REBİ ile başlayan kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; başında "rebi" olan, toplam 6 adet kelime bulunmaktadır. rebi ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ayrıca sonu rebi ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde rebi olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.

 
 

Bazı kelimelerin anlamları

REBİ

İlkbahar.

REBİA

Bir Arap kavmi adı.

REBİYÜLEVVEL

Ay takviminin üçüncü ayı, büyük mevlit ayı.

REBİYYE

Kış sonlarında yapılan ekim. Eskiden ozanların bahara girerken büyüklere sundukları kaside. Baharla ilgili.

REBİYÜLAHİR

Ay takviminin dördüncü ayı, küçük mevlit ayı.

REBİİ

Baharla ilgili. Baharda doğan kimse.

  -   -   -  

Anlamında REBİ bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde REBİ geçen kelimeler listesi verilmiştir.

CİN

Dinî inanışa göre duyularla kavranamayan, insanlar gibi irade ve anlama yeteneğine sahip, ilahi emirlere uymakla yükümlü tutulan yaratık. Masallarda göze görünmeyen, türlü biçimlere girebilen, iyilik de kötülük de yapabilen yaratık. Akıllı, zeki, uyanık kimse. Buğday, arpa, yulaf vb.nden elde edilen ve ardıçla kokulandırılan bir alkollü içki türü, ardıç rakısı. Pamuklu, kalın kumaştan giysi veya pantolon.

BAKALORYA

Üniversitelere girebilmek için lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavı.

AĞAÇ

Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki. Bu gibi bitkilerin gövdesinden ve dallarından yapılan. Tahta, kereste.

BASİRET

Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, sağgörü, vizyon.

ÇIRPINMAK

Acı ile debelenmek. Ses çıkararak hafifçe dalgalanmak. Kaslar birdenbire kendiliğinden ve düzensiz bir biçimde kımıldamak, ihtilaç etmek. Çok istenilen bir şeyi gerçekleştirebilmek için aşırı derecede çaba harcamak. Ne yapacağını şaşırmış bir durumda üzülmek ve telaşlanmak.

AMPUL

İçinde, elektrik akımı ile akkor durumuna gelerek ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış cam şişe. İçinde sıvı durumda ilaç bulunan, kapalı cam tüp.

BİLGİ

İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat. Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam. Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf. Bilim.

CANLI

Canı olan, diri, yaşayan. Hareketli, hayat dolu, dinamik. Güçlü, etkili. Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan. Dikkat çekici, göz alıcı, parlak (renk), ateş parçası. Canlı yayın. Hareketli, hayat dolu, dinamik bir biçimde.

ADAPTÖR

Bir aletin çapları birbirinden farklı olan parçalarından birini ötekine geçirebilmek için yararlanılan bağlayıcı. Aygıtın kullanabileceği düzeye göre elektrik akımını ayarlayan alet, uyarlayıcı.

AĞIZ

Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili. Uç, kenar. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. Çıkış yeri. Kesici aletlerin keskin tarafı. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. Üslup, ifade biçimi.

BASİRETLİ

Gerçeği görebilen, uzağı görebilen, basireti olan, sağgörülü.

ALOTROPİ

Karbon, fosfor vb. maddelerin fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.

DUYARLIK

Duyarlılık. Bir duyar katın ışıktan etkilenme yeteneği. Zayıf bir etkiye karşı, tepki gösterebilme yeteneği.

DONATMAK

Birinin giyimini sağlamak. Süslemek. Sövmek. Azarlamak. Bir şeyin iş görebilmesi için gereken nesneleri, gereçleri katmak, teçhiz etmek.

CANLANDIRMA

Canlandırmak işi. Solunumu ve kalbi durmuş olan hastaya yaşama döndürülmesi için yapılmış olan işlemler bütünü. Otel, tatil köyü vb. turistik yerlerde konukları eğlendirmek için çeşitli oyunlar, gösteriler yapma, animasyon. Geçmiş bir olayın gelişmesini ve sonucunu aynı biçimde yansıtarak sunma. Tek tek resimleri veya hareketsiz cisimleri gösterim sırasında hareket duygusu verebilecek bir biçimde düzenleme ve filme aktarma işi, animasyon. Kişileştirme.

AKBABA

Akbabagillerden, başı ve boynu çıplak olan, dağlık yerlerde yaşayan, leşle beslenen, çok yüksekten uçarak keskin gözleriyle çok uzakları görebilen, iri ve yırtıcı bir kuş, kerkes (Vultur monachus). İhtiyar. Çıkarı için başkalarını sömüren.

ARAYICI

Bir şeyi aramayı iş edinen kimse. İstenilen yıldızı teleskobun görüntüsü içine getirebilmek için büyük teleskoplara paralel olarak bağlı, görüş alanı geniş olan küçük teleskop.

BURS

Bir öğrencinin öğrenimini sürdürebilmesi veya bir kimsenin bilgi ve görgüsünü artırması için belli bir süre devlet veya özel kuruluşlarca ödenen aylık para. Bu amaçla vakfedilmiş paranın veya malın geliri.

BASİRETSİZ

Gerçekleri görebilmekten uzak, ileri ve uzak görüşlü olmayan, sağgörüsüz.

AÇIKLIK

Açık olma durumu, aleniyet. Uzaklık, mesafe. Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer. Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu. Boş ve geniş yer, meydanlık. Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk, vuzuh. Dürbün, fotoğraf makinesi vb. optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik.