Sonu MAM ile biten kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; sonunda "mam" olan, toplam 18 adet kelime bulunmaktadır. Sonu mam ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, başında mam olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde mam olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.

 
 

12 harfli kelimeler

KIZILCAHAMAM

10 harfli kelimeler

KIZMAHAMAM

9 harfli kelimeler

TASİTAMAM, AFŞARİMAM

8 harfli kelimeler

MORHAMAM, TASTAMAM

7 harfli kelimeler

BAŞİMAM, İHTİMAM, İNZİMAM, NATAMAM, EHDİMAM

5 harfli kelimeler

TEMAM, HUMAM, TAMAM, İTMAM, HAMAM

4 harfli kelimeler

İMAM

3 harfli kelimeler

MAM

Bazı kelimelerin anlamları

MAM

Çocukların oynadığı kaydırak oyunu.

İHTİMAM

Özen. Özenli bakım.

MORHAMAM

Malatya ili, Arguvan ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

BAŞİMAM

Birden çok imam bulunan camilerde en kıdemli imam.

NATAMAM

Eksik, tamamlanmamış, bitmemiş.

KIZMAHAMAM

Sıcak, hamam.

EHDİMAM

Arapça kökenli ihtimâm: ihtimam.

AFŞARİMAM

Kastamonu ilinde, Küre ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.

TASTAMAM

Çok uygun, tıpatıp. Bütünüyle, tamamıyla.

HUMAM

Sis.

İTMAM

Bitirme, tamamlama.

İNZİMAM

Katılma, ulanma, eklenme.

TAMAM

Bütün, tüm. Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenen bir söz. Evet. Eksiksiz. Tamamlanmış, bitmiş. Yanlış ve yalan olmayan, doğru.

KIZILCAHAMAM

Ankara iline bağlı ilçelerden biri.

TASİTAMAM

Gösteriş: Bu kız sade tasitamamdır.

TEMAM

Tamam. Arapça kökenli tamâm: tamam.

  -   -   -  

Anlamında MAM bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde MAM geçen kelimeler listesi verilmiştir.

AÇMAZ

Satranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılamaması durumu. Tuluatta karşısındakine bir nükte veya tekerleme söyleme kolaylığını veren söz. İçinden zor çıkılır durum.

AFYON

Olgunlaşmamış haşhaş kapsüllerine yapılmış olan çiziklerden sızan, güçlü bir zehir olmakla birlikte içinde morfin, kodein vb. uyuşturucular bulunan madde.

ACİBE

Görülmemiş, alışılmamış, şaşılacak veya yadırganacak şey.

AJANDA

Gerekli notların unutulmaması için yazıldığı takvimli defter, andaç.

ABDESTLİ

Abdest almış (kimse). Abdest alarak, abdest almış olarak. İyi adam. Abdesti bozulmamış olan (kimse).

ABLA

Bir kimsenin kendisinden büyük olan kız kardeşi. Erkeklerin kız veya kadınlara seslenirken söyledikleri söz. Büyük kız kardeş gibi saygı ve sevgi gösterilen kız veya kadın. Genelev veya randevuevi işletmecisi kadın, çaça, mama (II).

AKMAN

Bozulmamış, saf, temiz.

ABDESTSİZ

Abdest almamış olan (kimse). Abdesti bozulmuş olan (kimse). Abdest almadan, abdest almaksızın. Kötü adam.

AHLAKSIZLIK

Ahlaksız olma durumu. Ahlak kurallarına uymama, ahlaksızca davranış.

AGANTA

Yısa veya laçka edilmekte olan bir halatın ve zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen emir.

AFOROZ

Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. Darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma, toplum dışılama.

AFİYET

Hasta olmama durumu, sağlık, esenlik.

AÇKISIZ

Açkı yapılmamış, perdahlanmamış, perdahsız.

AKILCILIK

Akla dayanan, doğruluğun ölçütünü duyularda değil, düşünmede ve tümdengelimli çıkarmalarda bulan öğretilerin genel adı, usçuluk, akliye, rasyonalizm, deneycilik karşıtı. Akla ve akıl yolu ile varılan yargıya inanma, akla aykırı veya akıl dışı hiçbir şeyi tanımama davranışı ve tutumu, akliye, rasyonalizm. Bilginin evrensellik ve zorunluluğunun deneyden ve deneye dayanan genellemeden değil, yalnızca akıldan çıkartılabileceğini savunan öğreti, rasyonalizm.

Yemek yemesi gereken, tok karşıtı. Karnı doymamış olarak. Yiyecek bulamayan. Çok istekli, hevesli. Gözü doymaz, haris.

AÇILMAK

Açma işine konu olmak. Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak. Kıyıdan uzaklaşmak. Yeni bir bakış açısı getirmek. Renk koyuluğunu yitirmek. Kapı, yol vb. geçit vermek. Gereken güce ulaşmak. Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak. Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak. Ayrıntıya girmek. Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek. Genişlemek, bollaşmak. İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak. Delinmek, yırtılmak. Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.

AÇIK

Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.

ACEMİ

Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen. Saraya yeni alınmış cariye. İşinde, mesleğinde yeni olan, toy. Bir yere, bir şeye yabancı olan.

ADAKSIZ

Adağı olmayan, adak adamamış olan. Nişanlı olmayan.

AKROMATİN

Hücre çekirdeği içindeki ince iplikçiklerden yapılmış, kromatin ile boyanmamış kromozomları oluşturan bölüm.