GÖRÜ ile başlayan kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; başında "görü" olan, toplam 106 adet kelime bulunmaktadır. görü ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ayrıca sonu görü ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde görü olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.

 
 

17 harfli kelimeler

GÖRÜNTÜLEYEBİLMEK

16 harfli kelimeler

GÖRÜNTÜLEYEBİLME

15 harfli kelimeler

GÖRÜŞTÜREBİLMEK

14 harfli kelimeler

GÖRÜŞTÜREBİLME, GÖRÜŞÜLEBİLMEK

13 harfli kelimeler

GÖRÜLMEMİŞLİK, GÖRÜNÇLÜKLEME, GÖRÜNTÜLENMEK, GÖRÜNTÜLETMEK, GÖRÜNTÜLEYİCİ, GÖRÜŞTÜRÜLMEK, GÖRÜŞÜLEBİLME

12 harfli kelimeler

GÖRÜLDÜĞÜNDE, GÖRÜLEBİLMEK, GÖRÜNEBİLMEK, GÖRÜNGEÖLÇER, GÖRÜNGÜCÜLÜK, GÖRÜNMEZKALE, GÖRÜNTÜALICI, GÖRÜNTÜLEMEK, GÖRÜNTÜLENME, GÖRÜNTÜLETME, GÖRÜNÜRLERDE, GÖRÜNÜVERMEK, GÖRÜŞEBİLMEK, GÖRÜŞMECİLİK, GÖRÜŞTÜRÜLME

11 harfli kelimeler

GÖRÜLEBİLME, GÖRÜNEBİLME, GÖRÜNMEZLİK, GÖRÜNTÜALIR, GÖRÜNTÜLEME, GÖRÜNTÜYAPI, GÖRÜNÜVERME, GÖRÜŞEBİLME, GÖRÜŞSÜZLÜK, GÖRÜŞTÜRMEK

10 harfli kelimeler

GÖRÜGÖRMEK, GÖRÜLMEMİŞ, GÖRÜMCELİK, GÖRÜMSETME, GÖRÜNGÜSEL, GÖRÜNTÜLÜK, GÖRÜNTÜSEL, GÖRÜNÜLEME, GÖRÜNÜLMEK, GÖRÜNÜRLÜK, GÖRÜŞLÜLÜK, GÖRÜŞMELİK, GÖRÜŞTÜRME, GÖRÜŞÜLMEK, GÖRÜVERMEK

9 harfli kelimeler

GÖRÜCÜLÜK, GÖRÜKEMLİ, GÖRÜLEMEK, GÖRÜNCÜLÜ, GÖRÜNÇLÜK, GÖRÜNGÜCÜ, GÖRÜNKMEK, GÖRÜNÜMLÜ, GÖRÜNÜRDE, GÖRÜNÜŞTE, GÖRÜŞMECİ, GÖRÜŞÜLEN, GÖRÜŞÜLME, GÖRÜVERME

8 harfli kelimeler

GÖRÜHMEK, GÖRÜKMEK, GÖRÜLMEK, GÖRÜMCEK, GÖRÜMDER, GÖRÜMLÜK, GÖRÜMNÜK, GÖRÜNCEZ, GÖRÜNMEK, GÖRÜNMEZ, GÖRÜŞMEK, GÖRÜŞSÜZ

7 harfli kelimeler

GÖRÜKÇÜ, GÖRÜKLE, GÖRÜLME, GÖRÜMCE, GÖRÜMLÜ, GÖRÜNDÜ, GÖRÜNGE, GÖRÜNGÜ, GÖRÜNME, GÖRÜNTÜ, GÖRÜNÜM, GÖRÜNÜR, GÖRÜNÜŞ, GÖRÜŞLÜ, GÖRÜŞME, GÖRÜŞÜK, GÖRÜŞÜM, GÖRÜŞÜN

6 harfli kelimeler

GÖRÜCÜ, GÖRÜNÇ, GÖRÜŞÜ

5 harfli kelimeler

GÖRÜK, GÖRÜM, GÖRÜN, GÖRÜP, GÖRÜŞ, GÖRÜT

4 harfli kelimeler

GÖRÜ

Bazı kelimelerin anlamları

GÖRÜ

Görme yetisi. Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret. Dolaysız kavrama, birden kavrama.

GÖRÜŞTÜREBİLME

Görüştürebilmek işi.

GÖRÜNTÜLENMEK

Görüntüleme işine konu olmak.

GÖRÜNTÜLEYEBİLMEK

Görüntüleme imkânı veya olasılığı bulunmak.

GÖRÜNÇLÜKLEME

Belirli bir olguyu en iyi biçimde yansıtmak için görüntü öğelerinin alıcı önünde düzenlenmesi işi.

GÖRÜNEBİLMEK

Görünme imkânı veya olasılığı bulunmak.

GÖRÜLDÜĞÜNDE

İlgilisine gösterilerek ödenmesi istenilen tecim belgitlerinde kullanılan bir deyim.

GÖRÜŞTÜRÜLMEK

Görüşmeleri sağlanmak.

GÖRÜŞÜLEBİLMEK

Görüşülme imkânı veya olasılığı bulunmak.

GÖRÜŞTÜREBİLMEK

Görüştürme imkânı veya olasılığı bulunmak.

GÖRÜLEBİLMEK

Görülme imkânı veya olasılığı bulunmak.

GÖRÜNTÜLEYEBİLME

Görüntüleyebilmek işi.

GÖRÜŞÜLEBİLME

Görüşülebilmek işi.

GÖRÜNTÜLEYİCİ

Görüntülemeyi sağlayan alet.

GÖRÜNTÜLETMEK

Görüntüleme işini yaptırmak.

GÖRÜLMEMİŞLİK

Görülmemiş olma durumu.

  -   -   -  

Anlamında GÖRÜ bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde GÖRÜ geçen kelimeler listesi verilmiştir.

AĞBENEK

Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar. Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı.

AKONT

Bir borca karşılık, hesabı daha sonra görülmek üzere yapılmış olan kısmi ödeme.

AĞSI

Ağ görünüşünde olan, ağ gibi örülmüş olan.

AÇMAK

Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.

ADCILIK

Kavramların gerçek varlıklar olduğunu kabul eden, kavram gerçekliğine karşıt olarak tümel kavramların yalnızca nesnelerin adları olduğunu ileri süren görüş, isimcilik, nominalizm.

ABRAŞ

Alaca benekli. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı). Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık. Ters, kaba, görgüsüz (kimse). Deseni ve atkısı bozuk halı. Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık. Çarpık, eğri, düzgün olmayan. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan (kimse).

ACİBE

Görülmemiş, alışılmamış, şaşılacak veya yadırganacak şey.

ADLİYE

Hukuk ve adalet işlerini gören devlet kuruluşları. Hukuk ve adalet işlerinin görüldüğü resmî yapı.

AĞIL

Evcil küçükbaş hayvanların barındığı çit veya duvarla çevrili yer, arkaç. Hale. Bazı görüntülerdeki çok ışıklı cisimleri çevreleyen ışıklı teker.

AÇILMA

Açılmak işi. Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi. Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama. Çatlama.

AHRETLİK

Ahret kardeşi olan kadınlardan her biri. Öbür dünyada karşılığı görüleceğine inanarak yapılmış olan (iş veya iyilik). Besleme kız, beslek.

AFT

Ağız mukozasında görülen ufak, kirli sarı lekeler.

AĞRIMA

Ağrımak işi. Memeli hayvanlarda görülen ara konakçı kenelerin bulaştırdığı ağrıma asalaklarından ileri gelen hastalık.

AHUDUDU

Gülgillerden, böğürtleni andıran, çalı görünümünde, dikenli bir bitki (Rubus idaeus). Bu bitkinin duta benzeyen, kırmızı renkli, sulu ve kokulu yemişi, ağaç çileği, frambuaz.

AKILSIZ

Aklı, gerçeği görüp ona göre davranmayan, anlayışı kıt.

AFFETMEK

Bağışlamak. Hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek. Birinin sorumluluğundaki bir görevden veya işten çıkmasına izin vermek.

AĞIZ

Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili. Uç, kenar. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. Çıkış yeri. Kesici aletlerin keskin tarafı. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. Üslup, ifade biçimi.

AĞBENEKLİLİK

Arpada görülen mantar hastalığı (Pyrenophora).

AKIM

Akma işi. Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan, tarz. Debi. Hava, su vb. akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, yer değiştirmesi, cereyan.

AÇIK

Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.