Kelimeler arşivi içinde; başında "oğ" olan, toplam 186 adet kelime bulunmaktadır. oğ ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu oğ ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde oğ olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
OĞULDURUKLANMAK
OĞLAMANOTLAĞI
OĞLANBAŞLIĞI, OĞLANBONCUĞU
OĞLAKGELİNİ, OĞLAKKARASI, OĞLANELMASI, OĞLANYATAĞI
OĞARTLAMAK, OĞATLATMAK, OĞLAKBAŞLI, OĞLAKÇILAR, OĞLAKKIRAN, OĞLAKLAMAK, OĞLANALANI, OĞLANANASI, OĞLANCILIK, OĞULLANMAK, OĞUNDURMAK
OĞALANBAÇ, OĞANVERDİ, OĞARLAMAK, OĞATLAMAK, OĞCALAMAK, OĞCULAMAK, OĞLAKKAYA, OĞLAKLAMA, OĞLAKÖREN, OĞLAKSUYU, OĞLAKTEPE, OĞLANFESİ, OĞLANKOLU, OĞORLAMAK, OĞORSEMEK, OĞRILAMAK, OĞRULAMAK, OĞŞURTMAK, OĞULBEYLİ, OĞULDURUK, OĞULLANMA, OĞULPINAR, OĞULTEKİN, OĞULVEREN, OĞUNDURUK, OĞURCALIK, OĞURLAMAH, OĞURLAMAK, OĞURRAMAH, OĞURRAMAK, Devamını Oku »»
OĞALAMAK, OĞARTMAK, OĞENDERE, OĞLAKMAN, OĞLAKÖZÜ, OĞLANAŞI, OĞLANCIK, OĞLANCUK, OĞLANEVİ, OĞLANLIK, OĞLANOTU, OĞONDERE, OĞRAŞMAK, OĞULAĞAÇ, OĞULBAĞI, OĞULBALI, OĞULDAMI, OĞULDERE, OĞULKAYA, OĞULÖREN, OĞULPAŞA, OĞULTAŞI, OĞULTMAK, OĞULTÜRK, OĞURTTAN, OĞUZBALA, OĞUZKENT, OĞUZNAME, OĞUZYOLU
OĞADDİN, OĞARMAK, OĞARMAN, OĞARTMA, OĞLAKÇI, OĞLAKLI, OĞLAMAN, OĞLANCI, OĞMADIK, OĞONNÜK, OĞORLUK, OĞRAMAK, OĞŞAMAN, OĞŞEMEK, OĞULBAŞ, OĞULBAY, OĞULBEY, OĞULCAK, OĞULCAN, OĞULCUK, OĞULÇAK, OĞULDAK, OĞULKÖY, OĞULLAR, OĞULLUK, OĞULOBA, OĞULSAK, OĞULSUZ, OĞULŞAK, OĞULTAN, Devamını Oku »»
OĞAÇÇA, OĞADAR, OĞALAK, OĞAMAÇ, OĞAMAK, OĞATÇA, OĞLAMA, OĞMACA, OĞSEVİ, OĞULLU, OĞUMEÇ, OĞUNCU, OĞURÇU, OĞURHA, OĞURLİ, OĞUZCA, OĞUZER, OĞUZLU, OĞÜRĞA
OĞART, OĞCUR, OĞEZE, OĞLAĞ, OĞLAH, OĞLAK, OĞLAN, OĞLAZ, OĞMAÇ, OĞOCU, OĞONK, OĞRAH, OĞRAK, OĞRAŞ, OĞRUN, OĞSAK, OĞSUZ
OĞAN, OĞAT, OĞAZ, OĞEÇ, OĞEY, OĞMA, OĞNÜ, OĞOÇ, OĞOR, OĞRA, OĞRI, OĞRU, OĞUL, OĞUR, OĞUŞ, OĞUZ, OĞÜZ
OĞA, OĞL
OĞ
OĞ
Kalabalık olmayan yer. Kafa dinçliği. Ön.
OĞLANBONCUĞU
Bayılmaya neden olan bir çocuk hastalığı.
OĞLAKKARASI
Karaüzüm.
OĞARTLAMAK
Onarmak.
OĞLAKBAŞLI
Kuyrukluyıldız.
OĞLAKLAMAK
Keçi, yavrulamak.
OĞATLATMAK
Onartmak.
OĞLANYATAĞI
Dölyatağı.
OĞLAKGELİNİ
Kuşluk, öğleye doğru.
OĞLANELMASI
Yaban gülünün fındık büyüklüğündeki kırmızı renkli meyvesi.
OĞULDURUKLANMAK
Bitkinin dibinden filiz sürmek, bitki filizlenmek.
OĞLANBAŞLIĞI
Evlenme sırasında gelinin babasının ya da başka bir yakınının güveye yaptığı ödeme, verdiği mal.
OĞLAKÇILAR
Sinop kenti, Boyabat belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer.
OĞLAMANOTLAĞI
Vaktinden evvel doğuran davarın yavrusu.
OĞLANALANI
Çanakkale kenti, Kalkım bucağına bağlı bir yer.
OĞLAKKIRAN
Kuzeybatıdan esen yel, karayel. 30-31 Mart ve l Nisan günlerine verilen ad.
Bu bölümde tanımı içerisinde OĞ geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ABSORBE
Soğurma.
AĞIRAYAK
Doğurması yakın (kadın).
AÇILMAK
Açma işine konu olmak. Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak. Kıyıdan uzaklaşmak. Yeni bir bakış açısı getirmek. Renk koyuluğunu yitirmek. Kapı, yol vb. geçit vermek. Gereken güce ulaşmak. Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak. Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak. Ayrıntıya girmek. Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek. Genişlemek, bollaşmak. İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak. Delinmek, yırtılmak. Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.
AĞIRLAŞMAK
Ağır duruma gelmek. Sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak. Güçleşmek, zorlaşmak. Gökyüzü bulutlu ve karanlık, iç karartıcı bir hâl almak. Ağırbaşlı olmak. Yavaşlamak. Yiyecek bozulmaya yüz tutmak. Gebe kadın doğurması yaklaşmak. Hasta tehlikeli duruma gelmek, fenalaşmak. Organ görevini yapamaz duruma gelmek.
ADALET
Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe. Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme, doğruluk. Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları. Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme.
AĞARTI
Uzaktan ancak seçilebilen, belli belirsiz bir aklık. Süt, yoğurt, peynir, ayran vb. yiyecek ve içecekler.
AÇIKLIK
Açık olma durumu, aleniyet. Uzaklık, mesafe. Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer. Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu. Boş ve geniş yer, meydanlık. Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk, vuzuh. Dürbün, fotoğraf makinesi vb. optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik.
ADIYAMAN
Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.
AĞIRLIKLI
Ağırlığı olan. Değerlendirmelerde üzerinde fazlaca durulan. Çoğunluğu oluşturan.
AĞAÇLAŞMA
Ağaçlaşmak durumu. Bitki şekilleri gösteren ve akiklerde olduğu gibi maden filizlerinin gerek yüzeyinde gerek içlerinde rastlanan doğal desen.
AĞIR
Tartıda çok çeken, hafif karşıtı. Değeri çok olan, gösterişli. Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı. Yoğun. Sindirimi güç (yiyecek). Çetin, güç. Çapı, boyutu büyük. Yavaş. Ağır sıklet. Keskin, boğucu (koku). Fiziksel sebeplerden dolayı güç işiten (kulak). Kısık, alçak. Yavaş bir biçimde. Ciddi. Ağırbaşlı, ciddi. Sıkıntı veren, bunaltan. Davranışları yavaş olan.
ADAMAK
Bir dileğin gerçekleşmesi amacıyla kutsal olduğuna inanılan bir güce niyette bulunmak, nezretmek. İthaf etmek. Bir şeyle yoğun olarak ilgilenmek. Kutsal saydığı bir şey uğruna kendini feda etmek üzere söz vermek. Ayırmak, tahsis etmek.
ACYO
Herhangi bir paranın gerçek değeriyle sürüm değeri arasında veya bir ticaret senedinin üzerinde yazılı miktar ile indirimden sonraki tutarı arasında doğan fark. Bankaların senetli kredi işlemlerinde yaptıkları tahsilat. Bir ticaret senedinin yenilenmesinde alınan komisyon.
AĞIRKANLI
Ağırcanlı. Hippokrates'in ortaya attığı ağırcanlılık, soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi.
AFET
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım. Çok kötü. Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk. Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın. Kıran.
AĞIRLIK
Ağır olma durumu. Ağırbaşlılık. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum. Uyuşukluk ve gevşeklik durumu. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum. Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri. Sorumluluk. Sıkıntı. Takı. Değerli olma durumu. Yük, külfet. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak. Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori. Etki, baskı, güçlük. Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın.
AFŞAR
Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri, Avşar.
AFYONLAMAK
Afyon vererek uyuşturmak, uyutmak. Birini telkin yoluyla doğru düşünmesini önleyerek zararlı bir yola sürüklemek.
AÇIORTAY
Bir açıyı, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru parçası.
ABAJUR
Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan, kâğıt, kumaş, maden veya renkli camdan yapılmış lamba siperi. Genellikle üzeri siperli masa lambası veya ayaklı lamba.