Kelimeler arşivinde; içinde "zahir" olan, toplam 7 tane kelime bulunuyor. İçerisinde zahir bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu zahir ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında zahir olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
ZAHİRYILDIZI
MÜZAHİR, ZAHİRDE, ZAHİREN
ZAHİRE, ZAHİRİ
ZAHİR
ZAHİR
Açık, belli. Dış yüz, görünüş. Kuşkusuz, elbette, şüphesiz.
ZAHİRDE
Görünüşte.
ZAHİRYILDIZI
Sabahyıldızı.
ZAHİRİ
Görünen, görünürdeki. Yapmacık.
ZAHİRE
Gerektiğinde kullanılmak için saklanan tahıl, aşlık.
ZAHİREN
Görünüşte.
MÜZAHİR
Arkalayan, destekleyici, arka çıkan, yardımcı.
Bu bölümde tanımı içerisinde ZAHİR geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ALAFTAR
Her çeşit hububat satıcısı, zahireci.
GAYILI
Çok, yığılı: Geçen sene gayılı zahramız (zahiremiz) varıdı.
AŞIT
Siper, kuytu yer. Aşılacak yer. Dağ geçidi. Sırt ve bayırların geri tarafı, görünmiyen yüzeyi. Uzak, gözün göremediği yer: Buradan aşıt yere gitme. Dağ ve tepelerin üzerinden arka kısma aşılacak yer. Zahire koymak için, ev içinde yere kazılan ya da duvara yapılan kuyu. Yatak ve yorgan konan ambarların bölmesi. Gizli: Benden aşıt iş yapma. Çevik, cesur, işgüzar. Çığ. Geçit: Aşıdı aşdı getdi. Ateş. Van kenti, merkez belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
BELLİ
Beli olan. Bilinmedik bir yanı olmayan, malum. Belirli, muayyen. Gizli olmayan, ortada olan, anlaşılan, bedihi, zahir, aşikâr.
BELLE
Güneşte zahire kurutmak için çamurla sıvanmış, kenarlı geniş yer.
UĞ
Ey, buyrun, efendim. Turluk adı verilen çadırın iskeletini oluşturan ağaçlardan herbiri. (Tahtacı Burhaniye Balıkesir). Yayla evinin yan iskelet ağaçları. (Kızılca Bor Niğde). Direk. Çakşır, şalvar. Zahire ambarı, kiler.
GAŞIK
Kaşık. Değirmenlerde sepet adı verilen depodan dökülen zahireyi devamlı ve düzenli olarak değirmen taşlarının arasına aktararak öğütülmesini sağlayan araç. (Yeşilköy Gelendost Isparta).
AYTMAK
Türkü söylemek, teganni etmek. Alıp götürmek: Şu zahireyi değirmene aytacağım.
ZAAR
Kuşkusuz, elbette. Küçük köpek. Her halde, evet öyle. Olasılıkla, galiba. Zahir, herhâlde.
SAYAT
1.Evaltı, meyve ve benzerleri kurutulan yer. 2.Avlu. Evlerde zahire kurutulan üstü kapalı önü açık güneşe karşı yer, sofa.
ALLAF
Zahireci, aşlıkçı: Allaftan un aldık.
SERENDE
Meyve, sebze, tarhana ve benzerleri kurutmaya yarayan genişçe, üstü açık balkon. Evlerin dışındaki zahire ambarı.
ZAHAR
Her halde, evet öyle. Evet, olasılıkla. Demek ki. Arapça kökenli zâhir: Her halde (Erzincan Merkez). Arapça kökenli zâhir: zahir; ihtimal ki. Demek, meğer. Arapça kökenli zahir: Galiba, anlaşılan, herhâlde.
SARPIN
Tahıl kuyusu, zahire ambarı, silo. Ekmeği koymaya yarayan dört gözlü sandık.
ALAFDAR
Her çeşit hububat satıcısı, zahireci. Arapça kökenli + Far. alef-dâr: hayvan yemi taciri.
YAPMACIK
İçten olmayan (tavır, davranış, duygu), yapma, yapay, sahte, suni, zahirî, sofistike.
KOÇU
Süslü bir tür gezme arabası. Direkler üzerine, yüksekte kurulmuş zahire ambarı.
GÖRÜNÜŞTE
Dıştan göründüğüne göre, görünene inanmak gerekirse, görünene bakılırsa, zahiren.
HERGİL
Uzun boğazlı, kulplu, yemek pişirilen, bir çeşit bakır kap. Erzak ambarı. Ambar; zahire yığılan depo.
ARKACI
Hamal. Koruyucu. Zahir, yardımcı.