Sonu ÇEP ile biten kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; sonunda "çep" olan, toplam 1 adet kelime bulunmaktadır. Sonu çep ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, başında çep olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde çep olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.

 
 

Bazı kelimelerin anlamları

ÇEP

Çöp: Çöpçü çepi aldı mı?. Göç. Cep. Çep, tokat atarken çıkan ses. Kabukların dışındaki kap, kapçık.

  -   -   -  

Anlamında ÇEP bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde ÇEP geçen kelimeler listesi verilmiştir.

KAP

İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne. Türlü şeylerin taşınması veya saklanması için kullanılan torba, kılıf, çanta, sepet, sandık vb. Kadınların giydiği kolsuz üstlük. Kapak, cilt. Kap kacak. Gövdeyi omuzların üstünden çepeçevre saracak biçimde yapılmış olan bir tür üst giysisi.

TERMOS

Yalıtım maddesiyle kaplı metal bir kılıf içine yerleştirilen, aralarında hava boşluğu bulunan çift çeperli cam şişeden oluşan, içine konan sıvının ısısını uzun süre koruyan kap.

FITIK

İç organlardan bir parçanın, genel olarak bağırsak bölümünün karın çeperlerini geçip deri altında ur gibi bir şişkinlik yapması, kavlıç, yarımlık.

KUŞPALAZI

Çoğunlukla çocuklarda görülen, burun, boğaz, yutak çeperine yerleşen mikropların yol açtığı bulaşıcı hastalık, difteri.

ÇEPELLİLİK

Çepelli olma durumu.

MAKARA

Üzerine iplik, tel, şerit vb. sarılan, kenarları çıkıntılı, ekseni boyunca delik silindir, bobin. Sürme kapak rayları üzerinde hareket edecek biçimde metal veya plastikten yapılmış değişik tiplerdeki sürme kapak aleti. Bir yükün yukarıya kaldırılmasını sağlayan araç. Ağır yüklerin kaldırılma ve indirilmesinde kullanılan, birbirine paralel iki veya daha çok tabla arasında dönen, kenarı çepeçevre oluklu tekerlek veya tekerleklerden oluşmuş mekanik alet.

GEÇİŞME

Geçişmek işi. Yarı geçirgen bir çeperin iki yanına yerleştirilmiş, derişikliği farklı iki sıvıdan oluşan yer değiştirme olayı, hulul, ozmoz. Moleküllerin kinetik enerjileri sebebiyle çok yoğun bir bölgeden az yoğun bir bölgeye hareketleri, difüzyon.

SIKMAK

Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak. Yalan söylemek. Basınçlı bir araçla fışkırtmak, püskürtmek. Sıkıntı vermek. Baskı altına almak, üzmek, bunaltmak, zorlamak. Dar gelmek. Silahla ateş etmek. Bir şeyin suyunu, yağını, sıvı kısmını basınçla çıkarıp akıtmak.

BOĞMAK

Boğum yeri. Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak. Tamamıyla kaplamak, sarmak. Peş peşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak. Silik bir duruma getirmek, bastırmak. Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek. Gelişmesine engel olmak. Bunaltmak. Renkler uygun düşmemek. El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak. Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek.

ÇEPELLEMEK

Çepel duruma getirmek. Karıştırıp bozmak.

ÇEPELLENMEK

Çepelli duruma gelmek. Karışıp bozulmak.

ÇEPELLEME

Çepellemek işi.

SÜNNET

Hz. Muhammed'in Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışları ve herhangi bir konuda söylemiş olduğu söz. Sünnet düğünü. Erkek çocukta, erkeklik organının ucundaki derinin çepeçevre kesilmesi.

SARMAK

Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak. Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak. Kucaklamak. Yumak yapmak. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek. Sarılıp tırmanmak. Sözle saldırmak, tedirgin etmek. Saldırmak, hücum etmek. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek. Örtmek. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak. Dolayında yer almak. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak.

ÇEPERLİ

Çeperi olan, çeperle çevrili bulunan.

İSKELE

Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer. Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü veya gemiye çıkmayı sağlayan merdiven. Vapur uğrağı olan şehir veya kasaba. İçerilerde bulunan bir yerin kendine en yakın olan deniz taşıtı uğrağı veya demir yolu durağı. Işıkların yerleştirilmesi, ışıkçıların dolaşabilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarı çepeçevre saran çıkıntı. Geminin sol yanı. Yapıların dışında sıvama, boyama veya onarım için keresteden kat kat kurulan, çalışma sırasında üstüne çıkılan çatkı.

KAPLAMAK

Her yanını örtmek, istila etmek. Doldurmak. Bir madeni bir başka madenle kimyasal bir yöntemle örtmek. Kaplama adı verilen ince ağaç levhaları, değişik yöntemlerle hazırlanmış yüzeylere yapıştırmak. Doldurmak. Bir kimsenin veya bir şeyin nitelikleri herkesçe bilinir olmak. Yayılıp doldurmak, etkisinde bırakmak. Bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak. Bir yüzeyi döşemek, başka bir nesne ile örtmek. Çepeçevre sarmak, kuşatmak.

FIRDOLAYI

Çepeçevre.

ZAR

İnce perde ya da örtü. Birbirine sımsıkı yapışık hücre veya moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın gibi saran ince tabaka, cidar, çeper. Car (II). Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plastik vb. maddelerden küp olarak yapılmış olan ve altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan oyun aracı. İnce ve yumuşak yaprak biçimindeki organlar veya organ bölümleri, çeper.

KUCAKLAMAK

Kollarla sarıp göğüs üzerine bastırmak. İçine almak veya çepeçevre sarmak, kuşatmak. Kucağına almak, kucağında taşımak.