İçinde TUTMA geçen kelimeler

Kelimeler arşivinde; içinde "tutma" olan, toplam 16 tane kelime bulunuyor. İçerisinde tutma bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ek olarak sonu tutma ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında tutma olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.

 
 

14 harfli kelimeler

TUTMAÇBAYINDIR

12 harfli kelimeler

YANTUTMAZLIK, ALTTUTMANLIK, BAĞCAKTUTMAK

11 harfli kelimeler

BAĞCAKTUTMA

9 harfli kelimeler

YANTUTMAZ, ÇULTUTMAZ, TUTMANLIK

8 harfli kelimeler

TUTMALIK, KANTUTMA

7 harfli kelimeler

AKTUTMA

6 harfli kelimeler

TUTMAÇ, TUTMAK, TUTMAN, TUTMAŞ

5 harfli kelimeler

TUTMA

Bazı kelimelerin anlamları

TUTMA

Tutmak işi. Destekleme. Yanaşma. Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma, markaj.

KANTUTMA

Çorak yerlerde biten otu yemekle koyunlarda görülen bir hastalık.

TUTMAŞ

Eski türkçe tutmaç: tutmaç; Tutmaç (köyü s. bk. ayrıca dutmaş.

TUTMAÇBAYINDIR

Çankırı kenti, Orta ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

TUTMAK

Elde bulundurmak, ele almak. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak. Ulaşmak, varmak. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek. Uygun gelmek, çelişmez olmak. Bir şey düşünmek. Alacağa ya da vereceğe saymak. Hedef olarak almak. Kapatmak, sarmak. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek. Avlamak. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak. Bırakmamak. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek. Herhangi bir durumda bulundurmak. Beklenen sonucu vermek. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. Gereğini yapmak, yerine getirmek. Başlamak. Sarmak, bürümek. Denetimi ve yetkisi altına almak. Hizmetine almak veya kiralamak. Yaklaştırmak. Bağlamak. İşgal etmek. Kaplamak. İzlemek. Bir kimsenin yerini almak. Benimsemek, beğenmek. Asılmak, kuvvetlice sarılmak. Biriktirmek, tasarruf etmek. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek. Desteklemek, birinden yana çıkmak. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak. Sunmak. Kullanmak. Varsaymak, farz etmek. Bir şeyi kullanması için uzatmak. Yanında bulundurmak, alıkoymak. Bir yerde kalmasını sağlamak. Ele geçirmek, yakalamak. Sürmek, zaman almak. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak. İş görebilmek. Uğramak.

TUTMAN

vâzı'ü'l-yed. Bir taşınmaz malın kullanımını, belli bir süre için belirli bir tutmalık karşılığında, taşınmaz iyesinden kendisi için sağlayan kimse.

BAĞCAKTUTMAK

Geceleri sürüsünün yanından uzaklaşmasını istemiyen çobanın, hayvanlardan birinin boğazına bağladığı ipin diğer ucunu ayağına bağlaması işlemi. (Kursarı Yalvaç Isparta).

ALTTUTMANLIK

Bir tutmanın bir taşınmaz mal üzerindeki halklarından bir bölümünü ya da hepsini bir başkasına aktarmasını olanaklı kılan tutmanlık sözleşmesi türü.

TUTMALIK

Tutmaya yarayan nesne. Krampon.

AKTUTMA

Albümin işeme.

TUTMANLIK

vâzı'ü'l-yedlik. Bir kimsenin, iyesi bulunduğu taşınmazın kullanımını, belirli bir süreyle ve belirli bir para karşılığında bir başkasına bırakmasını anlatan ikili ilişki.

YANTUTMAZ

Tarafsız, yandaş olmayan.

TUTMAÇ

Dört köşe kesilmiş küçük hamur parçalarından yapılmış olan yoğurtlu çorba.

BAĞCAKTUTMA

Çobanların, bir ucunu ayaklarına bağladıkları ipin diğer ucunu koyunların bileğine bağlayarak yatmaları. (Kursarı Yalvaç Isparta).

YANTUTMAZLIK

Tarafsız olma durumu.

ÇULTUTMAZ

Giysi ve mal değeri bilmeyen, derbeder, serseri, avare (kimse).

  -   -   -  

Anlamında TUTMA bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde TUTMA geçen kelimeler listesi verilmiştir.

ALDATMAK

Beklenmedik bir davranışla yanıltmak. Oyalamak, avutmak. Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek. Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak. Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek. Yalan söylemek. Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek. Birine verilen sözü tutmamak.

BELLEMEK

Öğrenip akılda tutmak. Öğrenmek. Sanmak. Bel denilen araçla toprağı işlemek, aktarmak.

AYRIKSIZ

İstisnasız, bilaistisna. Hiçbir ayrığı olmadan, hiçbirini ayrık tutmaksızın.

AĞIRLAŞMAK

Ağır duruma gelmek. Sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak. Güçleşmek, zorlaşmak. Gökyüzü bulutlu ve karanlık, iç karartıcı bir hâl almak. Ağırbaşlı olmak. Yavaşlamak. Yiyecek bozulmaya yüz tutmak. Gebe kadın doğurması yaklaşmak. Hasta tehlikeli duruma gelmek, fenalaşmak. Organ görevini yapamaz duruma gelmek.

BESİ

Yaşatmak ve geliştirmek için gereken besinleri yedirip içirme işi. Bir şeyi istenilen durumda tutmak veya oturtmak için kullanılan takoz vb. şeyler.

AYRIKLIK

Ayrıklı olma durumu, ayrı tutma, ayrı tutulma. Kaplamları birbirinden ayrı olmakla birlikte aynı yakın cinsin kaplamına giren kavramlar arasındaki bağlantı. Elips, daire, parabol, hiperbol vb. bir konik üzerinde hareket eden cismi, odağa veya merkeze birleştiren doğrunun büyük eksen ile yaptığı açı. Önermelerin birbirine bağlanması işleminde ya . ya . ve ya da ile gösterilen ilişki. Kural dışılık. Genel kuraldan ayrılma, derogasyon.

AKORTSUZ

Akordu olmayan, akort edilmemiş, akordu bozuk. Birbirini tutmayan, uyumsuz.

BAĞIMLAMAK

Bir şeyi bağım altına sokmak, etkisi altında tutmak.

BAĞ

Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne. Meyve bahçesi. Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası. Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm. Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti. Nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılmış olan yay biçimindeki işaret. İlgi, ilişki, rabıta. Bağlam, deste, demet. Sargı.

ARGIT

Geçit, boğaz, dağ boğazı, derbent. Keklik tutmakta kullanılan, tahtadan kapanların yan taraflarına bağlanan ağaç parça.

BAŞAKLANMAK

Başak bağlamak, tutmak.

BAYATSIMAK

Bayatlamaya yüz tutmak.

BAGET

Bateri çalmaya yarayan ince, kısa çubuk. Tavuk, piliç vb. kanatlılarda but ile paça arasında kalan etli bölüm. Çorabı gergin tutmak ve düşmesini engellemek için kullanılan sert lastik. Tıraşlanmış, dikdörtgen biçiminde değerli taş. Düşük gramajlı ince, uzun ekmek.

BAĞLANIM

Bağlanma işi. Siyasal veya sosyal konularda yan tutma.

ALAZLAMAK

Bir şeyin yüzünü alevden geçirmek, aleve tutmak. Sızlatmak, yakmak, acı vermek.

AYRAÇ

Cümle içinde geçen bir sözü, metin dışı tutmak için o sözün başına ve sonuna getirilen yay veya köşeli biçimde işaret, parantez. Kalınan sayfayı belirlemek amacıyla kitapların arasına konulan ince, uzun karton parçası, bellik.

ALIKOYMAK

Bir süre için bir yerde tutmak. Ayırıp saklamak. Mâni olmak, engel olmak. Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak. Yoksun bırakmak.

BANKET

Şehirler arası yolların iki tarafında yayaların yürümesine ve taşıtların trafiği aksatmadan durabilmesine yarayan çakıl veya toprak yol. Yamaçtan kayan toprağı yerinde tutmak ve böylece ekilmeye elverişli yer kazanmak için türlü yollarla yapılmış olan dar basamak.

AÇILMAK

Açma işine konu olmak. Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak. Kıyıdan uzaklaşmak. Yeni bir bakış açısı getirmek. Renk koyuluğunu yitirmek. Kapı, yol vb. geçit vermek. Gereken güce ulaşmak. Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak. Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak. Ayrıntıya girmek. Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek. Genişlemek, bollaşmak. İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak. Delinmek, yırtılmak. Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.

BABALANMAK

Babaları tutmak, öfkelenmek. Diklenmek, kabadayıca davranmak.