmek. Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak. Aramak. Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak. Uğraşmak, meşgul olmak.
BEKÇİ
Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse.
ÇAMURLUK
Çamuru çok olan yer. Paçaları çamurdan korumak için giyilen tozluk. Taşıtlarda tekerleklerin üst bölümünü örten parça. Ayakkabıların çamurunu kazımak için yapılarda giriş kapısının önünde, yere çimento veya betonla tutturulan, demirden yapılmış, türlü biçimlerdeki ayakkabı sileceği.
BİRLİK
Tek, bir olma durumu, vahdaniyet. Bir taneden oluşmuş, bir tane alabilen. Konunun bir ana düşünce çevresinde toplanması. Bölük, tabur, alay vb. bir bütün sayılan topluluk. Bağlılık, benzerlik, bağlantı, vahdet. Bir arada olma durumu, vahdet. Bölünmezliği içeren yalın bütün. En büyük değerdeki nota, dört dörtlük. Belli bir topluluğun yararlarını korumak için kurulmuş dernek.
BAŞLIK
Genellikle başı korumak için giyilen şapka, serpuş. Tekerlek parmaklarının çakılı olduğu kısım. Bir sütunun, bir direğin tepeliği. Kâğıt veya zarf üstüne basılmış ad ve adres, antet. Tablaların veya iş parçalarının düzgün kalmasını sağlamak amacı ile baş taraflarına takılan parça. Bir yazının, bir kitabın bölümlerinin başına konulan ve konuyu kısaca tanıtan ibare, serlevha. Başlık parası. Üst giysilerinin yakalarına takılı başlık, kapüşon. Hayvan koşumunun başa geçirilen bölümü.