Kelimeler arşivi içinde; sonunda "dalda" olan, toplam 1 adet kelime bulunmaktadır. Sonu dalda ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında dalda olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde dalda olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
DALDA
DALDA
Yörüklerin, çalı çırpı ile çadırlarının önünde daire şeklinde çevirdikleri yer. Damla. Yağmur, güneş ve rüzgârın etki yapamadığı gizli, kuytu yer, kenar, saklanılacak yer, ağaç, bina gölgesi, gölge. Koruma, esirgeme, himaye. Dalda, dulda, himaye, saye. Issız, sakin taraf (Erzincan Merkez). Gölge. Siper; gölgelik yer. Gölge, saye. Kuytu yer, barınak. Bitlis şehri, Tatvan belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
Bu bölümde tanımı içerisinde DALDA geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ARDILI
Asılı: Rüzgâr çamaşırları uçurmuş ama, bereket versin direkte ardılı kalmışlar. Daldaki meyvenin çokluğu için: Almalâ ardılı, budakları, dalları gırılıyô. Asılmış durumdaki nesneler.
FITFITA
Civelek, bir dalda durmayan.
ÇITIRIM
Çok güçlü, sert: Bu yıl çıtırım kış oldu. Çok, bol: Şu dalda çıtırım elma var.
ÇATANAK
Daldaki meyve kümesi. Ağaç dalı. İki dal arası: Kuş çatanağa yuva yapmış. Bacakların gövdeye birleştiği yer. Birbirine bağlanmış iki bohça. Çatallı, pürüzlü.
ARMAĞAN
Birini sevindirmek, mutlu etmek, onurlandırmak, kutlamak için veya anı olarak verilen şey, hediye, dürü. Bağış, ihsan. Bir bilim adamının emek verdiği dalda onu anmak için hazırlanan bilimsel eser. Ödül.
KATALOGLAMAK
Kitaplıktaki veya belli bir daldaki gereçleri yer numarası, bibliyografik kimlik vb. bakımından tespit etmek.
ÇITANAK
Bir dalda dört beş meyvenin yanyana bulunması. Küçük dal. Bir dalda birkaç meyvenin bulunması.
ÇITINAK
Bir dalda dört beş meyvenin yanyana bulunması.
GUMUŞ
Daldaki fındık salkımı: Bu gumuşta sekiz tane fındık var.
KOPARMAK
Kopmasını sağlamak, kopmasına yol açmak. Daldan, ağaçtan alıp toplamak. Güçlükle elde etmek. Zor kullanarak almak. Birlikte koşan yarışçıyı üstün bir çaba ile hızlanıp geçmek. Birden ve güçlü bir biçimde başlamak veya başlatmak.
ÇATAMAK
Daldaki meyve kümesi.
YANARDÖNER
Kıpırdadıkça çeşitli renklerde parlayan (kumaş, deri vb.), janjan. Çabuk fikir ve yön değiştiren (kimse). Daldan dala atlanan, konudan konuya geçilen.
DALDALAMAK
Birisini himaye etmek. Örtmek: Çocuğun yüzünü daldala güneş vurmasın. Kapıyı yarı kapamak. Güneş, rüzgâr ve yağmurdan korumak, gözden saklamak. Fırsat bekleyerek bir şey çalmak. Fırsat bekleyip birisine vurmak.
DALDALANMA
Daldalanmak işi.
CULLAP
Berrak, duru. Piliç. Sırsıklam. Meyvenin dalda sık ve olgun oluşu. Ekmek veya yufkadan yapılmış tirit.
ÇITINAH
Bir dalda dört beş meyvenin yanyana bulunması.
ÇUKLU
Meyvelerin dalda toplu olması.
DALDALANMAK
Gölgeli yere saklanmak. Gölgeli yere ya da bir adamın himayesine sığınmak. Sinmek. Bir şeyle fazla meşgul olmak, dalmak: Oyuna daldalanıp vakti unutmuş. Sığınmak, barınmak. Duldalanmak.
KATALOG
Kitaplıktaki kitapları veya belli bir daldaki gereçleri, nitelikleri bakımından tanıtmak, arandıklarında bulunmalarını sağlamak amacıyla, yer numaraları belirtilerek hazırlanmış kitap, defter veya fişten oluşan bütün, fihrist. Kitabevi, yayınevi, kurum vb. kuruluşların yayınlarını, ürettikleri malları, eşyaları tanıtan, gösteren liste veya kitap, fihrist.
EVCÜK
Küçük çocukların taş ve kiremit parçaları ile evcilik oynamak için yaptıkları ev. Keklik avlağı. Taş ya da daldan yapılmış avlanma kulübesi.