Kelimeler arşivi içinde; başında "şat" olan, toplam 35 adet kelime bulunmaktadır. şat ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu şat ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde şat olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
ŞATAFATSIZLIK
ŞATAVLANMAK
ŞATIRHÜYÜK, ŞATAFATSIZ, ŞATIRDAVUK, ŞATAFÇILIK, ŞATAFLAMAK, ŞATIROBASI, ŞATAVLAMAK
ŞATIROĞLU, ŞATAFATÇI, ŞATAFATLI, ŞATIRBAŞI, ŞATARATLI
ŞATIROBA, ŞATDAKÇI, ŞATHİYAT, ŞATAFALI, ŞATIRLAR
ŞATIRLI, ŞATHİYE, ŞATAVLU, ŞATAFLI, ŞATAFÇI, ŞATAFAT
ŞATLAK, ŞATTAK, ŞATALA
ŞAT
Sığ sularda ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz bir çeşit tekne.
ŞATIRHÜYÜK
Gaziantep şehrinde, Sakçagöz bucağına bağlı bir bölge.
ŞATAVLANMAK
Sevinmek, keyiflenmek.
ŞATAFATSIZLIK
Şatafatsız olma durumu.
ŞATIRBAŞI
Saray şatırlarının başı.
ŞATAFATSIZ
Görkemsiz.
ŞATIROĞLU
Kars şehrinde, Digor ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yer.
ŞATAVLAMAK
Suyuna gitmek, pohpohlayıp gönlünü almak.
ŞATAFLAMAK
Sıkıştırmak. Ürkek ürkek çevreyi gözetlemek. Süslemek. Kışkırtmak, ayartmaya çalışmak. Avutmak, yüze gülmek.
ŞATIROBASI
Malatya ili, Doğanşehir ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
ŞATIROBA
Tokat şehri, Turhal ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
ŞATAFATLI
Görkemli.
ŞATAFÇILIK
1.Aygır dişiye aşarken elle yardım etme. 2.Dalkavukluk.
ŞATARATLI
Gösterişli, süslü.
ŞATIRDAVUK
Kaynana zırıltısı denilen oyuncağın büyüğü.
ŞATAFATÇI
Dalkavuk, yüze gülen.
Bu bölümde tanımı içerisinde ŞAT geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BESİ
Yaşatmak ve geliştirmek için gereken besinleri yedirip içirme işi. Bir şeyi istenilen durumda tutmak veya oturtmak için kullanılan takoz vb. şeyler.
CAFCAF
Gösteriş, şatafat. Ağız kalabalığı ile bir şeyi elde eden, şirret.
BOŞATMA
Boşatmak işi.
AMORTİSÖR
Motorlu araçlarda sarsıntı, sallantı vb. hareketleri en aza indiren, yayların gereksiz hareketlerini gidermeye yarayan düzen. Bu düzeni kuran öge, yumuşatmalık.
ÇEVRELEMEK
İçine almak. Bir konunun sınırlarını çizmek, tahdit etmek. Kuşatmak, sarmak, ihata etmek.
ÇEMBERLEMEK
Çemberle kuşatmak.
CANLANDIRMAK
Canlanmasını sağlamak, canlanmasına yol açmak. Yaşama döndürmek. Bir karakteri oynamak, ona kişilik vermek. Canlılık, tazelik, dirilik getirmek. Yoğunluk, etkinlik kazandırmak. Yaşatmak, birinin kılığına girmek.
BESLEMEK
Yiyecek ve içeceğini sağlamak. Eklemek, katmak, çoğaltmak. Bir duyguyu gönülde yaşatmak. Bir şeyi korumak veya sağlamca durmasını sağlamak için çevresini veya altını desteklemek, doldurmak, pekiştirmek. Maddi yardım yapmak, desteklemek. Yetiştirmek. Yedirmek. Semirtmek.
AÇILIŞ
Açılma işi. Yeni bir yapının, yerin veya kuruluşun çalışmaya başlaması, küşat.
BASKIN
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme. Benzerleri arasında güç ve önem bakımından başta gelen, başat, hâkim, dominant. Sertlik, zorluk bakımından üstün. Su basması, sel. Ansızın çıkagelme. Kısa süreli, beklenmedik saldırı.
AÇIM
Açma, açılış, küşat.
BOŞATTIRMAK
Boşatma işini yaptırtmak.
BOŞATTIRMA
Boşatma işini yaptırtma.
ÇEVRELENMEK
Kuşatılmak, sınır içine alınmak, tahdit edilmek. Örtülmüş.
ABLUKA
Kuşatma.
ÇEKMEK
Bir şeyi tutup kendine ya da başka bir yöne doğru yürütmek. Atmak, vurmak. Taşıma gücü olmak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Kaçan ilmeği örmek. Asmak. Herhangi bir engel kurmak. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. İmbik yardımı ile elde etmek. Hoşa gitmek, sarmak. Tartıda ağırlığı olmak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Yollamak. İçine almak, emmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Daralıp kısalmak. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Germek. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Öğütmek. Çizgi durumunda uzatmak. Boya, badana vb. sürmek. Döşemek. Yürütmek, sürmek. Yol, ay sürmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Örtmek, giymek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Herhangi bir anlama almak. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. İçki içmek. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.
CAFCAFLI
Gösterişli, fazla şık, şatafatlı. Karışık, gürültülü patırtılı, tehlikeli.
ÇEMBERLENMEK
Çemberle kuşatılmak. Çember durumuna gelmek.
ÇEPEÇEVRE
Bütün yanlarını kuşatan. Bütün yanlarını kuşatacak biçimde, fırdolayı.
ÇEVİRMEK
Bir şeyin yönünü değiştirmek. İşlemek, yapmak. Geri göndermek. Çeviri yapmak. Yolundan alıkoymak, yoldan döndürmek. Kâğıt oyunu oynamak. Yönetmek, idare etmek. Bir giyeceği söküp iç yüzünü dışa getirmek. Öteki yüzünü görünür duruma getirmek. Döndürerek hareket ettirmek. Bir durumdan başka duruma geçmek. Bir durumdan başka duruma getirmek, dönüştürmek. Durdurmak. Çevrilemek, tevil etmek. Bir yerin çevresini bir şeyle sarmak, kuşatmak.