Kelimeler arşivi içinde; sonunda "bo" olan, toplam 30 adet kelime bulunmaktadır. Sonu bo ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında bo olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde bo olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
SUDAGABO, BAZLAMBO
PLASEBO
ABUABO, GİREBO, GAZEBO, LAVABO
GİRBO, ZOMBO, TRİBO, TOSBO, KARBO, KAKBO, JUMBO, HIRBO, GIRBO, TURBO, MAMBO, LİMBO
DEBO, BUBO, BOBO, NEBO, ABBO, SABO, UMBO
İBO, ABO, OBO
BO
Şaşma, korku, pişmanlık, beğenmeme, öfke, acıma bildirir ünlem. Bu.
BAZLAMBO
Mısır, arpa, darı ve buğday unlarından yapılan mayalı, mayasız, yağlı, yağsız, şekerli, şekersiz, ince ve kalın pişirilen saç ekmeği.
ZOMBO
Züppe.
TRİBO
"Sürtünme" veya "ovalama" yı belirten bir ön ek.
PLASEBO
İlaçlara özgü farmasötik biçimlere sokulan fakat gerçekte ilaç olmayan etkisiz bir madde.
KARBO
Odun kömürü, bitkisel ya da hayvansal kömür.
KAKBO
Gece oynanan saklambaç oyunu.
GİREBO
Arı kovanının içine ya da çatlak delik tenekelere sıvanan siyah mum.
TOSBO
Kaplumbağa.
GAZEBO
Görüş sahası geniş olan balkon.
JUMBO
En büyük boy akustik gitar gövdesi ve bu tür gövdeye sahip akustik gitar.
ABUABO
Şaşma ve korku ünlemi.
SUDAGABO
Deniz topçuları örgütünde beylik kalyonlarda görev alanlardan bir sınıfın adı.
GİRBO
Kurbağa.
HIRBO
İri yarı kişi. Sersem, salak ve kaba saba. Türk gölge ve ortaoyunlarında Anadolulu tipler için kullanılır. Başkaca Türk de denir. iriyarı, güçlü, kaba ve görgüsüzdür. İyi yürekli, ama saftır; kolayca aldatılır. Gözü döndü mü önünde kimse duramaz. Kastamonulu oduncu ya da Bolulu aşçı olarak gergiye çıkar. Kimi kez de yufkacı, yoğurtçu, koç bakıcısı, kundura onarımcısı olur. Leblebici ya da bekçi olarak da oyuna çıkar. Karagözcü argosunda taşra tiplerinin tümüne bu ad verilir.
LAVABO
Üzerinde su muslukları bulunan, porselen, emaye, sac vb.nden yapılmış, el, yüz, bulaşık yıkamaya yarar, çukur yer veya eşya. Lokanta, gar vb. yerlerde bu düzenin bulunduğu yer. Tuvalet.
Bu bölümde tanımı içerisinde BO geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ACİZ
Gücü bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük. Beceriksizlik. Kişinin ve kuruluşun borcunu vaktinde ödeyememesi durumu.
ACEMBORUSU
Canlı kırmızı renkli çiçek açan, uzun boylu bir tür süs bitkisi (Bignonia radicams).
AÇILMAK
Açma işine konu olmak. Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak. Kıyıdan uzaklaşmak. Yeni bir bakış açısı getirmek. Renk koyuluğunu yitirmek. Kapı, yol vb. geçit vermek. Gereken güce ulaşmak. Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak. Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak. Ayrıntıya girmek. Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek. Genişlemek, bollaşmak. İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak. Delinmek, yırtılmak. Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.
ABES
Gereksiz, yersiz, boş. Akla ve gerçeğe aykırı. Gereksiz bir biçimde.
ADIM
Yürümek için yapılmış olan ayak atışlarının her biri. Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap. Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi. Girişim, hamle. Bir ayak atışıyla alınan ve uzunluğu yaklaşık 75 santimetre olan mesafe. Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol. İki diş arasındaki aralık.
ABANİ
Genellikle sarık, bohça, kundak ve yorgan yüzü yapımında kullanılan, zemini beyaz, üzerinde safran renginde nakışlar bulunan ipek kumaş. Bu kumaştan yapılmış.
AÇIKÇI
Borsada fiyat dalgalanmalarından yararlanarak açıktan para kazanan kimse.
ABONELİK
Abone olma durumu. Belirli sayıda abonesi olan.
ABDESTLİ
Abdest almış (kimse). Abdest alarak, abdest almış olarak. İyi adam. Abdesti bozulmamış olan (kimse).
ABDESTSİZ
Abdest almamış olan (kimse). Abdesti bozulmuş olan (kimse). Abdest almadan, abdest almaksızın. Kötü adam.
ACYOCU
Borsa veya piyasada tahvil için çeşitli hileler uygulayan, dolaplar çeviren kimse.
ABONMAN
Bir satıcı veya kamu kuruluşu ile alıcılar arasında yapılmış olan anlaşma, sürdürüm. Abone olma durumunu gösteren belge. Kent içinde ulaşımı sağlayan otobüslerde para yerine geçen bilet veya kart.
AÇIKLIK
Açık olma durumu, aleniyet. Uzaklık, mesafe. Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer. Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu. Boş ve geniş yer, meydanlık. Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk, vuzuh. Dürbün, fotoğraf makinesi vb. optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik.
ADA
Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire. Tali yoldan ana yola güvenli çıkışı sağlamak için tali yolun sağ tarafına yapılan, çizgilerle ayrılmış bölüm. Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. Kavşaklarda trafiği düzenleyici, yönlendirici veya ayırıcı olmak üzere bordürle sınırlandırılmış veya yer çizgileriyle belirlenmiş alan.
ABRAŞ
Alaca benekli. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı). Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık. Ters, kaba, görgüsüz (kimse). Deseni ve atkısı bozuk halı. Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık. Çarpık, eğri, düzgün olmayan. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan (kimse).
ABAKÜS
Sayı boncuğu. Sütun başlığının üstüne yatay olarak konan ve kenarlarından biraz dışarı taşan taş blok.
ACILAŞMAK
Tadı bozulmak, acı olmak. Konuşma sert bir durum almak, kırıcılaşmak. Dokunaklı duruma gelmek. Yemlerde genellikle yağ asitlerinin oksidasyonu ve hidroliz sonucu uygun olmayan koku ve tat meydana gelmek.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.
ABANMAK
Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak. Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak. Bir şeyin veya bir kimsenin üzerine çöküp çullanmak. Birine yük olarak onun sırtından geçinmeye çalışmak. Boksta karşılaşma sırasında rakibine yaslanmak. Futbolda topa olanca gücüyle vurmak.
ABANDONE
Boks sporunda dövüşemeyecek duruma gelen boksörün karşılaşmayı yarıda bırakması. Herhangi bir olay karşısında çaresiz duruma düşme.