Kelimeler arşivinde; içinde "turt" olan, toplam 24 tane kelime bulunuyor. İçerisinde turt bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu turt ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında turt olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
KONUŞTURTMAK, OTURTABİLMEK
OTURTTURMAK, KONUŞTURTMA, OLUŞTURTMAK, OTURTABİLME
OTURTMALIK, OTURTULMAK, OTURTTURMA, KOŞTURTMAK, NASTURTİUM, OLUŞTURTMA, OTURTIRMAK
OTURTULMA, KOŞTURTMA
OTURTMAK, OTURTMAÇ
OTURTMA, OTURTUM, TURTURU
TURTAR, TURTUR
TURTA
TURT
TURT
Çoban köpeklerine takılan bir çeşit demir dikenli halka.
OTURTTURMAK
Oturtma işini yaptırmak.
OTURTULMAK
Oturtma işine konu olmak.
OTURTABİLME
Oturtabilmek işi.
OTURTABİLMEK
Oturtma imkânı veya olasılığı bulunmak.
OLUŞTURTMA
Oluşturtmak işi.
OTURTULMA
Oturtulmak işi.
OTURTTURMA
Oturtturmak işi.
KONUŞTURTMA
Konuşturtmak işi.
KONUŞTURTMAK
Konuşturma işini yaptırmak.
OTURTMALIK
Yapının toprak üstünde kalan, 1 metre kadar yükseklikte, bütün yapı boyunca devam eden, üstüne gelen duvarlardan birkaç santim dışarı çıkıntılı ana temel duvarı.
OTURTIRMAK
Oturtmak.
KOŞTURTMA
Koşturtmak işi.
NASTURTİUM
Su tereleri.
KOŞTURTMAK
Koşturma işini yaptırmak.
OLUŞTURTMAK
Oluşturma işini yaptırmak.
Bu bölümde tanımı içerisinde TURT geçen kelimeler listesi verilmiştir.
GÖBEK
İnsan ve memeli hayvanlarda göbek bağının düşmesinden sonra karnın ortasında bulunan çukurluk. Kağnı tekerleğinin ortası, araba tekerleğinin dingil geçen yeri. Bazı sebze ve meyvelerin orta kısmı. Hızı azaltarak trafiği yönetmek amacıyla bir kavşağın girişine yerleştirilen çember veya üçgen biçimindeki ada. Kilitleme sistemlerinde, anahtar dişlerinin tam olarak birbirine oturduğu pirinç yuva. Bahçe, halı, tavan, tepsi vb. süslü şeylerin ortalarındaki biçim. Ön ve arka tekerlerin ortasına oturtulmuş mil üzerinde dönen ve teker tellerinin takılmasına yarayan parça. Değirmen taşının ortası. Dölütte, yumurtanın dölüt dışında kalan bölümlerle ilişkisini sağlayan organların çıktığı yer. Kuşak, nesil, batın. Şehir, ülke vb.nin orta kısmı. Yağ bağlamış şişman karın.
IHTIRMAK
Deve çöktürüp oturtmak.
KAKMA
Kakmak işi. Ağaç üzerinde veya diğer ahşap malzemede, mobilyada, belirlenmiş desen ve çizimlere göre oyulmuş yuvalara gümüş, sedef vb. süs maddeleri kakılıp oturtularak yapılmış olan iş.
GÖMÜLMEK
Gömme işi yapılmak veya gömme işine konu olmak. Bir şeyin derinliğine inmek. Yok olmak, kaybolmak, görünmez olmak. Yerleşmek, oturtulmak, kendini gömmek.
HACAMAT
Vücudun herhangi bir yerini hafifçe çizip üzerine boynuz, bardak veya şişe oturtarak kan alma. Hafif yaralama.
KAİDE
Kural. Kalça. Bir şeyin yere dayanan bölümü veya bir şeyin üzerine oturtulduğu nesne, ayaklık, duraç, taban, ayaklık.
KAZIK
Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri demir veya ağaç. İnsanı üzerine oturtarak öldürdükleri, yere dik çakılmış sivri uçlu odun veya şiş. Yapıların temelinde kullanılan, toprağa çakılan veya toprak içine giren tahta, maden veya betonarmeden silindir, prizma vb. biçimindeki uzun parça. Direk, sopa. Kazığa oturtarak uygulanan öldürme cezası. Genellikle yağlı güreşte, güreşçinin, elini hasmının kispeti içine sokarak yaptığı oyun. Çok zor (soru, sınav vb.). Aldatma.
MASA
Ayaklar veya bir destek üzerine oturtulmuş tabladan oluşan mobilya. Dairelerde, kurumlarda belli konularla ilgili işlerin görüldüğü bölüm. Bu mobilya etrafında oturanların tümü. İç içe geçme ayaklarıyla yüksekliği ayarlanabilen masa biçiminde atlama aracı. Düz duruşlu yer, düzlek yapı.
BİNDİRMEK
Bir kimseyi bir şeyin üzerine çıkartmak, oturtmak veya içine yerleştirmek, binmesini sağlamak. Eklemek, katmak. Taşıt, ön tarafından başka bir taşıta çarpmak veya bir yere vurmak.
KALASTRA
Gemilerde cankurtaran filikalarını oturtmak için güvertelere konulan sehpa.
BESİ
Yaşatmak ve geliştirmek için gereken besinleri yedirip içirme işi. Bir şeyi istenilen durumda tutmak veya oturtmak için kullanılan takoz vb. şeyler.
KAZIKLANMAK
Bir malı değerinden çok pahalıya almak, alışverişte aldatılmak. Kazığa oturtulmak.
KAŞLAMAK
Yüzüğün taşını kaşa oturtmak.
ÇÖKERTMEK
Çöktürüp oturtmak. Moral bozmak, dağınıklığa yol açmak. Bulunduğu yere yıkmak, çökmesini sağlamak.
ISKAÇA
Yelkenli gemilerde direklerin alt uçlarının içine oturtulduğu yuva.
BENMARİ
Bir kabı kaynar suya oturtmak yolu ile içindekini ısıtma veya eritme yöntemi.
DESTEK
Bir şeyin yıkılmaması için konulan eğik veya düz dayak, payanda. Bir birlik için sağlanan yardım veya koruma. Üzerine bir şey oturtmaya, tutturmaya, koymaya yarar araç, bindi, hamil. Maddi ve manevi yardımcı, dayanak. Bir vektörü taşıyan sonsuz doğru. Kredi işlemlerinde her an sarf edilebilecek kredi. Yardım.
BİNGİ
Kemerler üzerine oturtulmuş kubbe ile kemerlerin arasını kapatan üçgen biçimindeki kubbe parçalarından her biri.
IHTIRILMAK
Deve çöktürülerek oturtulmak.
İDAREİMASLAHATÇI
Bir işi sağlam bir temele oturtmadan o günün şartlarına göre yapan kimse. İşi oluruna bırakan kimse.