Kelimeler arşivinde; içinde "gide" olan, toplam 54 tane kelime bulunuyor. İçerisinde gide bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu gide ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında gide olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
GİDERGENLİKÖLÇER, TELEVİZYONAGİDER
GİDERİLEBİLMEK
RESMEGİDERLİK, GİDERİLEBİLME, FİLMEGİDERLİK
GİDEREBİLMEK, GİDERİNİLMEK, GİDERİVERMEK
GİDERGELMEZ, GİDEREBİLME, GİDERGENLİK, GİDERİVERME, KİRGİDERİCİ, RENKGİDEREN
SEVGİDEĞER, GİDENNERDE, GİDERİLMEK, RESMEGİDER, GİDEKOYMAK, GİDEBİLMEK, FİLMEGİDER
GİDERTMEK, GİDERAYAK, GİDEBİLME, GİDERLEME, DÖRTGİDEN, GİDERİLME
GİDERSİZ, YOLGİDER, GİDERLİK, GİDERMAG, GİDERLER, GİDERMEK, GİDERTME
GİDEĞEN, GİDEREK, GİDERME, GİTGİDE, YİGİDEN, ESGİDEN, UZGİDER, GİDECEK, GİDEGEN, GİDEGİT, GİDELİK, GİDEMEÇ, GİDERGİ, GİDENEK
GİDEN, GİDEK, EGİDE, GİDER
GİDE
GİDE
Koyunları kovalama ünlemi.
GİDEREBİLMEK
Giderme imkânı veya olasılığı bulunmak.
RENKGİDEREN
Bazı maddelerin rengini yok etmekte kullanılan kimyasal madde.
FİLMEGİDERLİK
Filmegider olma durumu.
KİRGİDERİCİ
Genellikle yeğnik alkali ya da çözenlerden oluşan; kir, pislik ve benzeri nesneleri gidermede kullanılan özdek.
GİDERİVERME
Giderivermek işi.
GİDERİLEBİLMEK
Giderilme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GİDERGENLİK
Doygunluğa dek mıknatıslanmış bir özdeğin mıknatıssal üretimini sıfıra düşürmek için görekli mıkmatıssal yeğinlik.
GİDERGENLİKÖLÇER
Mıknatıssal bir özdeğin gidergenlik yeğinliğini ölçmeye yarayan aygıt.
RESMEGİDERLİK
Resmegider olma durumu.
GİDEREBİLME
Giderebilmek işi.
GİDERGELMEZ
Duman. Ölüm (mecazi anlamda).
GİDERİVERMEK
Çabucak veya ksıa sürede gidermek.
GİDERİLEBİLME
Giderilebilmek işi.
GİDERİNİLMEK
Giderilmek, uzaklaştırılmak.
TELEVİZYONAGİDER
Bir kimsenin, bir nesnenin, bir varlığın ya da görünümün, görünüş ya da işleniş bakımından televizyona yatkın olması, televizyonda iyi sonuç vermesi niteliği.
Bu bölümde tanımı içerisinde GİDE geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BEDEL
Değer, fiyat, kıymet. Askerlik yapmamak veya yapılacak süreyi kısaltmak isteyenlerin devlete ödedikleri para. Bir ücret karşılığında çalışan kimse. Eşit, denk. Bir şeyin yerini tutabilen karşılık. Başkasının adına ve onun parası ile hacca giden kimse.
ATIM
Atma işi. Atılan bir şeyin gidebildiği uzaklık.
ALMAK
Bir şeyi elle ya da başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Satın almak. Erkek, kadınla evlenmek. Göreve, işe başlatmak. Örtmek, koymak. Yolmak, koparmak. Bürümek, sarmak, kaplamak. İçine sığmak. İçecek veya sigara içmek. Görevden, işten çekmek. Kazanç sağlamak. Gidermek, yok etmek. Kazanmak, elde etmek. Çalmak. Kısaltmak, eksiltmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. İçeri sızmak, içine çekmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. Kabul etmek. İçeri girmesini sağlamak. Birlikte götürmek. Soldurmak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Temizlemek. Sürükleyip götürmek. Yer değiştirmek. Yutmak, kullanmak. Tat veya koku duymak. Başlamak. Ele geçirmek, fethetmek.
AÇMAK
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.
AŞAMA
Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye. Varılması istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri, evre, basamak, adım, merhale. Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap.
AZİZ
Ermiş, eren. Sevgide üstün tutulan, muazzez.
ARALIKLI
Birbirine bitişik olmayan, aralarında açıklık bulunan, aralı, fasılalı. Dizgide kelimeler, harfler veya satırlar arasında açıklık olan, espaslı. Kesik kesik.
ANBEAN
Her an. Giderek. Dakika dakika. Ara sıra.
BASTIRMAK
Basma işini yaptırmak. Gidermek. Zararlı bir olayı önlemek. Hemen söylemek. Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek. Durdurmak. Üstünlüğünü göstermek. Bir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek. Birdenbire gerçekleşmek ve pek çok etki göstermek. Kümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak. Ansızın birinin yanına gitmek.
BERTARAF
Kaldırılmış, giderilmiş.
APIŞIK
Yorgun, güçsüz. Şaşkın. Kuyruğunu apış arasına alarak yılgın yılgın giden (hayvan).
AMORTİSÖR
Motorlu araçlarda sarsıntı, sallantı vb. hareketleri en aza indiren, yayların gereksiz hareketlerini gidermeye yarayan düzen. Bu düzeni kuran öge, yumuşatmalık.
BERDEVAM
Sürmekte olan, sürüp giden.
ALGORİTMA
Orta Çağda ondalık sayı sistemine göre, son zamanlarda ise iyi tanımlanmış kuralların ve işlemlerin adım adım uygulanmasıyla bir sorunun giderilmesi veya sonuca en hızlı biçimde ulaşılması işlemi, Harezmi yolu.
ANDROPOZ
Erkeklerde, er bezlerinin salgıladıkları hormon miktarının giderek eksilmesi sonucu cinsel gücün azalması, yaş dönümü.
ALAY
Herhangi bir törende veya gösteride yer alan topluluk. Bayram, cenaze vb. törenlerde sıralı olarak giden insan topluluğu, kortej. Bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapma. Hayvan topluluğu. Genellikle üç tabur ve bunlara bağlı birliklerden oluşan asker topluluğu.
AĞIR
Tartıda çok çeken, hafif karşıtı. Değeri çok olan, gösterişli. Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı. Yoğun. Sindirimi güç (yiyecek). Çetin, güç. Çapı, boyutu büyük. Yavaş. Ağır sıklet. Keskin, boğucu (koku). Fiziksel sebeplerden dolayı güç işiten (kulak). Kısık, alçak. Yavaş bir biçimde. Ciddi. Ağırbaşlı, ciddi. Sıkıntı veren, bunaltan. Davranışları yavaş olan.
AYDINLATMAK
Karanlığı giderip görünür duruma getirmek, ışıklandırmak. Bir sorun üzerine bilgi vermek.
AKTARMA
Aktarmak işi. Bir yolcunun gideceği yere birkaç araç değiştirerek ulaşması. Bir kimsenin herhangi bir hakkını bir başkasına geçirmesini sağlayan iş, transfer. Alıntı. Bir oyuncunun topu kendi takımından bir başka oyuncuya göndermesi. Bir taşıttan başka bir taşıta geçme. Sürülmemiş tarlayı ilk veya ikinci kez sürme. Para aktarımı. Arıları bir kovandan ötekine geçirme.
BATAKHANE
Gidenlerin dolandırıldığı veya kötü bir durumda bırakıldığı yer. İşlerin zamanında ve gereğince yapılmadığı yer.