Kelimeler arşivi içinde; başında "yayım" olan, toplam 16 adet kelime bulunmaktadır. yayım ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu yayım ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde yayım olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
YAYIMLATABİLMEK, YAYIMLAYABİLMEK
YAYIMLATABİLME, YAYIMLAYABİLME
YAYIMLANMAK, YAYIMLATMAK
YAYIMCILIK, YAYIMLAMAK, YAYIMLANMA, YAYIMLATAN, YAYIMLATMA, YAYIMLAYAN
YAYIMLAMA
YAYIMSUK
YAYIMCI
YAYIM
YAYIM
Yayma işi. Herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, seyirciye ulaştırılması, neşir. Kitap, gazete vb. okunacak şeylerin basılıp dağıtılması, neşir.
YAYIMLANMAK
Yayımlama işi yapılmak, neşrolunmak.
YAYIMLAMAK
Kitap, gazete, dergi vb. şeyleri basmak ve dağıtmak, neşretmek. Resmen bildirmek, açıklamak, ilan etmek. Bir yazıya, habere, resme gazetede yer vermek. Dinlenilecek, görülecek şeyleri radyo ve televizyonla sunmak, bildirmek, duyurmak.
YAYIMLATMA
Yayımlatmak işi.
YAYIMLATABİLME
Yayımlatabilmek işi.
YAYIMSUK
İçe çökmüş, yamulmuş, nesne ve organ.
YAYIMLATABİLMEK
Yayımlatma imkânı veya olasılığı bulunmak.
YAYIMCILIK
Yayımcının yaptığı iş, yayıncılık, tabilik, editörlük.
YAYIMCI
Bir sanatçının, bir yazarın eserini yayıma hazırlayan kimse veya kuruluş, yayıncı, naşir, tabi, editör. Herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, seyirciye teknik düzeyde ulaştırılmasını sağlayan kimse. Görsel ve yazılı basında yayıma hazırlama yetkisi olan kimse, editör.
YAYIMLAYABİLME
Yayımlayabilmek işi.
YAYIMLATMAK
Yayımlanmasına sebep olmak, yayımlanmasına imkân sağlamak.
YAYIMLAYABİLMEK
Yayımlama imkânı veya olasılığı bulunmak.
YAYIMLANMA
Yayımlanmak işi, neşrolunma.
YAYIMLATAN
neşrettiren.
YAYIMLAYAN
nâşir.
YAYIMLAMA
Yayımlamak işi.
Bu bölümde tanımı içerisinde YAYIM geçen kelimeler listesi verilmiştir.
BÜLTEN
Özel veya resmî kurum, kuruluş veya yetkili kişilerce herhangi bir durumla ilgili olarak süreli veya süresiz yayımlanan duyuru. Dergi.
DÜZENLEME
Düzenlemek işi, tertip, organizasyon. Düzene koyma, kodifikasyon, regülasyon. Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılmış olan değişiklik, aranjman. Belirli bir düzene göre bir araya getirilmiş olan nesne, aranjman. Yayımlanan mevzuatın derlenip toplanması ve mevzuatta yapılmış olan değişikliklerin ilgili ana mevzuata işlenmesi, kodifikasyon.
GELECEKÇİLİK
İtalyan şairi Marinetti'nin 1909 yılında yayımladığı bildiri ile ortaya çıkan, yeni hayatı övme, geleneksel edebî kuralları yıkma amacını güden ve Dadacılık, gerçeküstücülük vb. akımlara öncülük etmiş olan edebiyat çığırı, fütüristlik, fütürizm.
GÜNLÜKÇÜ
Günlük yazarı, günlük tutmuş ve yayımlamış olan kimse.
EK
Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça. Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave. Sonradan katılan, yapılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri. İki borunun birbirine birleştirildiği yer. Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan, başa, sona veya kelimenin içine eklenebilen, bağımlı dil bilgisi ögeleri, lahika. Eklenmiş, katılmış.
GÜNLÜK
O günkü, o günle ilgili. Günü gününe tutulan anı yazısı ya da bu yazıları içine alan eser, günce. Üzerinden gün geçmiş veya geçecek. Her gün yapılan, her gün yayımlanan, her gün çıkan. Günü gününe tutulan hatıra, günce, muhtıra. Tütsü için kullanılan bir tür ağaç sakızı.
HABERCİ
Haber getiren kimse, ulak. Karakulak. Bir durumun, bir olayın belirtisi. Muhbir, ihbar eden kimse. Bir haberi usulünce hazırlayan ve yayın organlarında yayımlayan kimse.
ÇIKMAK
İçeriden dışarıya varmak, gitmek. Süresi dolduğunda ayrılmak. Gerçekleşmek. Yayılmak, duyulmak. Yerinden oynamak. Görünür ya da belli bir durumda bulunmak. Bir iddia ile ortalıkta görünmek. Belirmek, tanınmak. Meydana gelmek. Yayılmak. Niteliği sonradan anlaşılmak. Gelmek. Giderilmek, yok olmak. Yetkili birinin makamına iş için gitmek. Bir şeyin yukarısına doğru yürümek. Artırmak, fiyatı yükseltmek. Bir konu yetkililerce karara bağlanmak. Mal olmak. Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek. Büyük abdest bozmak. Karaya ayak basmak. Oyunda herhangi bir rolü oynamak. Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek. Yükselmek, artmak. Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak. Yetişecek ölçüde olmak. Harcamak zorunda kalmak. Eksilmek. Ay veya mevsim geçmek. Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak. Binaya kat eklemek. Erişmek, görmek. Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak. Sıyrılmak, ayrılmak. Olmak, bulunmak, var olmak. Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek. Yapılmak, yürümek. Bitmek, büyümek, sürmek. Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek. Bir yere ulaşmak, varmak. Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak. Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak. Piyasaya sürülmek. Oluşmak, olmak. Sesini yükseltmek. Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek. Bulaşmak. Ay, Güneş görünmek. Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak. Verilmek. Vermeye katlanmak. Flört etmek. Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak. Unutmak. Yayımlanmak. Yeni yetişip satışa sunulmak.
ÇIKARMAK
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak. Sonunu getirmek. Hatırlamak. Bulmak, ortaya koymak. Yapmak, üretmek. Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak. Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak. Boşaltmak. Sunmak. Göstermek. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek. Gidermek. Fotoğraf çektirmek. Resim yapmak. Söylemek. Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek. İlgisini keserek uzaklaştırmak. Sağlamak, elde etmek. Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek. Sindirim yolundan dışarı atmak, kusmak. Gibi göstermek, bir davranış yüklemek. Yayımlamak. Yollamak, göndermek.
IŞINIM
Işın veya tanecik yayımı, ışıma, radyasyon. Isının, bir kaynaktan ışın ve dalga hareketi yoluyla yayılması, ışıma, radyasyon. Uzayda yayılan bir dalgayı oluşturan ögelerin bütünü, ışıma, radyasyon. Bir enerjinin ışık demeti durumunda yayılması, ışıma, radyasyon.
BELLETEN
Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi.
EDİTÖR
Yayımcı. Yazıları yeniden düzenleyerek yayıma hazırlayan kimse.
ATLATMAK
Atlama işini yaptırmak. Görüşmek, konuşmaktan kaçmak. Aldatmak. Kötü bir durumu geçiştirmek, savmak. Savsaklamak. Basında başka ilgililerden önce bir haberin yayımlanmasını sağlamak.
FASİKÜL
Büyük eserlerin ayrı ayrı bölümler hâlinde yayımlanan parçalarından her biri, cüz.
İDAREHANE
Gazete, dergi vb. yayım kurumlarında yazı işlerine bakılan yer, yönetim yeri. Bir işi veya kuruluşu yönetenlerin bulundukları yer, büro.
EDİTÖRLÜK
Yayımcılık.
GAZETECİ
Gazete yayımlayan kimse. Gazete satan kimse. Gazeteye yazı yazmayı, haber toplayıp vermeyi veya gazetenin yazı işlerinde çalışmayı iş edinen kimse.
DUYURU
Herhangi bir olguyu, bir işi, bir durumu duyurmak için yayımlanan yazılı veya sözlü haber, ilan.
GÜNDELİK
Gün hesabıyla veya her gün ödenen para, yevmiye. Her günkü, yevmi. Her gün yayımlanan, her gün çıkan. Günlük iş.
HAFTALIK
Haftada bir ödenen para. Haftada bir kez yayımlanan. Haftada bir kez yapılan. Herhangi bir hafta süren.