Kelimeler arşivi içinde; sonunda "gah" olan, toplam 38 adet kelime bulunmaktadır. Sonu gah ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında gah olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde gah olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
SULTANİYEGAH
ZİYARETGAH, TİCARETGAH, İSTİNATGAH
İKAMETGAH, İBADETGAH, SEYRANGAH
NİŞANGAH, NAMAZGAH, KİBLEGAH, KARARGAH, GİRİZGAH, GÜZERGAH, TALİMGAH
ORDUGAH, MUAGGAH, PENÇGAH, KALPGAH, BERİGAH
DESGAH, BARGAH, TEZGAH, ŞIKGAH, ÇARGAH, SERGAH, DERGAH, DİZGAH, DOĞGAH, LARGAH, GAMGAH
NİGAH, SEGAH, DÜGAH, YEGAH, EVGAH
AGAH, EGAH
GAH
GAH
Elma, armut kurusu. Gâh. Eski türkçe kak: Armut elma kurusu (Erzincan Merkez). Eski türkçe kak: elma, erik ve benzerleri kurusu. Kurutulmuş meyve; elma armut gibi meyvelerin kurutulmuşu. Koşum hayvanlarını çağırma ünlemi. Duvar, kapı ve benzerleri şeylerin keskin kenarı. Bazen, kimi vakit, bazı bazı, kâh.
TALİMGAH
Çeşitli uzmanlık dallarına gerekli olan uzman, öğretici vb.ni yetiştirmek amacıyla uygulamalı olarak eğitim ve öğretim vermek için oluşturulmuş askeri kuruluş.
ZİYARETGAH
Ziyaret yeri.
İSTİNATGAH
Dayanacak, güvenecek, sığınacak yer, dayanak.
NİŞANGAH
Ateşli silahlarda hedefin uzaklığına ve bulunduğu yerin yüksekliğine göre namluya gereken yükseliş açısını veren, silahı bu hedefe doğrultmaya yarayan alet. Hedef.
KARARGAH
Bir birlik veya kurumun, kumandan ile yardımcı şube ve bölümlerinden oluşan kuruluş. Ordunun uzun bir süre veya geçici olarak konakladığı yer. Durulan veya kalınan yer.
İKAMETGAH
Konut. yerleşme yeri, yerleşge.
NAMAZGAH
Açıkta namaz kılmak için hazırlanmış olan ve kıble yönüne doğru dikili bir taşı bulunan yer, musalla. Çanakkale ili, Yenice belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge. Zonguldak ilinde, Gökçebey belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.
SULTANİYEGAH
Klasik Türk müziği makamlarından biri.
İBADETGAH
Tapınak.
ORDUGAH
Ordunun konakladığı yer. Savaş sırasında ordunun merkezi olarak kullanılan yer.
GÜZERGAH
Yolüstü uğranılacak, geçilecek yer. Yol boyu. Çok geçilen yer, geçek.
TİCARETGAH
Ticaret yeri, ticarete elverişli yer.
SEYRANGAH
Arapça kökenli Far. seyrân-gâh: manzaralı; önü açık.
KİBLEGAH
Kıble.
GİRİZGAH
Bir başka söze yol açmak için söylenen söz, girişlik.
Bu bölümde tanımı içerisinde GAH geçen kelimeler listesi verilmiştir.
GAHLAMAK
Dilimlere ayırmak: Gel beraberce şu elmaları gahlayalım. Koşulu öküz veya mandayı sürmek, sevketmek. Taklamak.
GAYFELTİ
Kahvaltı, karşılığı gahvaltı.
HAŞİL
Pişirilmiş hamurla pekmezden yapılan bir çeşit yiyecek. Pirinç, darı, mısır yarmasından, bazan da süt karıştırılarak yapılan lapa. Buğday ve mısır yarmasından yapılan bir çeşit yemek. Unu su ve yağ ile pişirip içine şeker koyarak yapılan bir çeşit tatlı. Dokunacak iplikleri tezgaha vermeden önce, ipliklerin düzgün çıkması için batırıldığı unlu ya da çirişli su. İpliği sarartmak için nar, yaprak, soğan kabuğu kaynatılarak yapılan bir çeşit boya. Kullanılmamış eşya. Döğülmemiş bulgur. Kaynamakta olan suya un eklenerek pişirilen pekmez ya da bal karıştırılarak yenen bir çeşit tatlı.
ÇARPANA
Sahan kapağını andıran ve birbirine vurularak çalınan büyük zil. Zilli def. Zilli maşa. Eski ayakkabı. Eski deri parçası. Deri kırıntıları. Dört beş metre uzunluğunda yün kuşak. Araba tekerleğine konulan sert bir tabla. Serseri, avare. Tavukların kaçmasını önlemek için ayaklarına takılan şey. Dokuma tezgahının bir parçası olan dört delikli kare biçiminde bir tahta. (Yenikent Aksaray Niğde; Saçıkaralı ve Sarıkeçeli aşiretleri Adana).
IYIMLIH
Halı, kilim ve benzerleri şeyler dokumak için tezgaha çekilen ipler.
GAHMARCI
Yardım eden kimse: Sende onun gahmarcısısan mı?.
GIRHA
El tezgahlarında kara yünden dokunan kumaş: Bugün gırha depeceğiz.
HAŞIL
Dokumacılıkta kullanılan unlu veya çirişli sıvı. Buğday, mısır ya da darı unundan yapılan bir çeşit yemek. Tarhana mayası, mısır unundan yapılan bulamaç. Pişirilmiş hamurla pekmezden yapılan bir çeşit yiyecek. Pirinç, darı, mısır yarmasından, bazan da süt karıştırılarak yapılan lapa. Unu suda pişirdikten sonra üzerine peynir ve yağ konularak yapılan yemek. Fırından çıkan ekmeğin üstüne sürülen unlu bulamaç. Bulgur pilavı. Yarmadan yapılan bir çeşit pilav. Buğday ve mısır yarmasından yapılan bir çeşit yemek. 1. Unu su ve yağ ile pişirip içine şeker koyarak yapılan bir çeşit tatlı. 1. Çekirdek unu ve pekmezle yapılan bir çeşit yiyecek. 1. Yemiş, meyve. 1. Kavun. 1. Kepek, un ve yemek artıklarının sıcak suda karıştırılmasıyle yapılan hayvan yemi. Bulanık su. Dokunacak iplikleri tezgaha vermeden önce, ipliklerin düzgün çıkması için batırıldığı unlu ya da çirişli su. Çok kaynar şey. Çok yorgunluktan bitkin durumda olan. Sıcak suda ıslatılmış çamaşır. Yaradılıştan kırıcı olan kimse: Eyi bir adam değil, onlar soycak haşıl olurlar. Pürüz. Hamurun üzerine dökülen un bulamacının yapıldığı kap. Kabuğu alınmış buğdaydan suda haşlanarak yapılan bir çeşit yemek. Undan yapılmış suluca yemek. Unu su ve yağ ile pişirip içine şeker koyarak yapılan bir çeşit tatlı. Undan yapılan bir çeşit yemek. Bulgur pilavı. (Çağlayan Kars). Suda un kaynatılarak yapılan bulamaç. (Akseki Antalya). Dokumacıların iplikleri çirişlemek için unu haşlayarak yaptıkları bulamaç.
ÇIVRAMA
El tezgahında dokunmuş gömleklik bez. (Esri, Borcak Söğüt Bilecik).
ÇIBIK
Çubuk. Killi toprak. Kumlu toprak. Ufak taşlı toprak. 50 cm. boyunda sigara içilen takım. İnce ip: Öğretmenim çıbığımı vermiyor. Pulluğun ortasındaki uzun demir. Çocukların topuğunun arkasında çıkan yara. Göz hastalığı. Bir yün ve çul motifi. inee, uzun kurşun parçaları. (Aksaray Niğde). Palaz ve çuvallar üzerindeki çubuğu andıran motif. (Yenikent Aksaray Niğde). Dolma av tüfeklerinde namluya konan barut ile saçmayı sıkıştırmağa yarayan deynek. (Akbaş Güdül Ankara). Dokuma tezgahında erişin arasındaki uzun çıta. (Kızılca Bor Niğde).
CULFA
Dokumacı. Yünden kumaş dokumakta kullanılan aygıt. Dokuma tezgahı.
GÖTÜRÜNGÜ
Dokuma tezgahında tefe denilen aracın üst tahtasını götüren ip ve çıtadan yapılan askı. Çocuk olması için, kadınların kullandıkları bir çeşit kocakarı ilâcı: Çocuk olsun diyi götürüngü ilâç fayda virmemiş.
GELERE
Tezgahta dokunacak bezin ipliğini çözmeye yarayan bir aygıt.
GIHRA
El tezgahlarında dokunan yünlü kumaş.
ÇEZGİ
Halı, dokuma tezgâhlarına gerilen sıra ipler. Dokuma tezgahındaki gergin ipler. (Refahiye Ezincan).
DESBAHA
Hemen, birdenbire: Hasan Osman'a ağız burun elledi, Osman desbaha gahdı getti.
HERİM
Sarp, yalçın kayalık, uçurum. Domates. El tezgahında dokunan bezin baş tarafı.
GÜCÜGÜCÜ
Hah tezgahlarında ipleri sıkıştırmaya yarayan sırık.
HEKÜ
İpliklerin dokuma tezgahlarında bıraktığı pamukçuklar.
GAHIRGUHURRUH
İlkbaharda yağ ve peynirin az olması: Bu gahırguhurruhda ne pişirem.