YAYILI ile başlayan kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; başında "yayılı" olan, toplam 7 adet kelime bulunmaktadır. yayılı ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ayrıca sonu yayılı ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde yayılı olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.

 
 

12 harfli kelimeler

YAYILIMCILIK, YAYILIVERMEK

11 harfli kelimeler

YAYILIVERME

9 harfli kelimeler

YAYILIMCI

7 harfli kelimeler

YAYILIM, YAYILIŞ

6 harfli kelimeler

YAYILI

Bazı kelimelerin anlamları

YAYILI

Yayılmış, serilmiş.

YAYILIMCILIK

Emperyalizm.

YAYILIVERME

Yayılıvermek işi.

YAYILIŞ

Yayılma işi.

YAYILIVERMEK

Çabucak yayılmak.

YAYILIMCI

Emperyalist.

YAYILIM

Yayılma işi. Bir düşüncenin, kültürün belli bir noktadan başka birçok alana dağılması, difüzyon. Otlak. Bir dalganın ya da parçacık akışının, kaynağından her yana akışı. Halkbilim öğe, ürün, olay ya da olaylarının, coğrafyasal düzeyde, bir halk kültüründen diğerine geçişi, bk. temel yayılım, ikincil yayılım, ödünç yayılım. karşılığı koşut gelişim, dağılım, temel düşünce.

  -   -   -  

Anlamında YAYILI bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde YAYILI geçen kelimeler listesi verilmiştir.

DOLDURMAK

Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek. Ses, koku yayılıp kaplamak. Belirli bir süreyi kaplamak, almak. Bildirge, çizelge, fiş vb. basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamak. Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek. Yaşını, yılını bitirmek. Ateşli silahların içine mermi sürmek. Birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmek. Canlılık kazandırmak.

DİFÜZYON

Geçişme. Yayılım.

ÇÖREKLENMEK

Yılan halka durumunda kıvrılıp toplanmak. Bir yerde, orada yaşayanları rahatsız etme pahasına sürekli kalmak, yerleşmek. Çökmek, çömelmek. Rahat bir biçimde yayılıp oturmak. Bir duyguyu güçlü ve sürekli olarak duymak.

KSANTOFİL

Geniş yayılımlı sarı ya da kahverengi bir karotenoit pigment grubu; karotenlerin oksijenli türevleri. Lütein, neoksantin, kriptoksantin, violaksantin bu gruba girer. Sarı veya kahverengi bir karotenoit pigment grubu. Bitkilerde, plastidler tarafından sentezlenen, klorofille birlikte fotosentezde görevli, sarı renk maddesi.

CEREK

Boyunduruğu dövene bağlayan, uzunluğu hayvanların boynuna göre değişen bir ağaç. İnce uzun, yuvarlak sırık, dilme. Çatılarda kullanılan ağaç. Taze çam fidanı. Ağaçlar dizilip üzerine toprak doldurularak yapılan döşeme: Bizim cerek çöktü, tazelenecek. Baş parmakla işaret parmak arasındaki uzunluk. Eşini kaybetmiş kekliğin feryadı. Kaburga kemiği: Damda geçi yayılır - cerekleri sayılır - Dama çıkma Fadimem - Seni gören bayılır. Bostan ve tarlalara yapılan basit kulübe, gölgelik. Kesilmiş, budanmış ince ağaç, sırık. Çatıların kapatılmasında kullanılan ince, uzun sırık. Üzerine çarşaf, havlu ve benzerleri eşya atılan ağaç. Evin tavanına atılan ince uzun ağaç, kiriş (Kaman). Halk dilinde Tuzlanmış pastırmalık etlerin yıkama işleminden sonra kurutulması amacıyla asıldıkları ahşap veya madeni askı. Mutfak ve odaların yüksekçe bir kesimine üzerine eşya asmak için çakılan bilek kalınlığında uzun bir çıta. (Salman Akkuş Ordu).

KOŞUTÇULUK

Kişide, ruhsal ve bedensel olaylar arasında koşutluk bulunduğunu ileri süren öğreti, paralelizm. Zihin ile bedenin aynı zamanda görev yapmalarına karşın aralarında herhangi bir ilişki bulunmayan iki ayrı varlık olduğunu, ruhsal olaylar ile bedensel olayların birbirini hiç etkilemeyen karşılıklı iki dizi biçiminde oluştuğunu ileri süren öğreti. Birbirleriyle hiçbir ilişki ve değinileri olmayan halk kültürlerinde benzer halkbilim ürün ve olaylarının gelişimi ya da tüm halk kültürlerinde varlığı ileri sürülen doğrusal evrim. bk. koşut gelişim. karşılığı yayılım, temel düşünce, dağılım.

SARMAK

Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak. Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak. Kucaklamak. Yumak yapmak. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek. Sarılıp tırmanmak. Sözle saldırmak, tedirgin etmek. Saldırmak, hücum etmek. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek. Örtmek. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak. Dolayında yer almak. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak.

EPİDEMİYOLOJİ

Bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkışının incelenmesi. Hastalıkların nedenlerini, görülüş oranlarını, yayılışlarını, hastalıklara karşı önlem ve korunma yollarını inceleyen bilim dalı. Belirli bir hayvan veya insan popülasyonlarında hastalıkların ortaya çıkışı, yayılışı, bu hastalıklardan korunma ve kontrol stratejileri, yaralanma ve öteki sağlıkla ilgili olayları inceleyen bilim dalı, salgın hastalıklar bilimi. Veteriner hekimlikte genellikle epizotiyoloji kavramı kullanılırken, beşeri hekimlikte epidemiyoloji kavramı kullanılmaktadır.

EMPERYALİST

Emperyalizm yanlısı olan, yayılmacı, yayılımcı.

KINTIMA

Cimri, pinti. Gıda, besin : Hayvanlar kıntımasını aldı. İlkbaharda çayır ve kırlarda yetişen yeşil otlar. Ekin biçilirken harmana başlamadan önce ivedilikle gereksenmeler için bir iki yığından yapılan geçici harman ve bu harmandan elde edilen ürün. Hayvanın ilkbahar yayılımı: Bu at kıntımayı almış. Kıtlık, azlık.

EMPERYALİZM

Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık, yayılımcılık, emperyalistlik.

IŞIN

Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti, şua. Işın etkin özdeklerin saçtıkları alfa, beta, gama ışınlarından her biri. Bir noktadan çıkıp sonsuza giden yarım doğrulardan her biri. Belli bir doğrultuda giden tanecikler ya da erke demeti. Isı ya da ışık erkesinin yayılma doğrultusunu gösteren çizgi. Bir çemberin ya da bir yuvarın özeğinden dışa doğru uzanan çizgilerden her biri. Belli bir doğrultuda,giden parçacıklar ya da erke demeti. Bir doğru üzerindeki bir P noktası ile söz konusu doğru üzerinde P nin bir yanında kalan tüm noktaların oluşturduğu küme. Anlamdaş. yandoğru. Herhangi bir ışınım kaynağından çıkarak herhangi bir yöne giden bir ışınımın izlediği doğru. Bu ışınımın kendisi. Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne dağılıp giden ışık demeti.

EPİZOOTİYOLOJİ

Hayvanlarda görülen bulaşıcı hastalıkları ve hastalık salgınlarını konu alan bilim dalı. Belirli bir hayvan veya insan popülasyonunda hastalıkların ortaya çıkışı, yayılışı, bu hastalıklardan korunma ve kontrol stratejileri, yaralanma ve öteki sağlıkla ilgili olayları inceleyen bilim dalı. Veteriner hekimlikte genellikle epizotiyoloji kavramı kullanılırken, beşeri hekimlikte epidemiyoloji kavramı kullanılmaktadır.

DONANMAK

Giyinip kuşanmak, süslenmek. Yayılıp kaplanmak. Gerekli nesneler bir araya getirilip süslenmek, gösterişli duruma getirilmek. Işıklı duruma gelmek, ışıklarla bezenmek.

HALKBİLİM

Belli bir ülkede yaşayan halkın kültür ürünlerini; geleneklerini, törelerini, inanışlarını, müziğini, oyunlarını, masallarını, efsanelerini, türkülerini, geleneksel tiyatrosunu, halk hekimliğini, konut yapımını, araç-gereçlerini ve benzerleri inceleyen bilim. a. bk. bölgesel budunbilim. Toplumların, halk katmanlarının tinsel ve özdeksel kültürlerini; tarihsel, toplumsal ve coğrafyasal boyutlarıyla bu boyutların birbirleriyle ilişkilerini saptayarak kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim gibi daha birçok sorunlarını kendine özgü yöntemler yardımıyla çözmeye, bu arada, bu oluşumlarla ilgili sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalı. bk. halk yaşambilimi, halk kültürbilimi, halkçizim. Halk bilgisini inceleyen bilim dalı. Bir toplulukta yaşayan kişileri, onların gelenek ve göreneklerini masal, atasözü, türkü ve benzerleri yazın ürünlerini araştırıp o toplumun yaşayış ve duygularını inceleyen bilim. (Daha kısa bir söyleyişle, bir toplumun tinsel uygarlığını ve zenginliğini inceleyen bilim dalı.).

IŞIM

Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti. Simşek.

AMRANMAK

Yayılıp oturmak, yangelmek: Tembelcesine amranma.

YAKI

Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp deri üzerine uygulanan, beden ısısıyla vücuda yapışan eczalı parça.

LOTTİNOPLASTİK

(Heykel) Bir çeşit kalıp alma tekniği. Kabartma üzerine hafif yağ sürülür. Üstüne kolalanmış kâğıtlar yayılır. Bir elbise fırçası ile kolalı kağıt, alttaki kabartma girinti ve çıkıntılarına iyice girinceye kadar sürtülür. Kâğıt kuruduktan sonra kabartmadan çıkarılır. İçine alçı dökümü yapılarak özgünün kopyası elde edilir.

KAPLAMAK

Her yanını örtmek, istila etmek. Doldurmak. Bir madeni bir başka madenle kimyasal bir yöntemle örtmek. Kaplama adı verilen ince ağaç levhaları, değişik yöntemlerle hazırlanmış yüzeylere yapıştırmak. Doldurmak. Bir kimsenin veya bir şeyin nitelikleri herkesçe bilinir olmak. Yayılıp doldurmak, etkisinde bırakmak. Bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak. Bir yüzeyi döşemek, başka bir nesne ile örtmek. Çepeçevre sarmak, kuşatmak.