Kelimeler arşivinde; içinde "dök" olan, toplam 85 tane kelime bulunuyor. İçerisinde dök bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu dök ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında dök olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
DÖKTÜREBİLMEK
YAPRAKDÖKÜMÜ, DÖKTÜREBİLME, DÖKÜLEBİLMEK, DÖKÜLÜVERMEK, KASNAKDÖKMEK
DÖKÜLEGOMAK, DÖKÜLÜVERME, YAPRAKDÖKEN, DÖKÜMCÜBAŞI, DÖKÜŞDÜRMEK, DÖKÜŞTÜRMEK, DÖKÜLEBİLME, BEŞLİKDÖKÜM
DÖKMECİLİK, DÖKÜLÜŞMEK, DÖKÜNTÜSÜZ, DÖKEBİLMEK, DÖKÜVERMEK, PALANDÖKEN, ŞERİTDÖKEN, DÖKTÜRTMEK, SAMANDÖKEN, SAKALDÖKEN, DÖKÜMCÜLÜK, ONLUKDÖKÜM, DÖKÜMLEMEK
DÖKTÜRMEK, DÖKTÜRTME, DÖKÜMHANE, DÖKÜMLEME, DÖKEBİLME, DÖKÜVERME, KURTDÖKEN, DÖKMETEPE, DÖKÜNTÜLÜ
DÖKMELİK, DÖKÜLCEN, DÖKMETAŞ, DÖKNEKLİ, DÖKÜKTAŞ, DÖKÜKLÜK, DÖKLÜNTÜ, DÖKTÜRME, DÖKARMAK, DÖKÜMEVİ, NALDÖKEN, KÜLDÖKEN, DÖKÜNMEK, ŞARDÖKEN, DÖKÜLMEK, DÖKÜLGEN, TERDÖKEN
DÖKÜŞÜK, DÖKMECE, DÖKMECİ, DÖKÜLME, DÖKÜLÜŞ, DÖKÜMCÜ, DÖKÜMLÜ, DÖKÜNME, DÖKÜNTÜ, DÖKECEK
DÖKNEK, DÖKMEK, KIRDÖK, DEDÖKÜ, DÖKNEL, DÖKÜCÜ, DÖKKEL, DÖKMÜK, DÖKMEN, DÖKKÜN, DÖKLÜK, DÖKGÜN, DÖKMEÇ, DÖKMEL
DÖKME, DÖKÜK, DÖKÜM, DÖKKÜ, DÖKEK, DÖKGÜ, DÖKÜR
DÖK
DÖK
Yün eğirmeye yarayan aygıt. Hindi.
DÖKÜLÜVERMEK
Çabucak veya kısa sürede dökülmek.
DÖKÜLEBİLMEK
Dökülme imkânı veya olasılığı bulunmak.
DÖKÜLEBİLME
Dökülebilmek işi.
KASNAKDÖKMEK
Kasnakla tezek yapmak. (Akçaşar Yalvaç Isparta).
DÖKÜLEGOMAK
Dökülekalmak (ilenç).
DÖKÜŞDÜRMEK
Serpelemek.
DÖKÜLÜVERME
Dökülüvermek işi.
DÖKTÜREBİLME
Döktürebilmek işi.
DÖKÜŞTÜRMEK
Serpelemek (yağmur): Yağmur döküştürüyor.
DÖKTÜREBİLMEK
Döktürme imkânı veya olasılığı bulunmak.
YAPRAKDÖKÜMÜ
Güz.
YAPRAKDÖKEN
Sonbaharda esen yel.
DÖKMECİLİK
Dökümcülük.
DÖKÜMCÜBAŞI
Tophanede top dökenlerin başı.
BEŞLİKDÖKÜM
At koşumunu süslemekte kullanılan pirinç parçalar. (Aksaray Niğde).
Bu bölümde tanımı içerisinde DÖK geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BAŞAKÇI
Tarlalarda kalmış başakları veya bağlarda dökülmüş meyveleri toplayan kimse.
BADAS
Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl taneleri, harman döküntüsü.
BERHANE
Yıkık dökük, kullanışsız ve büyük (ev).
ALAZA
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb.
BAŞAKLAMAK
Tarlalarda, bağlarda kalmış döküntüleri toplamak.
AKITMAK
Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.
AÇMAK
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.
BASI
Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim, çıkarma işi, tab, edisyon.
BAKLAVA
Çok ince yufkadan yapılarak arasına kaymak, fıstık, ceviz, badem vb. konulup pişirilen ve üzerine şeker şerbeti dökülen bir tatlı türü. Eşkenar dörtgen biçiminde olan nesne.
BİBERİYE
Ballıbabagillerden, Akdeniz çevresinde çok yetişen, güzel kokulu yapraklarını dökmeyen, çiçekleri soluk mavi renkli, çok yıllık bir bitki (Rosmarinus officinalis).
ARDIÇ
Servigillerden, güzel kokulu yapraklarını kışın da dökmeyen, yuvarlak kara yemişleri ilaç olarak kullanılan bir ağaççık (Juniperus).
BLOKAJ
Bloke etme işi. Bir şeyin hareketine engel olma, hareketini durdurma. Sivri taşların toprak zemine dikine çakılarak üzerine beton dökülmesiyle yapılmış olan dolgu. Bankacılıkta bir varlığın yetkili otoritelerin izni olmadan sahibi tarafından kullanılamaması durumu.
BENZİNLEMEK
Benzin dökerek yakmak. Bir nesneyi benzine bulamak.
AĞIZ
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili. Uç, kenar. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. Çıkış yeri. Kesici aletlerin keskin tarafı. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. Üslup, ifade biçimi.
BETONCU
Yapılarda beton dökme işleriyle uğraşan usta veya işçi.
AKAR
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret. Halı, koltuk, yatak vb. yerlerde ve nemli ortamlarda yaşayan, astıma yol açabilen, insan vücudundan dökülen deri tozlarıyla ve parçacıklarıyla beslenen bir tür canlı. Sıvı, mai, likit.
BİLEZİK
Genellikle altın, gümüş vb. elementlerden yapılmış olan ve bileğe süs için takılan halka. Mobilyaların ayak altlarına takılan kare, dikdörtgen, silindir, kesik koni vb. şekilli, pirinç veya nikel kaplı demirden yapılmış, iki ucu delik gereç. İki borunun ucunu birleştirmeye yarayan halkaya benzer parça. Motor pistonlarına, yağlama, soğutma, özellikle sızıntıyı önleme vb. amaçlarla yerleştirilmiş, genel olarak dökme demirden yapılmış, uçları açık ve esnek halka. Kelepçe.
BAYGIN
Bayılmış, kendinden geçmiş. Gönül vermiş. Yığılmış, dökülmüş. Süzgün. Bayılmış, kendinden geçmiş bir biçimde. İnsanı kendinden geçirir gibi olan.
ASFALTLANMAK
Asfalt dökülmek, asfaltla kaplanmak.
AĞLAMAK
Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek. Sızlanmak, yakınmak. Bir duruma üzülmek. Ağaç budandığında kesilen yerlerden besi suyu veya öz su akmak.