Kelimeler arşivi içinde; başında "göt" olan, toplam 46 adet kelime bulunmaktadır. göt ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu göt ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde göt olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
GÖTÜRÜNÜLMEK, GÖTÜREBİLMEK
GÖTÜREBİLME
GÖTÜRMEMEK, GÖTÜRÜMSÜZ, GÖTÜRÜLMEK
GÖTTİRMAK, GÖTÜGIZIL, GÖTRÜLMEK, GÖTÜGÖMBE, GÖTÜRTMEK, GÖTÜGÖMME, GÖTÜRÜLME, GÖTÜNGERİ, GÖTEŞMECE, GÖTÜRÜMLÜ, GÖTÜRÜNGÜ
GÖTÜKMEK, GÖTÜRMEK, GÖTÜRTME, GÖTRÜMLÜ, GÖTÜRÜCÜ, GÖTLESEN, GÖTLEMEK, GÖTİRMEK, GÖTDUVAR
GÖTÜRÜŞ, GÖTÜRME, GÖTÜRÜM, GÖTÜRGÜ, GÖTÜRGE, GÖTÜMEK, GÖTSELE, GÖTLEĞE
GÖTMEK, GÖTLÜK, GÖTÜRÜ, GÖTLEZ, GÖTLEK, GÖTEĞİ, GÖTDEŞ, GÖTDAŞ, GÖTÇEK, GÖTCEZ
GÖTÜR
GÖT
GÖT
Anüs. Alt taraf, dip. Kaba et, kıç, popo.
GÖTTİRMAK
Götürmek.
GÖTÜGIZIL
Tembel, iş görmez kişi.
GÖTRÜLMEK
Yukarı kaldırılmak. Kaldırılmak, bertaraf edilmek.
GÖTÜRÜLMEK
Götürme işi yapılmak veya götürme işine konu olmak.
GÖTÜRMEMEK
Çekememek.
GÖTÜGÖMBE
Baharda kuzuları barındırmak için yapılan üstü kapalı alçak yer. Yeni doğan kuzu ve oğlakların korunduğu üstü dal ve toprakörtülü çardak. (Darıveren Acıpayam Denizli).
GÖTÜGÖMME
Baharda kuzuları barındırmak için yapılan üstü kapalı alçak yer.
GÖTÜREBİLMEK
Götürme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖTÜRÜMSÜZ
Kendisinde götürüm özelliği bulunmayan.
GÖTÜRTMEK
Götürülmesini sağlamak.
GÖTEŞMECE
Bir çocuk oyunu.
GÖTÜRÜNÜLMEK
Götürülmek.
GÖTÜRÜLME
Götürülmek işi.
GÖTÜNGERİ
Arka arka.
GÖTÜREBİLME
Götürebilmek işi.
Bu bölümde tanımı içerisinde GÖT geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BIRAKMAK
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. Yanına almamak, yanında götürmemek. Koymak. Bıyık ya da sakal uzatmak. Bir işi başka bir zamana ertelemek. Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Bakılmak, korunmak için vermek. Kötü bir durumda terk etmek. Ayrılmak, terk etmek. Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. Saklamak, artırmak. Sarkıtmak. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Boşamak. Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Sınıf geçirmemek, döndürmek. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. Engel olmamak. Unutmak. Sahiplik hakkını başkasına vermek.
EYLEM
Eyleme işi, fiil, hareket, aksiyon. Fiil. Bir durumu değiştirme veya daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabası.
APARMAK
Alıp götürmek. Gizlice almak, alıp kaçmak, çalmak.
ÇEKMEK
Bir şeyi tutup kendine ya da başka bir yöne doğru yürütmek. Atmak, vurmak. Taşıma gücü olmak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Kaçan ilmeği örmek. Asmak. Herhangi bir engel kurmak. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. İmbik yardımı ile elde etmek. Hoşa gitmek, sarmak. Tartıda ağırlığı olmak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Yollamak. İçine almak, emmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Daralıp kısalmak. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Germek. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Öğütmek. Çizgi durumunda uzatmak. Boya, badana vb. sürmek. Döşemek. Yürütmek, sürmek. Yol, ay sürmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Örtmek, giymek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Herhangi bir anlama almak. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. İçki içmek. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.
GİTMEK
Bir yere doğru yönelmek. Yeter olmak, yetmek, yetişmek. Herhangi bir durumda olmak. Ölmek. Bir yerden veya bir işten ayrılmak. Dayanmak. Değerlendirmek, saymak, karşılamak. Çıkmak, ulaşmak. Götürülmek, gönderilmek. Makine, işlemek, çalışmak. Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak. Sürmek, devam etmek. Geçmek. Yürümek, yol almak. Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak. Yakışmak, yaraşmak. Satılmak. Yapmak. Başvurmak, yapmak. Bir şey zarar görmüş olmak. Tüketilmek, harcanmak. Yok olmak, elden çıkmak.
AŞIRMAK
Yüksek veya geçilmesi güç bir yerin üstünden diğer yanına geçirmek. Çalmak, çalıp götürmek, araklamak. Başkasının eserinden parçalar alıp kendisininmiş gibi göstermek. Tehlike içinde bulunan bir şeyi acele kaçırmak.
ATMAK
Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak. Örtmek. Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak. Bir yerden başka bir yere taşımak. Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak. Söylemek. Bir kimsenin ilişiğini kesmek. Uzatmak. Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak. Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek. Yırtılmak. Bilmeden, kestirerek söylemek. Yalan ya da abartmalı söz söylemek. Yapışık olduğu yerden ayrılmak. Koymak. Bir şeyi yere doğru bırakmak. Geri bırakmak, ertelemek. Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak. Terk etmek. Değerini eksiltmek. Götürmek. Çıkarmak, dışarıya vermek. Top, tüfek vb. silahları patlatmak. İçki içmek. İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak. Rastgele bir kenara koymak. Kalp, nabız vurmak, çarpmak. Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek. Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak. Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak. Göndermek, yollamak. Çatlamak. Sille, tokat vurmak.
CER
Çekme, sürükleyerek götürme.
DİREKSİYON
Taşıta istenilen yönü vermeye ve taşıtı belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan düzenek, yönelteç.
ANÜS
Sindirim sisteminin sonunda bulunan ve dışkının atılmasına yarayan çıkış deliği, makat, şerç, büzük, göt, sofra.
DEĞİŞTİRMEK
Başka bir biçime sokmak, değişikliğe uğratmak. Başka bir duruma, başka bir görünüme getirmek. Bir şey verip yerine başka bir şey almak. Anlatıma yeni bir içerik vermek. Bir şeyi veya bir kimseyi bulunduğu yerden başka bir yere götürmek. Birini bırakıp başkasını kullanmak.
ÇEKİCİ
Kaza veya arıza yapan, yanlış yere park eden aracı belli bir yere götürmek için kullanılan taşıt. Alımlı.
ETMEN
Birlikte veya ayrı ayrı etkisini gösteren ve belli bir sonuca götüren güçlerden, şartlardan, ögelerden her biri, amil, faktör.
GEZİCİ
Gezgin. Halka yardım amacıyla hizmet götüren.
ALMAK
Bir şeyi elle ya da başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Satın almak. Erkek, kadınla evlenmek. Göreve, işe başlatmak. Örtmek, koymak. Yolmak, koparmak. Bürümek, sarmak, kaplamak. İçine sığmak. İçecek veya sigara içmek. Görevden, işten çekmek. Kazanç sağlamak. Gidermek, yok etmek. Kazanmak, elde etmek. Çalmak. Kısaltmak, eksiltmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. İçeri sızmak, içine çekmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. Kabul etmek. İçeri girmesini sağlamak. Birlikte götürmek. Soldurmak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Temizlemek. Sürükleyip götürmek. Yer değiştirmek. Yutmak, kullanmak. Tat veya koku duymak. Başlamak. Ele geçirmek, fethetmek.
ÇARPITMAK
Çarpık duruma getirmek. Yanlışa ve kötü duruma götürmek. Gerçek anlamından saptırmak.
GÖÇ
Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret. Taşınma sırasında götürülen ev eşyaları. Evden eve taşınma, nakil. Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri.
GEÇİRMEK
Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak. Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak. Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak. Zaman harcamak. Giymek, giyinmek. Birine kötü söz söylemek. Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak. Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek. Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak. Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak. Herhangi bir durumu yaşamış olmak. Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek. Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek. Etmek, yapmak. Hastalık bulaştırmak. Vurmak.
DÜMEN
Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça. Yönetim, idare. Dalavere, hile.
CEBELİ
Osmanlı Devleti'nde, savaş sırasında tımar, zeamet sahiplerinin dirlikleri oranına göre yanlarında götürmekle yükümlü bulundukları atlı asker. Aynı dönemde illerdeki atlı inzibat kuvveti.