Sonu KABAR ile biten kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; sonunda "kabar" olan, toplam 3 adet kelime bulunmaktadır. Sonu kabar ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, başında kabar olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde kabar olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.

 
 

Bazı kelimelerin anlamları

KABAR

Yanık, kabarmış yara. Su kabarcığı. Süs eşyası.

KILKABAR

Çoğu zaman parmak uçlarında görülen, ağrısı çok şiddetli bir çeşit kabarık yara.

KARAKABAR

Taş ve benzerleri sert cisimlerin çarpmasından ya da batmasından ayak altında olan şişlik. El, ayak ve yüzde çıkan sulu bir çıban. Ayak ya da el parmaklarında çıkan, bir çeşit çıban.

  -   -   -  

Anlamında KABAR bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde KABAR geçen kelimeler listesi verilmiştir.

BİNDALLI

Çoğunlukla mor kadife üzerine sırma ile kabartma dal, yaprak ve çiçek işlenmiş giysi veya örtü.

AZMAK

Küçük su birikintisi, gölcük. Çamaşır artık ağartılamaz duruma gelmek. Hayvanlar iki ayrı ırktan doğmak. Yara, hastalık etkili, tehlikeli duruma gelmek. Cinsel duyguları artmak. Bitkiler, aşırı büyümek. Bataklık. Deniz, ırmak vb. kabarmak, taşmak. Taşkınlıkta ileri gitmek.

DOMUR

Kabarcık. Tomurcuk.

DİTMEK

Yün, pamuk vb.ni tellere ayırarak kabartmak. Elle çok küçük parçalara ayırmak.

ÇAKMAK

Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası. Vurarak sokup yerleştirmek. Anlamak, bilmek. Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni. Sınavda başarısız olmak. Vurmak. Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti. İçki içmek. Saplamak. Parıldamak, ışık vermek. Sezinlemek, anlamak, farkına varmak. Kazık çakıp hayvan bağlamak. Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı. Bir şeyi başka bir şeye sürtmek, vurmak veya çarpmak. Çivi ile tutturmak. Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamak.

FİSKE

Parmak uçlarıyla yapılmış olan hafif vuruş. İnsan derisinde herhangi bir sebeple ortaya çıkan ufak ve içi su dolu kabartı. İki parmak ucu ile tutulabilen miktarda olan.

ÇAPALAMAK

Çapa ile toprağı kabartmak.

BÖBÜRLENMEK

Övünerek kabarmak, üstünlük taslamak, kurulmak.

ATMAK

Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak. Örtmek. Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak. Bir yerden başka bir yere taşımak. Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak. Söylemek. Bir kimsenin ilişiğini kesmek. Uzatmak. Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak. Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek. Yırtılmak. Bilmeden, kestirerek söylemek. Yalan ya da abartmalı söz söylemek. Yapışık olduğu yerden ayrılmak. Koymak. Bir şeyi yere doğru bırakmak. Geri bırakmak, ertelemek. Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak. Terk etmek. Değerini eksiltmek. Götürmek. Çıkarmak, dışarıya vermek. Top, tüfek vb. silahları patlatmak. İçki içmek. İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak. Rastgele bir kenara koymak. Kalp, nabız vurmak, çarpmak. Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek. Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak. Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak. Göndermek, yollamak. Çatlamak. Sille, tokat vurmak.

ÇİÇEK

Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü. Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi. İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık. Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse. Süblimleşme veya çiçeksime yoluyla elde edilen toz.

ÇUBUKLAMAK

Halı, kilim vb. örtülerin tozunu temizlemek veya şilte, pamuk gibi şeyleri kabartıp düzeltmek için üzerlerine değnekle vurmak.

ÇIKKIN

Kabarık, şişkin.

BOMBE

Şişkinlik, kabarıklık.

BERJER

Arkası kabarık ve yüksek, oturacak yeri geniş koltuk.

BOMBELİ

Şişkinliği, kabarıklığı olan.

BEN

Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke ya da kabartı. En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi. Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç. Teklik birinci kişiyi gösteren söz. Olta veya tuzağa konulan yem. Saçta, sakalda beliren beyazlık. Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego. Kuşun yavrusuna taşıdığı yem.

BÖRTMEK

Az pişirmek, haşlamak. Kabarmak, şişmek.

ÇAPALANMAK

Bir yer çapa ile kabartılmak.

FİTİL

Lambada, kandilde ve mumda yağın, çakmakta benzinin yanmasını sağlayan, türlü biçimlerde bükülmüş veya dokunmuş pamuktan yapılmış olan genellikle yağ çekici madde. 0,0125 gram olan ağırlık ölçü birimi. Yollu bir biçimde dokunmuş kumaş. Derin yaraların tedavisinde, yara içine salınan steril gazlı bez şeridi. Elli kâğıtla oynanan ve en az sayısı olanın kazanması kuralına dayanan bir iskambil oyunu. Eskiden topları ve şimdi lağımları ateşlemekte kullanılan kaytan biçiminde tutuşturucu madde. Kumaşın altına kaytan biçiminde bükülmüş bir şey koyup üstten dikerek yapılmış olan kabartma yol. Anüse konulan donmuş yağ kıvamında ve koni biçiminde ilaç. Koltuk, sandalye vb. oturulan eşyanın yapımında dikiş veya çivileri gizlemekte kullanılan şerit.

DIŞBÜKEYLİK

Dışa doğru çukur, şişkin veya kabarık olma durumu.