Kelimeler arşivi içinde; sonunda "gör" olan, toplam 11 adet kelime bulunmaktadır. Sonu gör ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında gör olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde gör olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
GELİNGÖR, YÜZÜNGÖR
GÖREGÖR
BONGÖR, GÖZGÖR, GÜNGÖR, HOŞGÖR, TANGÖR
ERGÖR, ÖNGÖR
GÖR
GÖR
Mezar, mezarlık. Tahıl hastalığı. Ocakta yakılan büyük kütüklerin yanmasını kolaylaştırmak için altına konulan destek.
ERGÖR
"Yiğit olarak benimse" anlamında kullanılan bir isim".
YÜZÜNGÖR
Ayna.
TANGÖR
"Şafak vaktinin parlaklığını gör" anlamında kullanılan bir isim".
GÜNGÖR
"Mutluluk, neşe içinde yaşa" anlamında kullanılan bir isim.
BONGÖR
Eliaçık.
GÖREGÖR
Başkalarında gördüğü herşeye özenen ve iyi kötü ayırmadan benzemeye kalkışan kişi.
GELİNGÖR
Geline götürülen hediye.
ÖNGÖR
"İleriyi düşünerek, göz önünde tutarak davran" anlamında kullanılan bir isim".
GÖZGÖR
Aynı.
HOŞGÖR
"Anlayışlı, görgülü ol" anlamında kullanılan bir isim".
Bu bölümde tanımı içerisinde GÖR geçen kelimeler listesi verilmiştir.
AÇILMA
Açılmak işi. Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi. Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama. Çatlama.
AÇMAK
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.
ADAM
İnsan. Birinin yararlandığı, kullandığı kimse. Birinin yanında bulunan ve işini yapan kimse. Bir alanı benimseyen kimse. Eş, koca. Görevli kimse. İyi huylu, güvenilir kimse. Erkek kişi. Daima birinin yanında olan, onu destekleyen, isteklerini yerine getiren kimse.
ADAYLIK
Aday olma durumu, namzetlik. Bir görevde yetiştirilme.
ACELECİ
Tez iş gören, çabuk davranan, canı tez, farfara, fırtına gibi, içi tez, ivecen, iveğen, kıvrak, sabırsız, tez canlı, telaşlı, acul.
ADCILIK
Kavramların gerçek varlıklar olduğunu kabul eden, kavram gerçekliğine karşıt olarak tümel kavramların yalnızca nesnelerin adları olduğunu ileri süren görüş, isimcilik, nominalizm.
ADABIMUAŞERET
Görgü kuralları.
AF
Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama. Görevden çıkarılma.
ACAYİP
Sağduyuya, göreneğe, olağana aykırı, garip, tuhaf, yadırganan, yabansı. Şaşma anlatan bir söz.
ACİBE
Görülmemiş, alışılmamış, şaşılacak veya yadırganacak şey.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.
AFT
Ağız mukozasında görülen ufak, kirli sarı lekeler.
ABRAŞ
Alaca benekli. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı). Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık. Ters, kaba, görgüsüz (kimse). Deseni ve atkısı bozuk halı. Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık. Çarpık, eğri, düzgün olmayan. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan (kimse).
ADAY
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse. Bir iş için yetiştirilmekte, eğitilmekte olan kimse, namzet.
AĞBENEK
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar. Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı.
ADLİYE
Hukuk ve adalet işlerini gören devlet kuruluşları. Hukuk ve adalet işlerinin görüldüğü resmî yapı.
ACIKLI
Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun. Acı görmüş, yaslı, kederli.
AFETZEDE
Afete uğramış, afet görmüş kimse.
ADAPTÖR
Bir aletin çapları birbirinden farklı olan parçalarından birini ötekine geçirebilmek için yararlanılan bağlayıcı. Aygıtın kullanabileceği düzeye göre elektrik akımını ayarlayan alet, uyarlayıcı.
AFFETMEK
Bağışlamak. Hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek. Birinin sorumluluğundaki bir görevden veya işten çıkmasına izin vermek.