Kelimeler arşivinde; içinde "algıcı" olan, toplam 4 tane kelime bulunuyor. İçerisinde algıcı bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu algıcı ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında algıcı olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
ALGICI
Tahsildar, alımcı.
ÇALGICI
Çalgı çalmayı kendine meslek edinmiş kimse.
BUZDALGICI
Kuşlar (Aves) sınıfının, dalgıç kuşları (Gaviiformes) takımının, dalgıç kuşugiller (Gaviidae) familyasından, 95-100 cm kadar uzunlukta, Amerika ve Avrupa'nın kuzeyinde yaşayan bir tür.
ÇALGICILIK
Çalgıcının yaptığı iş.
Bu bölümde tanımı içerisinde ALGICI geçen kelimeler listesi verilmiştir.
KONÇERTİNA
Çalgıcı soytarı'nın kullandığı akordiyon gibi körüklü, ama biçimi altıgen ya da sekizgen olan bir çalgı.
TOYÇU
Davulcu, çalgıcı.
ŞABALAMAK
Çalgıcı, bahşiş almak için, dinleyicilerden birinin önüne gelip çalmak.
POÇA
Dümbelek çalan kadın çalgıcı. İpek kuşak. Kalbur. Bohça. İri delikli kalbur. Çok çeşitli renkli, ipek yazma.
CALABA
Dalgıcın havayı değiştiremiyerek ağzının eğrilmesi, dilinin tutulması.
ÇALICI
Çalgıcı, saz çalan. Sivas kenti, Doğanşar ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.
ÖLÜSÜRE
Bir algıcın bir tek saymadan sonra, yeniden sayabilmesi için gerekli koşulların oluşumuna dek geçen süre.
APDAL
Çingene. Dilenci. Davul, zurna çalan, çalgıcı (çokça çingene). Sünnetçi. Serseri. Çingene gibi göçebe hayatı süren bir kabile. Görgüsüz. Bencil, kıskanç. Çingene, çalgıcı çingene. Alık, sersem.
TAKSİM
Parçalara bölme, bölüştürme. Bölme. Klasik Türk müziğinde faslın başında ve ortasında çalgıcının doğaçlama yöntemiyle yaptığı müzik. İstanbul'un önemli yerlerinden biri, taksim meydanı İstanbul'un ve Türkiye'nin en meşhur meydanlarından biridir.
ŞABAŞ
Düğünde, oyundan sonra davulcunun topladığı parsa. Düğünde çalgıcı ve oyuncular için toplanan para, sevinmelik. Bahşiş (Çayağzı).
UDİ
Ut çalan çalgıcı, utçu.
PASA
Ardı arkası kesilmeden, durmadan, sürekli olarak. Çardak. Ekmek pazısı konulan, uzun, göz göz tahta tabla. oyundan, güreşten, çalgı çalındıktan sonra toplanan para, bahşiş. Ara vermeden, aralıksız. Ekmek pazısı dizilen ve taşınan tahta tabla. Maden ocaklarında madenlerin arasında çıkan taş, toprak ve benzerleri yabancı nesneler. Çalgıcıların düğünlerde topladıkları para, parsa. Sürekli olarak. Ekmek yapılmak üzere hazırlanan hamur topaklarının içine dizildiği dikdörtgen biçiminde tahta araç. (Senirkent Isparta; Refahiye Erzincan; Bor Niğde). Pantalon ve ceketlere ilik yapmak için kullanılan sert iplik. (Aksaray Niğde).
ÇOBA
Çalgıcıların topladığı para. Omuz. Çorba.
VURGUN
Kolayca ve haksız ele geçen kazanç. Birine veya bir şeye vurulmuş, bağlanmış, sevmiş olan, sevdalı, âşık, meftun. Çok derinlerdeki suyun basıncı dolayısıyla iki akıntı arasında sıkışıp kalma, düzenli hava alıp verememe, birden su yüzüne çıkma vb. durumlarda dalgıcın uğradığı inme veya ölüm. Silahla yaralanmış olan. Sıcak, soğuk, dolu vb. etkilerle ürünlerde görülen zarar.
DALGIÇLIK
Dalgıcın mesleği, balık adamlık.
KERİZCİ
Çalgıcı. Hile yapan oyuncu.
BASINÇLANMA
Dalgıcın dipten yukarı çıkarken vurgun yemesini önlemek amacıyla uymak ve beklemek zorunda olduğu çıkış zamanı, aksuna. Vurgun yiyen bir dalgıcı iyileştirmek için içine girdiği basınç odasında yapay olarak daldığı derinliğe indirme ve uymak zorunda olduğu çıkış zamanını aynen uygulama, aksuna.
SAZENDELİK
Çalgıcılık, saz sanatçılığı.
KINDIMCI
Çalgıcı.
BAŞBAĞI
Sığırların boynuzuna bağlanan kısa ip. Büyük baş hayvanların başlarına bağlanan ardıçtan eğilmiş ağaç. Çalıdan yapılan çitlerin üstünü sağlamlaştırmaya yarayan uzunca değnekler. Düğünlerde gelinlere elbise giydirilirken ve başları bağlanırken yenge hanımın çalgıcılara verdiği bahşiş. Düğünlerde gelinin yakınlarının 'başına örtü bağlanmıyor' diyerek oğlan tarafından aldıkları bahşiş. Düğünlerde oğlan tarafının verdiği ziyafet. Havlu, peşkir. İhtiyar kadınların başlarına sardıkları kalın çember. Koca, zevç.