Sonu ANSITMA ile biten kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; sonunda "ansıtma" olan, toplam 3 adet kelime bulunmaktadır. Sonu ansıtma ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, başında ansıtma olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde ansıtma olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.

 
 

Bazı kelimelerin anlamları

ANSITMA

Bir görüşmede belli soruların olanaklı yanıt seçeneklerinin görüşmeci tarafından yüksek sesle okunması.

AŞIRIYANSITMA

Bir örnekleme tasarımındaki dizgeli yanlılıktan ötürü elde edilen örnekte belli özellikler taşıyan birimlerin evrendeki oransal paylarından daha yüksek düzeyde yer alması.

YANSITMA

Yansıtmak işi. İletme, duyurma.

  -   -   -  

Anlamında ANSITMA bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde ANSITMA geçen kelimeler listesi verilmiştir.

YAYINDIRMA

Bir ışığı, pürüzlü bir yüzeyde yansıtma.

SAYDAM

İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan (cisim), şeffaf, transparan. Açık seçik, belirgin. Üzerindeki resim ve şekilleri beyaz bir zemin üzerine yansıtmak amacıyla tepegöze konan şeffaf, ışığı geçiren kâğıt veya madde, slayt. Asetat. Sayısal ortamda hazırlanmış, yansıtım aygıtında kullanılmaya özgü pozitif görüntü, slayt, diyapozitif.

TELESİNEMA

Bir sinema filmini televizyonda göstermeye yarayan cihaz. Televizyonda filmleri iletme ve yansıtma işi ile uğraşan bölüm.

MAGNASCOPE

Özel bir gösterici merceğinin, değişik büyültme gücüyle, filmin kalabalık geniş görünçlüklerini görüntülüğe geniş olarak yansıtmasına dayanan ve 1926'larda kullanılan bir geniş görüntülük işlemi.

YANSITICI

Işık, ses, görüntü vb.ni geri göndermek, yansımasını sağlamak amacıyla kullanılan araç, yansıtaç, reflektör. Yansıtma işini yapan.

NOKTACILIK

Resimde tonların bölünmesini yan yana renkli noktalarla göstererek ışığın titreşimini daha iyi yansıtmak isteyen sanat anlayışı.

YABANCILLIK

Bir eserde uzak, yabancı ülkelerle ilgili olayları, kişileri, yöresel görüşleri yansıtma, egzotizm, egzotiklik.

GÖRÜNÇLÜKLEME

Belirli bir olguyu en iyi biçimde yansıtmak için görüntü öğelerinin alıcı önünde düzenlenmesi işi.

GERÇEKÇİLİK

Gerçekçi tutum ve davranış, realizm, realistlik. Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu benimseyen görüş, realizm, realistlik. Gerçekleri olduğu gibi yansıtmaya çalışan sanat çığırı, realizm, realistlik.

AÇIKLIK

Açık olma durumu, aleniyet. Uzaklık, mesafe. Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer. Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu. Boş ve geniş yer, meydanlık. Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk, vuzuh. Dürbün, fotoğraf makinesi vb. optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik.

GÖRECİLİK

Göreci olma durumu. Bir yaşantının büyük ölçüde önceki yaşantılara bağlı olması yüzünden, anlaşılması ve değerlendirilmesinin de önceki yaşantıların bilinmesine bağlı olduğunu ileri süren görüş. İnsan bilgisinin nesnel çevreyi yansıtmadığını, nesnel gerçekliği tanımanın olanaksız olduğunu, bu bakımdan insan bilgisinin ancak göreli olduğunu savunan öğreti. (Fizikteki görecilik kuramı ile karıştırılmamalıdır.). Evrensel olarak geçerli evrensel ilkeler bulunmadığını, tüm ahlaki ilkelerin kültürlere ve bireysel tercihlere göreli olduğunu, tüm ahlak ilkelerinin bir kültür veya toplumun uzlaşımları bağlamında geçerlilik kazandığını veya ahlaki bir ilkenin geçerliliğini belirleyen şeyin bireysel tercihler olduğunu savunan anlayış.

İZDÜŞÜM

Belirli bir uzam bilgisel (geometrik) yolla, uzayın bir noktasına ya da maktaların bir kümesine, bir doğrunun ya da bir yüzeyin bir noktasını ya ida noktaların bir kümesini karşılık getirme işlemi. Bir ışık kaynağından çıkan ışınlar yoluyla aygıta sürülen diyapotifizin görüntüleme eylemi. Bu yolla oluşan görüntü. Bir zaman dizisinde, dizinin öngörü değeri. Olasılık kuramında, bir değişkenin koşullu beklentisi. Kristal cisimlerinin, kristal fiziksel özelliklerini (yüzeyler, kenarlar, kuşak bağıntıları, optik özelliklerle biçim ilişkileri), bir düzlem üzerine yansıtma.

YANSITILMAK

Yansıtma işi yapılmak.

AKSETTİRMEK

Sesi yankılamak. Işığı yansıtmak. Haberi, durumu ulaştırmak, yaymak, duyurmak.

GÖSTERİCİ

Gösteri yapan kimse, gösteri adamı, nümayişçi. Fotoğraf, film vb.ni bir yüzeye yansıtmaya yarayan araç, projektör.

İRİDOSİT

Balık ve bazı kafadan ayaklıların integümentlerinde bulunan guanin içeren yansıtma hücresi, iridofor, okrofor.

PARLAMAK

Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak. Mevkisi yükselmek. Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak. Ortaya çıkmak. Birdenbire öfkelenmek. Tutuşup alev çıkarmak. Ün, san kazanmak, herkesçe tanınmak.

KARAGÖZ

İzmaritgillerden, 25-30 santimetre uzunluğunda, enli, boz renkli, beyaz etli bir balık (Sargus sargus). Güldürüp eğlendiren kimse. Deve derisinden veya mukavvadan kesilip boyanmış insan biçimlerini beyaz bir perde üzerine arkadan ışık vererek yansıtma yoluyla oynatmaya dayalı bir gösteri oyunu. Bu oyunda halk görüşünü ve duyuşunu veren kimse.

BEZEM

Bir film görünçlüğünde ya da televizyon izlencesinde belirli bir çevreyi yansıtmak amacıyla kullanılan ve görünçlük donatımı dışında yer alan doğal ya da yapma nesnelerin, yapıların tümü. Özellikle sınırlı bir çevrede yapma olarak gerçekleştirilen bu çeşit nesneler, yapılar, çatmalar.

YANSIMASIZ

Yansıtmayan veya yansımayan.