Kelimeler arşivi içinde; sonunda "defe" olan, toplam 1 adet kelime bulunmaktadır. Sonu defe ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında defe olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde defe olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
DEFE
Dokuma tezgâhlarında mekiği hareket ettiren, argaç atıldıktan sonra da bunu sıkıştıran tezgâhın ana kısımlarından biri: Defenin hiç düzeni yok, şuna bir baksana. Defa, kez, bk. dehfe. Dokuma tezgâhında ipleri sıkıştırmak için kullanılan araç. (Ankara). Çulhaların mekik attıktan sonra ipi sıkıştırmak için kullandıkları taraf. Dokumacılıkta tarak vurma.
Bu bölümde tanımı içerisinde DEFE geçen kelimeler listesi verilmiştir.
DOYGUNLUK
Doygun olma durumu, gönül tokluğu, istiğna, tatmin. Bir isteğin yerine gelmesi, bir şeyin elde edilmesi, varılmak istenen bir hedefe ulaşılmasından doğan duygu, tatmin.
İSABET
Hedefe varma, hedefi vurma. Yanılmama. Öneri, düşünce veya söz yerinde olma. Güzel rastlantı. "Çok güzel, iyi oldu" anlamlarında kullanılan bir seslenme sözü. Piyango vb. şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma.
POLİTİK
Siyasal. Belli bi hedefe ulaşabilmek için uzlaşmayı, iyi geçinmeyi amaçlayan.
ISKALAMAK
Hedefe denk getirememek.
BALİSTİK
Ateşli silahlarda barut gazının basıncı ile fırlayıp hedefe varıncaya kadar merminin havadaki hareketini inceleyen bilim. Mermi çekirdeği üzerindeki fiziksel değişimleri inceleyerek merminin çıktığı silahın tanımlanmasını sağlayan işlem.
DÜZEN
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo. Dolap, hile. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması, konsept. Bez dokuma tezgâhı. Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri. Yerleştirme, tertip. Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim. Müzik aletlerinde ses ayarı, akort. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo. Alet edevat takımı.
TUTTURMAK
Tutmasını sağlamak. Takip etmek. Hedefe vardırmak, değdirmek, isabet ettirmek. Çivi, toplu iğne, çengelli iğne vb. ile iliştirmek, bağlamak. Aklına koyup direnmek, ısrar etmek. Bir işe başlayıp sürdürmek, bir şeyi yapmakta olmak.
KOVMAK
Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek. İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak. Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak. Varlığına son vermek, ortadan kaldırmak. Gözetmek.
HAYDAMAK
Çifte koşulan hayvanı sürmek, dehlemek. Kovmak, defetmek.
BOMBALAMAK
Belli bir hedefe bomba atmak.
DEFLEMEK
Defetmek.
SEDEFSİ
Sedefi andıran, sedefe benzeyen, sedef gibi, sedefimsi.
SERSERİ
Belli bir işi ve yeri olmayan, başıboş (kimse), hayta. Amaçsız. Tutarsız, beğenilmeyen davranışları olan (kimse). Belli bir hedefi olmayan, belli bir hedefe atılmamış olan, rastlantıyla gelen (kurşun, mayın vb.).
DAĞILMA
Dağılmak işi. Bir hedefe aynı silahla atılan mermilerin, barut haklarının ve başka şartların değişmesi yüzünden ayrı ayrı noktalara vurması. Sınırlı bölgelere toplanmış birlik, gereç ve kuruluşların düşman saldırısına karşı daha iyi korunmalarını sağlamak amacıyla birbirlerinden uzaklaştırılmaları.
DEFETME
Defetmek işi.
HAYDALANMAK
Defedilmek, dehlenmek.
GERİLİM
Gerginlik, tansiyon. Konuşmada bir sesin ortaya çıkması için ses kirişlerinin gerginleşmesi. Bir iletkenin uçları arasındaki gizil güç farkı, potansiyel farkı, voltaj. Çeşitli yollara başvurularak filmde yaratılan sıkıntılı, gergin hava, tansiyon. İhtiyaçların karşılanamadığı veya bir hedefe yönelmiş davranışlar engellendiğinde ortaya çıkan coşkulu durum. İki ucundan ters yanlara çekilen bir telin her noktasında, o iki güce karşı koyan güç, tevettür.
ATMAK
Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak. Örtmek. Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak. Bir yerden başka bir yere taşımak. Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak. Söylemek. Bir kimsenin ilişiğini kesmek. Uzatmak. Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak. Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek. Yırtılmak. Bilmeden, kestirerek söylemek. Yalan ya da abartmalı söz söylemek. Yapışık olduğu yerden ayrılmak. Koymak. Bir şeyi yere doğru bırakmak. Geri bırakmak, ertelemek. Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak. Terk etmek. Değerini eksiltmek. Götürmek. Çıkarmak, dışarıya vermek. Top, tüfek vb. silahları patlatmak. İçki içmek. İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak. Rastgele bir kenara koymak. Kalp, nabız vurmak, çarpmak. Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek. Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak. Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak. Göndermek, yollamak. Çatlamak. Sille, tokat vurmak.
SAVMAK
İstenmeyen birini yanından uzaklaştırmak. İşleyip geçmek, etki etmek. Geçirmek. Sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak, savuşturmak, defetmek. Vakti geçmek.
POLİTİKA
Devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü, siyaset, siyasa. Davranış biçimi, düşünce yapısı. Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma vb. yollarla işini yürütme.