Kelimeler arşivi içinde; başında "göğ" olan, toplam 94 adet kelime bulunmaktadır. göğ ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu göğ ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde göğ olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
GÖĞÜSLEYEBİLMEK
GÖĞÜSLEYEBİLME
GÖĞERTLEŞMEK, GÖĞÜMSÜREMEK
GÖĞÜLLENMEK, GÖĞÜSLENMEK
GÖĞÜNDÜRME, GÖĞÜSLEMEK, GÖĞÜSLENME
GÖĞERİLİK, GÖĞERÇİLE, GÖĞÜSLEME, GÖĞELEMPE, GÖĞNÜKMEK, GÖĞERTLEK, GÖĞERTMEK, GÖĞELEMEK, GÖĞEBAKAN, GÖĞNÜLMEK, GÖĞÜSLÜCE, GÖĞÜLEMEK
GÖĞÜNMEK, GÖĞÜSLÜK, GÖĞERTME, GÖĞERMEK, GÖĞÜLEME, GÖĞLEMEK, GÖĞERÇİN, GÖĞLEMEZ, GÖĞNÜKSÜ, GÖĞENMEK, GÖĞSEMEK, GÖĞEMCİK, GÖĞNÜMÜŞ, GÖĞNEMEK, GÖĞNÜGSÜ, GÖĞNÜMEK, GÖĞELEME
GÖĞSLÜK, GÖĞSULU, GÖĞLEME, GÖĞÜMSÜ, GÖĞÜNTÜ, GÖĞEMİK, GÖĞDELİ, GÖĞEĞEN, GÖĞELEK, GÖĞELEZ, GÖĞÜSLÜ, GÖĞÇIHI, GÖĞERCİ, GÖĞERTİ, GÖĞERTÜ, GÖĞÜRCE
GÖĞCÜR, GÖĞŞEN, GÖĞŞEK, GÖĞEZİ, GÖĞÇEK, GÖĞCEK, GÖĞREK, GÖĞCEH, GÖĞÖZE, GÖĞDEN, GÖĞDÜN, GÖĞNÜK, GÖĞÜNÇ, GÖĞELİ, GÖĞNEK, GÖĞLEZ, GÖĞLET, GÖĞERİ, GÖĞLEK
GÖĞÜS, GÖĞÜŞ, GÖĞÜZ, GÖĞNÜ, GÖĞAN, GÖĞCE, GÖĞDE, GÖĞEÇ, GÖĞEF, GÖĞEK, GÖĞEM, GÖĞEN, GÖĞER, GÖĞEZ, GÖĞLE, GÖĞLÜ, GÖĞÜÇ
GÖĞE, GÖĞN, GÖĞA
GÖĞ
GÖĞ
Gökyüzü. Olgunlaşmamış, ham (meyve için). Mavi, masmavi. Yeşil, yemyeşil. Gök, sema.
GÖĞERÇİLE
Nem.
GÖĞERİLİK
Su yakınında sebze ekmek için ayrılan tarla.
GÖĞÜSLEYEBİLME
Göğüsleyebilmek işi.
GÖĞÜLLENMEK
Gücenmek.
GÖĞÜSLENME
Göğüslenmek işi.
GÖĞÜSLEME
Göğüslemek işi.
GÖĞÜSLEYEBİLMEK
Göğüsleme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖĞERTLEK
İyi yıkanmayan çamaşırın morarması, kirli görünmesi hali.
GÖĞÜMSÜREMEK
Yeşilliğe ve ota özlem duymak: Bahar geç geldi, ayol hayvanlar da göğümsüredi, biz de.
GÖĞELEMPE
Göğe doğru anlamında kullanılır.
GÖĞERTLEŞMEK
Ağaç kütükleri ya da tomruklar uzun süre kar ve yağmur altında kalarak yeşermek.
GÖĞÜNDÜRME
Bir çeşit çıban. Ateşin bir şeyi hafif yakması. Göz hastalığının tedavisinde kullanılan bir çeşit bitki. Göz hastalığı.
GÖĞÜSLEMEK
Göğsünü dayayarak zorlamak. Karşı durmak, engel olmak, direnmek.
GÖĞÜSLENMEK
Göğüsleme işi yapılmak.
GÖĞNÜKMEK
Üzülmek. Meraklanmak. Üzüntüden ağlar duruma gelmek.
Bu bölümde tanımı içerisinde GÖĞ geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BEL
İşaret. İnsan bedeninde göğüsle karın, sırtla kalçalar arasında daralmış bölüm. Bardak, şişe, vazo vb.nin ortasındaki dar bölüm. Hayvanlarda omuz başı ile sağrı arası. Toprağı aktarmaya veya işlemeye yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek veya çatal biçiminde bir tarım aracı. Dağ sırtlarında geçit veren çukur yer. Bu bölümün, sırtın altına rastlayan bölgesi. Ses şiddetiyle ilgili birim. Geminin orta bölümü. Meni.
GÖĞÜSLÜCE
Biraz iri göğüslü.
ARŞ
İslam inanışına göre göğün en yüksek katı. "Yürü" komutu.
BÜST
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü. Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de omuzları içine alan sanat ürünü.
DÖŞ
Göğüs, bağır. Kaburga altı.
BAĞIR
Göğüs. Ciğer, bağırsak vb. vücut boşluklarında bulunan organların ortak adı, ahşa. Ok yayı ve dağda orta bölüm.
ELEKTROŞOK
Ruh hastalıklarında, beyinden, kalp atışındaki düzensizliklerde göğüs duvarından çok kısa süreli yüksek elektrik akımı geçirerek hastayı iyileştirme yöntemi.
AYYUK
Göğün en yüksek yeri. Göğün kuzey yarım küresinde bulunan bir takımyıldızın en parlak yıldızı.
DİYAFRAM
Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden ayıran ince ve geniş kas. Bir ışık demetinde uçtaki ışıkları tutmak ve optik cihazlarda daha net bir görüntü elde etmek için kullanılan çapı ayarlanabilir ışık geçirmez levha.
GÖĞÜSLÜK
Genellikle ilköğretim öğrencilerinin giydiği tek biçimde üstlük, önlük. Elbisenin kirlenmemesi için göğse takılan önlük veya giyilen bir gömlek türü.
BAHRİ
Denizle ilgili. Uzun boyunlu, sivri gagalı, boynunun önü ve göğsü parlak beyaz olan, alçaktan ve hızlı uçan, suya bağımlı bir tür kuş (Podiceps cristatus).
BÖCEKLER
Vücutları baş, göğüs ve karın olarak üç bölgeye ayrılan, duyargaları birer, kanatları ikişer, ayaklarıyla ağız parçaları üçer çift olan eklem bacaklılar sınıfı, haşerat.
BALKON
Bir yapının genellikle dışarıya doğru çıkmış, çevresi duvar ya da parmaklıkla çevrili bölümü. Vücudun göğüs veya göbek bölümü. Tiyatro, sinema vb. büyük salonlarda asma kat.
FRİKİK
Serbest vuruş. Giysinin kazara açılmasıyla göğüs veya bacağın görünmesi.
AKARLAR
Gövdeleri halkasız, başları göğüsle birleşik, ağız yapıları ısırıcı, sokucu veya emici örümceğimsiler takımı.
BÖCEK
Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlı ve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş hayvan sınıfı, haşere. Istakoza benzer, uzunluğu 30-40 santimetre kadar olan, sarı renkli, kısa kıskaçlı, yenilen bir deniz hayvanı. Kelebek, kurt ve tırtılın dışında kalan küçük hayvancıklar.
İĞNE
Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç. Bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık. Oltanın ucundaki küçük çengel. Kas veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı basınçla vermek amacıyla enjektör ucuna takılan, boru biçiminde, ucu keskin metal araç. Dokunaklı söz. Bazı böceklerin kendilerini savunmak için kullandıkları organ. İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç. Toplu iğnenin süs olarak kullanılan, iri başlı, renkli bir türü. Genellikle kadınların süs olarak elbiselerinin göğüs, yaka vb. yerlerine taktıkları süs eşyası. Bazı araçların ucu sivri parçaları.
HAVALANMAK
Temiz hava alması sağlanmak, havası değiştirilmek. Beğenilmeyen davranışlarda bulunmak. Yerinde oturamaz duruma gelmek. Bir şey hava akımıyla yer değiştirmek. Kibirli, gururlu, çalımlı davranışlarda bulunmak. Yerden ayrılıp göğe yükselmek.
GÖĞÜSLÜ
Göğsü olan. Göğsü geniş olan. İri memeli (kadın).
AKCİĞER
Göğüs kafesinin büyük bir bölümünü içten kaplayan, kanı temizleyen, sağlı sollu iki parçadan oluşan solunum organı. Bronşçukların son bölümü.