Kelimeler arşivinde; içinde "yata" olan, toplam 72 tane kelime bulunuyor. İçerisinde yata bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu yata ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında yata olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
YUKARIKOCAYATAK
AŞAĞIKOCAYATAK
GÜRGENLİYATAK
PELİTLİYATAK, BAMYATARLASI, BOYATABİLMEK, DAYATABİLMEK
BOYATABİLME, DAYATABİLME, DELİYATALĞI, GÜRGENYATAK, YATAĞANKAYA, KARAYATALIĞ, KATIRYATAĞI, MEŞELİYATAK, OĞLANYATAĞI, SÜNETYATAĞI, YİĞİTYATAĞI
YATADÜŞMEK, TAŞLIYATAK, YATABİLMEK, YATANSÖĞÜT, KUZUYATAĞI, YATANKAVAK, YATAKLANMA, YATAKLAMAK, ÇOBANYATAK, HAYATAĞACI
YATAKHANE, AYRIYATAN, YOZYATAĞI, TEPEYATAK, YATABİLME, SARIYATAK, PERYATAĞI, ÇAMYATAĞI, KOÇYATAĞI, AYRİYATAN, KARAYATAK
YATANLAR, OHYATAŞI, YATAHLIH, YATAKANI, YATAKCIL, YATAKÇIL, SUYATAĞI, TAŞYATAK, SAKYATAN, KAYATAŞI, HANYATAK, ANAYATAK, YATAKLIK
YATALGI, YATALGA, YATAKLU, YATALAK, YATALIK, YATAKCI, YATAKLI, YATAKÇI, YATAĞAN, SİLYATA
PİYATA, AYATAÇ, AYATAN
YATAY, YATAN, AYATA, YATAR, YATAK, YATAH
YATA
YATA
Yatağı.
DELİYATALĞI
Tifo hastalığı.
BOYATABİLME
Boyatabilmek işi.
YATAĞANKAYA
Şırnak kenti, Fındık bucağına bağlı bir bölge.
KARAYATALIĞ
Tifo hastalığı.
PELİTLİYATAK
Ordu ilinde, Tekkiraz nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
BAMYATARLASI
Mezarlık.
GÜRGENLİYATAK
Ordu kenti, Akkuş ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
DAYATABİLME
Dayatabilmek işi.
BOYATABİLMEK
Boyatma imkânı veya olasılığı bulunmak.
AŞAĞIKOCAYATAK
Antalya ili, Serik belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer.
DAYATABİLMEK
Dayatma imkânı veya olasılığı bulunmak.
YUKARIKOCAYATAK
Antalya ilinde, Serik belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
MEŞELİYATAK
Giresun kenti, Dereli ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
KATIRYATAĞI
Atlarda kuyruk sokumundan bele kadar olan ve bacaklarda bulunan çizgi.
GÜRGENYATAK
Samsun şehri, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Bu bölümde tanımı içerisinde YATA geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BRANDA
Ambar kapaklarının veya filikaların üzerine örtülen, muşamba benzeri, su geçirmez, kalın bez, branda bezi. Gemilerde tayfa ve erlerin yattığı dikdörtgen biçiminde, astarlanmış bezden yapılan, halatlarla bir yere tutturulan asılı yatak.
ABAKÜS
Sayı boncuğu. Sütun başlığının üstüne yatay olarak konan ve kenarlarından biraz dışarı taşan taş blok.
BOMBA
Canlı ya da cansız hedeflere atılan, içi yakıcı ve yıkıcı maddelerle doldurulmuş, türlü büyüklükte patlayıcı, ateşli silah. Yan yelkenlerin alt yakasını gerip açmak için kullanılan yatay seren. Büyük fıçı veya varil. Çekiciliği olan çok güzel kadın veya kız. Uyuşturucu hap.
ÇATAK
İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı. Yapışık, ikiz (meyve). Kavgacı. Van iline bağlı ilçelerden biri.
BAZA
Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak. Dolap gövdesinin zemine düzgün oturmasına yarayan çerçeve şeklindeki kaide. Yatağın yerden yüksek olmasını sağlayan veya sandık olarak kullanılan boş bölmesi.
BELEK
Kundak, çocuk bezi. Beşiğe konulan yatak.
BARINMAK
Doğa etkilerinden korunmak için kapalı bir yere sığınmak. Bir yerde yatarak geceyi geçirmek. Yerleşmek, yaşamak için uygun şartlar bularak oturmak. Çevresiyle uyumlu, dirlik içinde yaşamak. Soyut kavram bir yerde etkili olmak, gelişecek ortamı bulmak.
BALIKLAVA
Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer.
AKAK
Yatak. Eğimi, inişi fazla olan yer. Suyun ivinti yeri. Irmak, dere, çay, küçük akarsu.
BIÇIK
Sel veya dere yatağı.
CUNDA
Yatay serenlerin her iki başı.
ABLİ
Yatay serenlerin ucuna bağlı bulunan ve bunları sağa, sola veya ortaya çevirmek için yararlanılan halat veya palanga.
ALABORA
Geminin yan yatması. Bir serenin yatay durumdan düşey duruma getirilmesi. Selamlamak için filika küreklerinin yukarıya kaldırılması. Balığı toplamak için dalyan ağının yukarıya alınması.
AKARSU
Yeryüzünde, yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su. Tek sıra elmastan gerdanlık.
ÇARŞAF
Yatağın üstüne serilen veya yorgan kaplanan bez örtü. Kadınların kullandığı ve baştan örtülen, pelerinli, eteklikli sokak giysisi.
AKAR
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret. Halı, koltuk, yatak vb. yerlerde ve nemli ortamlarda yaşayan, astıma yol açabilen, insan vücudundan dökülen deri tozlarıyla ve parçacıklarıyla beslenen bir tür canlı. Sıvı, mai, likit.
BİLYE
Çocukların oynamak için kullandığı taş, maden, toprak, cam vb.nden yapılmış küçük yuvarlak nesne, misket, cıncık, zıpzıp. Motorlu taşıtlarda dönme veya sürtünme etkilerini azaltmak, aşınmayı ve enerji yitimini önlemek için göbeklerdeki yataklara yerleştirilen, çoğunlukla çelikten, küçük yuvarlak.
CİBİNLİK
Sivrisinekten ve başka böceklerden korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen çadır biçiminde tül.
BIRAKMAK
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. Yanına almamak, yanında götürmemek. Koymak. Bıyık ya da sakal uzatmak. Bir işi başka bir zamana ertelemek. Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Bakılmak, korunmak için vermek. Kötü bir durumda terk etmek. Ayrılmak, terk etmek. Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. Saklamak, artırmak. Sarkıtmak. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Boşamak. Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Sınıf geçirmemek, döndürmek. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. Engel olmamak. Unutmak. Sahiplik hakkını başkasına vermek.
ANTİKA
Tarihsel bir döneme ait olan. Mendil, örtü, yatak çarşafı vb. bezlerin kenarlarına paralel ipliklerden bir bölümü çekilip dikey olanların ikisi, üçü bir arada tire ile sarılarak yapılmış olan diş diş süs, sıçandişi. Genele, olağana, geleneğe aykırı, acayip, tuhaf, çarliston marka. Eski çağlardan kalma eser. Antik.