KİS ile başlayan kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; başında "kis" olan, toplam 40 adet kelime bulunmaktadır. kis ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ayrıca sonu kis ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde kis olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.

 
 

12 harfli kelimeler

KİSTOZOİTLER

11 harfli kelimeler

KİSKİSLEMEK

10 harfli kelimeler

KİSKİLEMEK, KİSKİSNENE, KİSTEKTOMİ, KİSTLEŞMEK, KİSTADENOM

9 harfli kelimeler

KİSTLEŞME, KİSTAKANT, KİSTLENME, KİSTOPRAK

7 harfli kelimeler

KİSECİK, KİSKİSİ

6 harfli kelimeler

KİSPET, KİSREN, KİSMEK, KİSPAT, KİSKİS, KİSKİP, KİSKİL, KİSKİÇ, KİSTAT, KİSTİK, KİSEGİ, KİSDİK, KİSDAN

5 harfli kelimeler

KİSVE, KİSME, KİSLİ, KİSLE, KİSİR, KİSİP, KİSİL, KİSGA, KİSEK, KİSBE

4 harfli kelimeler

KİST, KİSİ, KİSE

3 harfli kelimeler

KİS

Bazı kelimelerin anlamları

KİS

Taş, kum, kil ile karışık kaynaşmış sert tabaka. Taş, kum, kille karışıp kaynaşmış sert toprak katmanı. Bir çeşit taşlı toprak.

KİSTAKANT

Son konağı enfekte eden genç akantosefal. Son konak için enfektif olan genç akantosefala.

KİSPET

Yağlı güreşte pehlivanların giydikleri, belden baldıra kadar uzanan, dar paçalı meşin pantolon.

KİSKİSLEMEK

İnsan ya da hayvanı kavgaya kışkırtmak.

KİSTOPRAK

Taş, kum, kil ile karışık kaynaşmış sert tabaka.

KİSKİLEMEK

İnsan ya da hayvanı kavgaya kışkırtmak.

KİSKİSNENE

Öterek baharın geldiğini muştulayan, bülbül büyüklüğünde, boz renkli bir kuş ; Bugün kiskisnene gördüm.

KİSTEKTOMİ

Kistin ameliyatla çıkarılması.

KİSTLEŞMEK

Yabancı bir cisim veya patolojik bir urun çevresinde katılgan doku sertleşmek.

KİSTLENME

Kese veya kist oluşturacak biçimde etrafı kalın zar veya kapsülle sarılı, ankiste. Hem hücre zarının dışında hem de içerisinde kist duvarı oluşturan birçok paraziter protozoonda görülen bir işlem.

KİSTLEŞME

Kistleşmek durumu.

KİSREN

Hamur kazımaya yarayan kürek gibi demir araç. Kenarsız ateş küreği.

KİSTADENOM

Bez hücrelerinden gelişen, seröz veya müsinöz salgı içeren kistik yapılı iyicil tümör, adenosel, kistik adenom.

KİSECİK

Nevşehir ili, Hacıbektaş belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

KİSKİSİ

Pinti, basis, cimri.

KİSTOZOİTLER

Diğer adı bradzoit olan, takizoitlerin aksine yavaş bir gelişim gösteren Apikomplexa'ların Toxoplasma gondii, Sarcocystis türlerinin doku kistleri içerisindeki gelişim evresi.

  -   -   -  

Anlamında KİS bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde KİS geçen kelimeler listesi verilmiştir.

ARAPSAÇI

Küçük, yuvarlak ve çok sık yeşil yaprakları olan, uzadıkça aşağı doğru sarkan bir tür süs bitkisi. Çözümlenemeyecek kadar karışık durum. Bir yerleşim planında genel olarak yeşil alanları belirtmek üzere girişik, eğri çizgilerle yapılmış olan bir tür tarama biçimi.

ANLAYIŞ

Anlama işi, telakki. Anlama yeteneği, feraset, izan, zekâ. Benzerlerinden ayıran özellik, konsept. Hoş görme, hâlden anlama. Bir toplum veya topluluktaki bireylerde görüş ve inanış etmenlerinin etkisiyle beliren düşünme yolu, düşünüş biçimi, zihniyet, mantalite.

AĞLAMAK

Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek. Sızlanmak, yakınmak. Bir duruma üzülmek. Ağaç budandığında kesilen yerlerden besi suyu veya öz su akmak.

ANTİSEPSİ

El, yüz veya vücuttaki hastalık yapan mikroorganizmaları kimyasal maddelerle etkisiz hâle getirme veya yok etme işlemi.

AMİR

Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse, mir. Buyuran, buyurucu. Satıcı veya ihracatçının gönderdiği malların bedelini almak üzere gerekli belgeleri göstererek bankaya başvuran kimse.

AKZAMBAK

Zambakgillerden, süs bitkisi olarak yetiştirilen, çiçeği diş ve yüz şişlerinin tedavisinde kullanılan bir bitki (Lilium candidum).

ATIL

Tembel. Etkisiz, işe yaramaz. Süreduran. İşsiz, aylak.

ATMOSFER

Yeri veya herhangi bir gök cismini saran gaz tabakası, gaz yuvarı. Hava yuvarı. Basınç birimi olarak kullanılan, 15 °C'de deniz yüzeyinde, 76 santimetre uzunluğunda ve tabanı 1 santimetrekare olan cıva sütununun ağırlığı (1 kilogram 33 gram). İçinde yaşanılan ve etkisinde kalınan ortam, hava.

ATARAKSİYA

Hiçbir heyecan veya zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği, acıya olduğu kadar kıvanca karşı da ilgisizlik.

ALEVLENDİRMEK

Alevlenmesini sağlamak, tutuşturmak. Etkisini, şiddetini artırmak, çoğaltmak.

AÇIK

Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.

ASPİDİSTRA

Zambakgillerden, genellikle saksıda yetiştirilen, yaprakları doğrudan doğruya topraktan çıkan bir süs bitkisi.

AFYONKEŞ

Keyif için afyon yutan veya çeken, afyon tiryakisi olan kimse.

ACEMLEŞMEK

Kültür ve medeniyet bakımından İran halkını örnek almak veya etkisi altında kalmak.

ACEMBORUSU

Canlı kırmızı renkli çiçek açan, uzun boylu bir tür süs bitkisi (Bignonia radicams).

AKTİNOLOJİ

Güneş ışınlarının hem insan hem de bütün canlılar üzerinde etkisini inceleyen bilim dalı.

ATEŞ

Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr. Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç. Tutuşmuş olan cisim. Genellikle hastalık etkisiyle artan vücut sıcaklığı, kızdırma. Öfke, hırs, hınç. Tehlike, felaket. Coşkunluk. Büyük üzüntü, acı. Patlayıcı silahların atılması.

AĞIRLIK

Ağır olma durumu. Ağırbaşlılık. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum. Uyuşukluk ve gevşeklik durumu. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum. Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri. Sorumluluk. Sıkıntı. Takı. Değerli olma durumu. Yük, külfet. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak. Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori. Etki, baskı, güçlük. Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın.

ANTİKA

Tarihsel bir döneme ait olan. Mendil, örtü, yatak çarşafı vb. bezlerin kenarlarına paralel ipliklerden bir bölümü çekilip dikey olanların ikisi, üçü bir arada tire ile sarılarak yapılmış olan diş diş süs, sıçandişi. Genele, olağana, geleneğe aykırı, acayip, tuhaf, çarliston marka. Eski çağlardan kalma eser. Antik.

AKTÖR

Erkek oyuncu. Herhangi bir olayda etkisi veya katkısı olan kimse.