Kelimeler arşivi içinde; başında "görü" olan, toplam 106 adet kelime bulunmaktadır. görü ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu görü ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde görü olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
GÖRÜNTÜLEYEBİLMEK
GÖRÜNTÜLEYEBİLME
GÖRÜŞTÜREBİLMEK
GÖRÜŞTÜREBİLME, GÖRÜŞÜLEBİLMEK
GÖRÜLMEMİŞLİK, GÖRÜNÇLÜKLEME, GÖRÜNTÜLENMEK, GÖRÜNTÜLETMEK, GÖRÜNTÜLEYİCİ, GÖRÜŞTÜRÜLMEK, GÖRÜŞÜLEBİLME
GÖRÜLDÜĞÜNDE, GÖRÜLEBİLMEK, GÖRÜNEBİLMEK, GÖRÜNGEÖLÇER, GÖRÜNGÜCÜLÜK, GÖRÜNMEZKALE, GÖRÜNTÜALICI, GÖRÜNTÜLEMEK, GÖRÜNTÜLENME, GÖRÜNTÜLETME, GÖRÜNÜRLERDE, GÖRÜNÜVERMEK, GÖRÜŞEBİLMEK, GÖRÜŞMECİLİK, GÖRÜŞTÜRÜLME
GÖRÜLEBİLME, GÖRÜNEBİLME, GÖRÜNMEZLİK, GÖRÜNTÜALIR, GÖRÜNTÜLEME, GÖRÜNTÜYAPI, GÖRÜNÜVERME, GÖRÜŞEBİLME, GÖRÜŞSÜZLÜK, GÖRÜŞTÜRMEK
GÖRÜGÖRMEK, GÖRÜLMEMİŞ, GÖRÜMCELİK, GÖRÜMSETME, GÖRÜNGÜSEL, GÖRÜNTÜLÜK, GÖRÜNTÜSEL, GÖRÜNÜLEME, GÖRÜNÜLMEK, GÖRÜNÜRLÜK, GÖRÜŞLÜLÜK, GÖRÜŞMELİK, GÖRÜŞTÜRME, GÖRÜŞÜLMEK, GÖRÜVERMEK
GÖRÜCÜLÜK, GÖRÜKEMLİ, GÖRÜLEMEK, GÖRÜNCÜLÜ, GÖRÜNÇLÜK, GÖRÜNGÜCÜ, GÖRÜNKMEK, GÖRÜNÜMLÜ, GÖRÜNÜRDE, GÖRÜNÜŞTE, GÖRÜŞMECİ, GÖRÜŞÜLEN, GÖRÜŞÜLME, GÖRÜVERME
GÖRÜHMEK, GÖRÜKMEK, GÖRÜLMEK, GÖRÜMCEK, GÖRÜMDER, GÖRÜMLÜK, GÖRÜMNÜK, GÖRÜNCEZ, GÖRÜNMEK, GÖRÜNMEZ, GÖRÜŞMEK, GÖRÜŞSÜZ
GÖRÜKÇÜ, GÖRÜKLE, GÖRÜLME, GÖRÜMCE, GÖRÜMLÜ, GÖRÜNDÜ, GÖRÜNGE, GÖRÜNGÜ, GÖRÜNME, GÖRÜNTÜ, GÖRÜNÜM, GÖRÜNÜR, GÖRÜNÜŞ, GÖRÜŞLÜ, GÖRÜŞME, GÖRÜŞÜK, GÖRÜŞÜM, GÖRÜŞÜN
GÖRÜCÜ, GÖRÜNÇ, GÖRÜŞÜ
GÖRÜK, GÖRÜM, GÖRÜN, GÖRÜP, GÖRÜŞ, GÖRÜT
GÖRÜ
GÖRÜ
Görme yetisi. Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret. Dolaysız kavrama, birden kavrama.
GÖRÜŞTÜREBİLME
Görüştürebilmek işi.
GÖRÜNTÜLENMEK
Görüntüleme işine konu olmak.
GÖRÜNTÜLEYEBİLMEK
Görüntüleme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖRÜNÇLÜKLEME
Belirli bir olguyu en iyi biçimde yansıtmak için görüntü öğelerinin alıcı önünde düzenlenmesi işi.
GÖRÜNEBİLMEK
Görünme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖRÜLDÜĞÜNDE
İlgilisine gösterilerek ödenmesi istenilen tecim belgitlerinde kullanılan bir deyim.
GÖRÜŞTÜRÜLMEK
Görüşmeleri sağlanmak.
GÖRÜŞÜLEBİLMEK
Görüşülme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖRÜŞTÜREBİLMEK
Görüştürme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖRÜLEBİLMEK
Görülme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖRÜNTÜLEYEBİLME
Görüntüleyebilmek işi.
GÖRÜŞÜLEBİLME
Görüşülebilmek işi.
GÖRÜNTÜLEYİCİ
Görüntülemeyi sağlayan alet.
GÖRÜNTÜLETMEK
Görüntüleme işini yaptırmak.
GÖRÜLMEMİŞLİK
Görülmemiş olma durumu.
Bu bölümde tanımı içerisinde GÖRÜ geçen kelimeler listesi verilmiştir.
AĞBENEK
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar. Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı.
AKONT
Bir borca karşılık, hesabı daha sonra görülmek üzere yapılmış olan kısmi ödeme.
AĞSI
Ağ görünüşünde olan, ağ gibi örülmüş olan.
AÇMAK
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.
ADCILIK
Kavramların gerçek varlıklar olduğunu kabul eden, kavram gerçekliğine karşıt olarak tümel kavramların yalnızca nesnelerin adları olduğunu ileri süren görüş, isimcilik, nominalizm.
ABRAŞ
Alaca benekli. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı). Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık. Ters, kaba, görgüsüz (kimse). Deseni ve atkısı bozuk halı. Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık. Çarpık, eğri, düzgün olmayan. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan (kimse).
ACİBE
Görülmemiş, alışılmamış, şaşılacak veya yadırganacak şey.
ADLİYE
Hukuk ve adalet işlerini gören devlet kuruluşları. Hukuk ve adalet işlerinin görüldüğü resmî yapı.
AĞIL
Evcil küçükbaş hayvanların barındığı çit veya duvarla çevrili yer, arkaç. Hale. Bazı görüntülerdeki çok ışıklı cisimleri çevreleyen ışıklı teker.
AÇILMA
Açılmak işi. Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi. Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama. Çatlama.
AHRETLİK
Ahret kardeşi olan kadınlardan her biri. Öbür dünyada karşılığı görüleceğine inanarak yapılmış olan (iş veya iyilik). Besleme kız, beslek.
AFT
Ağız mukozasında görülen ufak, kirli sarı lekeler.
AĞRIMA
Ağrımak işi. Memeli hayvanlarda görülen ara konakçı kenelerin bulaştırdığı ağrıma asalaklarından ileri gelen hastalık.
AHUDUDU
Gülgillerden, böğürtleni andıran, çalı görünümünde, dikenli bir bitki (Rubus idaeus). Bu bitkinin duta benzeyen, kırmızı renkli, sulu ve kokulu yemişi, ağaç çileği, frambuaz.
AKILSIZ
Aklı, gerçeği görüp ona göre davranmayan, anlayışı kıt.
AFFETMEK
Bağışlamak. Hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek. Birinin sorumluluğundaki bir görevden veya işten çıkmasına izin vermek.
AĞIZ
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili. Uç, kenar. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. Çıkış yeri. Kesici aletlerin keskin tarafı. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. Üslup, ifade biçimi.
AĞBENEKLİLİK
Arpada görülen mantar hastalığı (Pyrenophora).
AKIM
Akma işi. Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan, tarz. Debi. Hava, su vb. akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, yer değiştirmesi, cereyan.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.