PLAN ile başlayan kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; başında "plan" olan, toplam 47 adet kelime bulunmaktadır. plan ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ayrıca sonu plan ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde plan olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.

 
 

14 harfli kelimeler

PLANLAYABİLMEK

13 harfli kelimeler

PLANOKONİDYUM, PLANLAYABİLME, PLANLAMACILIK

11 harfli kelimeler

PLANYALAMAK, PLANORBİDAE, PLANÖRCÜLÜK, PLANETARYUM, PLANYACILIK

10 harfli kelimeler

PLANSIZLIK, PLANKTİVOR, PLANTİGRAD, PLANLAMACI, PLANYALAMA, PLANTASYON, PLANLANMAK

9 harfli kelimeler

PLANLANIŞ, PLANOSPOR, PLANORBİS, PLANORBİD, PLANCILIK, PLANLANMA, PLANLAMAK, PLANSIZCA, PLANİDYUM, PLANTARİS

8 harfli kelimeler

PLANÖRCÜ, PLANYACI, PLANARİA, PLANOSİT, PLANARYA, PLANLAMA, PLANKTON, PLANKTER, PLANÇETE, PLANERİT

7 harfli kelimeler

PLANSIZ, PLANULA

6 harfli kelimeler

PLANÖR, PLANCI, PLANYA, PLANUM, PLANET, PLANGİ, PLANTA, PLANLI

4 harfli kelimeler

PLAN

Bazı kelimelerin anlamları

PLAN

Bir işin, bir eserin gerçekleştirilmesi için uyulması tasarlanan düzen. Bir şehrin, bir yapının, bir makinenin çeşitli bölümlerini gösteren çizim. Düşünce, niyet, maksat, tasavvur. Çekim.

PLANYALAMA

Planyalamak işi.

PLANYALAMAK

Ağacı planya tezgâhında rendelemek.

PLANÖRCÜLÜK

Planörcünün işi.

PLANYACILIK

Planyacı olma durumu.

PLANTASYON

Sanayide kullanılan kahve, kakao, kauçuk vb. bitkilerin geniş ölçüde yetiştirildiği işletme.

PLANOKONİDYUM

Bazı mantarların zoosporu.

PLANETARYUM

Gökevi.

PLANSIZLIK

Plansız olma durumu.

PLANTİGRAD

Tabanlarıyla yere basanlar.

PLANLAMACI

Planlama işlerinde çalışan, planlama yapan kimse.

PLANLAYABİLME

Planlayabilmek işi.

PLANLAMACILIK

Planlamacının işi veya mesleği.

PLANKTİVOR

Planktonla beslenen.

PLANORBİDAE

Biomphalaria, Bulinus, Segmentina ve Planorbis cinslerini içeren, çeşitli digenetik trematodlara ara konaklık yapan tatlı su salyangozu ailesi.

PLANLAYABİLMEK

Planlama imkânı veya olasılığı bulunmak.

  -   -   -  

Anlamında PLAN bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde PLAN geçen kelimeler listesi verilmiştir.

AHALİ

Aralarında aynı yerde bulunmaktan başka hiçbir ortak özellik bulunmayan kişilerden oluşan topluluk, halk. Bir yerde toplanan kalabalık.

AĞILLANMAK

Toplanıp bir arada durmak. Çevresinde ağıl denen hale oluşmak, halelenmek.

BAKAYA

Askerlik çağına girenlerden son yoklamalarını yaptırarak askerlik kararı aldırdıkları hâlde çağrıldıklarında gelmeyen veya gelip de kıtalarına gitmeden toplandıkları yerlerden ayrılanlar. Ait olduğu yıl içinde toplanamayıp ertesi yıla kalan vergiler. Kalıntılar.

ARİFANE

Yiyeceği ortaklaşa sağlanan (toplantı). Arif olana yakışacak bir biçimde.

ARAPSAÇI

Küçük, yuvarlak ve çok sık yeşil yaprakları olan, uzadıkça aşağı doğru sarkan bir tür süs bitkisi. Çözümlenemeyecek kadar karışık durum. Bir yerleşim planında genel olarak yeşil alanları belirtmek üzere girişik, eğri çizgilerle yapılmış olan bir tür tarama biçimi.

AGORA

Yunan klasik devrinde, sitenin yönetim, politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan, halk meydanı.

ARASAT

Müslüman inanışına göre, kıyamet günü bütün ölülerin dirilip toplanacakları yer.

AYIPLANMA

Ayıplanmak işi.

AYAK

Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü. Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek ya da bunlardan her biri. Göl ayağı. Halk edebiyatında koşuklarda kısa yedekli dizeler. Yarım arşın veya 30,5 santimetre uzunluğundaki ölçü birimi, kadem, fit, fut. Altılı ganyanda yer alan her bir koşu. Bacak. Karakucak ve yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri. Vücudun belden aşağı bölümü. Mayalardan önce, makama uygun olarak çalınan veya söylenen beste. Kömür ocaklarında kömürün çıkarıldığı galeri. Bir doğrunun başka bir doğruyu veya bir düzlemi kestiği nokta. Futun küpü alınarak hesaplanan değer. Yürüyüşün ağırlık veya çabukluk derecesi. Basamak. Halk edebiyatında uyak.

AZGIN

Azmış olan, azılı. Çok yaramaz (çocuk). Çabuk iltihaplanan, yarası hemen kapanmayan (ten). Coşmuş, taşmış. Cinsel istekleri aşırı olan. Gözü hiçbir şeyden yılmayan.

ARAFAT

Hacıların Kurban Bayramı'nın arife günü toplandıkları Mekke'nin doğusundaki tepe.

AMFİZEM

Doku ve organlarda sıra dışı hava toplanması.

AÇMAK

Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.

ASFALTLANMAK

Asfalt dökülmek, asfaltla kaplanmak.

AZAP

Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç. Yeniçeriler zamanında gerektikçe sancaklardaki gençlerden toplanıp ordu ve donanmaya katılan asker. İslam inanışına göre dünyada günah işlemiş olanlara ahirette verilecek ceza. Anadolu'nun birçok bölgesinde çiftlik uşağı.

AŞEVİ

Lokanta. Düğün, nişan vb. toplantılarda, verilecek yemekleri hazırlamak için geçici olarak mutfak gibi kullanılan yer. Yoksullara parasız yemek yedirilen veya dağıtılan yer, aşhane. Tekkelerde yemek pişirilen yer.

APANDİSİT

Apandisin iltihaplanması.

ASFALT

Siyah renkte şekilsiz bir cins bitüm. Ana maddesi katran olan ve yolların kaplanmasında kullanılan karışım. Bu karışımla kaplanmış.

ALÇICI

Alçı taşını çıkaran kimse. Tavan ve duvarların alçı ile kaplanmasında çalışan işçi.

AVARIZ

Kazalar, belalar. Engebe. Osmanlılarda önceleri yalnız olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak halktan toplanan vergi.