Sonu YUL ile biten kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; sonunda "yul" olan, toplam 5 adet kelime bulunmaktadır. Sonu yul ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, başında yul olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde yul olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.

 
 

Bazı kelimelerin anlamları

YUL

Yol.

BİYUL

Bir kere.

AHUYUL

Yüzü buz tutup altından su akan dere.

SIÇOYUL

1.Bukalemun. 2.İri, bir çeşit fare.

SAĞGOYUL

Ahır süpürgesi. (Kırçiçeği Susuz Kars).

  -   -   -  

Anlamında YUL bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde YUL geçen kelimeler listesi verilmiştir.

AÇMAK

Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.

BAĞLAMAK

Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak. Birinde bir şeye karşı ilgi, istek uyandırarak o şeye ilgi, yakınlık duymasını sağlamak. Düğümlemek. Uyulması zorunlu olmak. Eklemek, bir araya getirmek, birleştirmek. Başka bir işle uğraşamaz durumda olmak. Anlaşma yapmak. Sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak. Gönlünü kazanmak. Geçişi engellemek. Büyü, muska vb.nin aracılığıyla birinin birtakım isteklerini veya yetkinliğini engellemek, yok etmek. Birini söz veya yazı ile bağlamak, taahhüt etmek, angaje etmek. Yaraya ilaç koyup bezle sarmak. Bütün ilgisini bir yerde yoğunlaştırmak. Denk yapmak, paket yapmak.

ALERJİ

Birtakım yiyecek, ilaç, toz, koku vb.ne hastalık derecesinde gösterilen aşırı tepki. Bir kimseye veya bir şeye karşı olumsuz yönde duyulan aşırı duyarlılık.

AKILCILIK

Akla dayanan, doğruluğun ölçütünü duyularda değil, düşünmede ve tümdengelimli çıkarmalarda bulan öğretilerin genel adı, usçuluk, akliye, rasyonalizm, deneycilik karşıtı. Akla ve akıl yolu ile varılan yargıya inanma, akla aykırı veya akıl dışı hiçbir şeyi tanımama davranışı ve tutumu, akliye, rasyonalizm. Bilginin evrensellik ve zorunluluğunun deneyden ve deneye dayanan genellemeden değil, yalnızca akıldan çıkartılabileceğini savunan öğreti, rasyonalizm.

AĞRI

Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı. Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

AĞDA

Kaynatılarak çok koyu ve yapışkan bir macun durumuna getirilen pekmez veya limonlu şeker eriyiği. Şekerle yapılmış olan ürünlerin hazırlanması veya beklemesi sırasında şekerin ulaştığı koyuluk.

ADAMCAĞIZ

Kendisine sevgi veya acıma duyulan erkek.

AÇILMAK

Açma işine konu olmak. Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak. Kıyıdan uzaklaşmak. Yeni bir bakış açısı getirmek. Renk koyuluğunu yitirmek. Kapı, yol vb. geçit vermek. Gereken güce ulaşmak. Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak. Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak. Ayrıntıya girmek. Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek. Genişlemek, bollaşmak. İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak. Delinmek, yırtılmak. Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.

AĞDALAŞMAK

Ağda durumuna gelmek, ağdalanmak. Sohbet tam tadına varılır durum almak, koyulaşmak.

ACITMAK

Acılık vermek. Ağrı, sızı duyulmasına sebep olmak.

AH

İlenme, beddua. (a:h) Ağrı, acı duyulduğunda söylenen bir söz. (a:h) Sesin tonuna göre pişmanlık, öfke, özlem, beğenme, sevgi vb. duygular anlatan bir söz.

ARANMAK

Arama işine konu olmak. Kendi kendine bir şeyler aramak. İsteklisi bulunmak. Olumsuz, kötü davranışlarda bulunarak zor duruma düşmek. Eksikliği duyulmak. Şart koşulmak. Kendisine eş ya da sevgili aramak.

ANESTEZİ

Canlı vücudunun tümünde veya bir bölgesinde ağrı, ısı, ışık ve dokunma gibi tüm duyuların ortadan kaldırılması, duyu yitimi. Belirli bir sinirin hasarına bağlı olarak vücutta ilgili bölgede ortaya çıkan duyu olmaması.

ACISIZ

Tadı acı olmayan. Üzüntüsü, sıkıntısı olmayan, kedersiz. Ağrı, sızı duyulmayan.

AHİZE

Telefonda seslerin duyulduğu ve iletildiği parça.

AY

Birdenbire duyulan acı, ağrı, şaşırma, ürkme veya sevinç anlatan bir söz. Dünya'nın uydusu olan gök cismi, kamer, mah, meh. Yılın on iki bölümünden her biri. Art arda gelen iki yeni ay arasında geçen süre. Bir ayın herhangi bir gününden ertesi ayın aynı gününe kadar geçen veya yaklaşık otuz gün olarak kabul edilen süre.

AKSETMEK

Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek. Evirmek, tersine çevirmek. Bir ışık veya bir şekil düz ve parlak bir yüzeye çarpıp orada aynen görünmek, yansımak. Ulaşmak, yayılmak, duyulmak.

AĞIT

Ölenin iyi niteliklerini, ölümünden duyulan acıyı dile getiren söz veya ezgi. Gelinin arkasından niteliklerini anlatan söz veya ezgi. Ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada bıraktıklarının acılarını, büyük felaketlerin acılı etkilerini dile getiren söz veya okunan ezgi, yazılan yazı, sagu, mersiye.

ACIMA

Acımak durumu. Başka bir kimsenin veya canlının mutsuzluğuna karşı duyulan üzüntü, merhamet.

ACI

Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı. Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü. Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap. Keskin, şiddetli. Çarpıcı, göz alıcı (renk). Tadı bu nitelikte olan. Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem.