LAME ile başlayan kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; başında "lame" olan, toplam 9 adet kelime bulunmaktadır. lame ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ayrıca sonu lame ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde lame olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.

 
 

12 harfli kelimeler

LAMELLİPODYA

10 harfli kelimeler

LAMELLOSİT, LAMELLOZUS

7 harfli kelimeler

LAMEKAN, LAMELİF, LAMELLA

5 harfli kelimeler

LAMEL, LAMES

4 harfli kelimeler

LAME

Bazı kelimelerin anlamları

LAME

Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş veya metal parlaklığı verilmiş deri. Böyle bir kumaş veya deriden yapılan.

LAMELLA

Plaka biçimindeki ince yapı. Yaprakçık, ince yaprak. Solungaç. Safiha şeklindeki ince herhangi bir yapı.

LAMELİF

Dolambaçlı. Eğri büğrü, çarpık.

LAMELLİPODYA

Hücre kültüründeki hücrelerin zemine yapışmak üzere ya da yüzeye doğru tabaka şeklindeki uzantıları.

LAMELLOZUS

Yapraklı, lamelli.

LAMELLOSİT

Böcek kanında bulunan, yabancı cisimlerin etrafında kapsül duvarını oluşturan, yassılaşmış disk şeklinde 50-60 (mikron) çapında, 0.2 (micron) den daha ince, bir tip hemosit.

LAMES

İçine sebze konularak pişirilmiş pide.

LAMEL

Mikroskopla yapılmış olan incelemede bazen lamların üstüne kapatılan dört köşe, küçük ve ince cam parçası. Çok ince tabaka.

LAMEKAN

Mekânı olmayan, mekânsız. Yersiz yurtsuz, belli bir adresi olmayan.

  -   -   -  

Anlamında LAME bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde LAME geçen kelimeler listesi verilmiştir.

ÖDENEK

Bir iş için ayrılan belli para, tahsisat. Devlet harcamalarının yapılabilmesi için her yılın bütçesiyle yürütme organına verilen harcama izni. Parlamento üyelerine, görevleri sebebiyle verilen, yolluk dışında kalan para.

ALLAMELİK

Allame olma durumu.

İM

İşaret. Alamet.

FELAH

Kurtuluş, selamet, onma.

KURTULUŞ

Bir şeyden, bir yerden kurtulma, felah, halas, necat, selamet. Bağımsızlık.

BELGİ

Bir şeyi benzerlerinden ayıran özellik, alamet, nişan. Şiar.

FRAKSİYON

Bir siyasi partinin politikasını parlamentoda, yerel yönetimlerde, çeşitli kuruluşlarda yürütmek için teşkilatlanmış grup, bölüntü, bölüngü. Hizip.

NİŞANLI

Evlenmek için söz verip yüzük takmış olan kimse, adaklı. Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olan kimse.

DUMA

Rus parlamentosunun alt kanadı.

İŞARET

Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im. El, yüz hareketleriyle gösterme. Belirti, gösterge, alamet.

ESENLİK

Esen olma durumu, sağlık, afiyet, sıhhat, selamet, hastalık karşıtı.

MEŞRUTİYET

Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükûmet etme biçimi. Osmanlı Devleti'nde 1876 Anayasa'sıyla başlayan ve 1918 Mondros Mütarekesi'ne kadar süren, I. ve II. Meşrutiyet dönemi adlarıyla anılan süre.

MİLLETVEKİLİ

Anayasaya göre millet meclisine seçimle giren millet temsilcisi, mebus, parlamenter, vekil.

ALAMETİFARİKALI

Alametifarikası olan.

NİŞANSIZ

Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olmayan.

BELİRTİ

Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alamet, nişan, nişane. Vücuttaki işlevsel bir bozukluğun veya hastalığın belirlenmesine yarayan işaret, araz, semptom.

MİLLETVEKİLLİĞİ

Milletvekilinin görevi, mebusluk, parlamenterlik.

İZ

Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare. Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser. Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit. Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare. Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti.

GEÇİRMEK

Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak. Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak. Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak. Zaman harcamak. Giymek, giyinmek. Birine kötü söz söylemek. Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak. Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek. Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak. Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak. Herhangi bir durumu yaşamış olmak. Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek. Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek. Etmek, yapmak. Hastalık bulaştırmak. Vurmak.

LOCA

Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme. Masonluk bölümlerinden her biri.