Kelimeler arşivi içinde; başında "olgu" olan, toplam 23 adet kelime bulunmaktadır. olgu ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu olgu ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde olgu olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
OLGUNLAŞTIRABİLME
OLGUNLAŞABİLMEK
OLGUNLAŞTIRMAK, OLGUNLAŞABİLME
OLGUNLAŞTIRMA
OLGUNNAŞMAK, OLGUNLAŞMAK
OLGUSALLIK, OLGUNLAŞMA
OLGUCULUK
OLGUNLAR, OLGUNLUK, OLGUNSOY
OLGUNER, OLGUNCA, OLGUNAY, OLGULUK, OLGUÇLU, OLGUNSU, OLGUSAL
OLGUCU
OLGUN
OLGU
OLGU
Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa. Edebî eserlerde olayı geliştiren davranış, iş. Varlığı deneyle kanıtlanmış şey.
OLGUNNAŞMAK
Olgunlaşmak.
OLGUNLAŞTIRABİLME
Olgunlaştırabilmek işi.
OLGUNLAŞMAK
Meyve olgun duruma gelmek. İnsanın bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş olmak. Yazı, düşünce olgun duruma gelmek.
OLGUNLAŞABİLMEK
Olgunlaşma imkânı veya olasılığı bulunmak.
OLGUCULUK
Araştırmalarını olgulara, deneylere, gerçeklere dayayan, fizikötesi açıklamaları kuramsal olarak olanaksız ve yararsız gören Auguste Comte'un açtığı felsefe çığırı, pozitivizm. Bu çığırın gerçekçilik akımını doğuran edebî eserlerde uygulanmış biçimi.
OLGUNLAŞABİLME
Olgunlaşabilmek işi.
OLGUNLAŞMA
Olgunlaşmak işi.
OLGUNSOY
Olgun, yetişmiş bir soydan gelen kimse.
OLGUSALLIK
Olgusal olma durumu.
OLGUNLAŞTIRMA
Olgunlaştırmak işi.
OLGUNLAŞTIRMAK
Olgun duruma getirmek.
OLGUNER
Yetişmiş, iyi gelişmiş kimse.
OLGUNCA
Olgun gibi, olguna benzer. (olgunca) Olgun gibi, olguna benzer bir biçimde.
OLGUNLUK
Meyvelerin olgun, yenilebilir olma durumu. İnsanların bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmiş olma durumu, yetkinlik, kemal.
OLGUNLAR
Adıyaman kenti, Kuyucak nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Erzincan şehrinde, Refahiye belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. İzmir ili, Kiraz ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Şanlıurfa şehrinde, Yardımcı bucağına bağlı bir yerleşim yeri.
Bu bölümde tanımı içerisinde OLGU geçen kelimeler listesi verilmiştir.
AKRABA
Kan bağıyla birbirine bağlı olan kimseler. Oluşma yönünden aynı kaynağa dayanan şeyler. Biri, diğerinin doğurduğu sonuç veya olgular.
BAĞLAM
Deste. Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce veya sonra gelen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim veya birimler bütünü, kontekst. Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü veya bağlantısı, kontekst. Bent.
BAĞLAYICI
Bağlama niteliği olan. Kuruduğu zaman yüzeyde film oluşturan, pigment ve dolgu maddelerini bir arada tutan, boyanın uçucu olmayan bölümü. Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan: "Ve" bağlayıcı bir edattır. Uyulması zorunlu.
BELGELEMEK
Bir olgunun doğru olduğunu belge ile göstermek, ortaya çıkarmak, tevsik etmek.
BARİT
Renksiz veya beyaz, sarı, gri renklerde olabilen, sondaz, dolgu vb. alanlarda kullanılan bir mineral, baritin, baryum sülfat Ba(OH)2.
BEN
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke ya da kabartı. En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi. Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç. Teklik birinci kişiyi gösteren söz. Olta veya tuzağa konulan yem. Saçta, sakalda beliren beyazlık. Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego. Kuşun yavrusuna taşıdığı yem.
ALACA
Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala. Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. Meyvelere, genellikle üzüme düşen ben. Keklik, bıldırcın vb. kuşları avlamak için kullanılan iki renkli bez. Ağaçta ilk olgunlaşan meyve. İki ya da daha çok renkli. Çorum iline bağlı ilçelerden biri.
BALLANMAK
Bal bulaşmak, bal sürülmek. Tatlılaşmak, tatlanmak, olgunlaşmak.
BABACAN
Olgun, hoşgörülü, iyi kalpli, güvenilir (erkek).
AĞIRBAŞLI
Davranışları ölçülü, olgun (kimse), vakur, ciddi, hoppa karşıtı. Gösterişli. Değeri çok olan, ağır.
ABLAK
Yayvan ve dolgun (yüz).
BALDO
İri ve dolgun taneli pilavlık pirinç.
BİLGE
Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek (kimse), hakim.
AFYON
Olgunlaşmamış haşhaş kapsüllerine yapılmış olan çiziklerden sızan, güçlü bir zehir olmakla birlikte içinde morfin, kodein vb. uyuşturucular bulunan madde.
BAKALORYA
Üniversitelere girebilmek için lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavı.
ARA
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla. Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi. Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları. Spor karşılaşmalarında oyuncuların dinlenmek ve taktik almak için kullandıkları süre. İç. Bir oyunda, bir filmde izleme sırasında dinlenmek üzere verilen kısa süre, antrakt.
ANLAM
Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, meal, fehva, deme, mazmun, medlul, valör. Bir önermenin, bir tasarının, bir düşüncenin veya eserin anlatmak istediği şey.
BEZGİN
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş. Solgun, cansız. Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş bir biçimde.
BAL
Bal arılarının bitki ve çiçeklerden topladıkları bal özünden yapıp kovanlarındaki petek gözlerine doldurdukları, rengi beyazdan esmere kadar değişen tatlı, koyu, sıvı madde. Ağaçların kabuğundan sızarak pıhtılaşan besi suyu. Olgunlaşmış incirin, dışına sızan tatlısı.
AHLAT
Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yaban armudu, dağ armudu (Pirus piraster). Beden yapısının temelini oluşturan ögeler. Kaba adam, yol iz bilmez kimse. Bitlis iline bağlı ilçelerden biri. Bu ağacın, armuda benzeyen, iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. Bir karışım içindeki parçalar, ögeler.