Kelimeler arşivi içinde; sonunda "yarın" olan, toplam 1 adet kelime bulunmaktadır. Sonu yarın ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında yarın olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde yarın olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
YARIN
YARIN
Bugünden sonra gelecek ilk gün. Gelecek, ilerideki zaman. (ya'rın) Bugünden sonra gelecek ilk gün içinde.
Bu bölümde tanımı içerisinde YARIN geçen kelimeler listesi verilmiştir.
SABAHA
Yarın sabah.
ÇİRK
Kilim yerine kullanılan keçe. Gübre: Yarın tarlaya çirk çekeceğim. Sıkıntı, cefa. Tütün zifiri. Bitkilerin leke yapıcı suyu: Ceviz çirki hiç çıkmaz. Üzüm posası. Cevizin dışındaki meyva olgunlaşınca düşen yeşil kabuğu. Küçük toz parçaları. Pis su. Saman karıştırılmış sulu çamur. Sigara izmariti. (Yukarıkaşıkara Yalvaç Isparta). Killi ve sabunlu çamaşır suyu. (İnönü Eskişehir).
BOHEM
Yarınını düşünmeden günü gününe tasasız, derbeder bir yaşayışı olan (kimse veya topluluk).
CIGARIK
Gümüş ayarında başlık pulu.
AKDİKMELER
Kireçli topraktaki muntazam sel yarıntıları.
CARGAMLA
Sel yarıntısı.
AKNAK
Mecra, yatak, kuru sel yarıntıları, dere yatağı.
AKIRGAN
Mecra, yatak, kuru sel yarıntıları, dere yatağı. Cereyan, akıntı. Tomruğun içinden çıkan yağlı çam.
FEHVASINCA
Uyarınca, sözü gereğince.
GÖRE
Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince. Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, bakarak, nazaran.
SEÇİM
Seçme işi. Kanunlar, yönetmelikler uyarınca bir veya daha çok aday arasından belli birini veya birkaçını seçme, intihap.
ÇEŞNİCİ
Saraylarda ve büyük konaklarda yemek ve sofra işlerini yöneten kimse. Tütün veya içkilerin tat ve niteliğini belirleyen kimse. Sikkelerin ayarını düzenleyen kimse.
FERDA
Yarın. Gelecek zaman, yarın.
BİRON
Yarından sonraki gün.
ÇOĞŞURMAK
Yanan dağınık odunları, ateşi kuvvetlendirmek için bir araya toplamak. Ateşi kuvvetlendirmek, alevlendirmek için üflemek. Kuvvetlice ateş yakmak. Ev eşyasını toplamak: Öteberiyi çoğşur, yarın göçeceğiz.
YARINKİ
Yarın yapılacak olan, yarın ile ilgili.
ANDAK
Ayağa batan diken, kıymık. Sel yarıntısı, kesintisi. Ondan sonra: Eve gideceğim, andak çarşıya. Hemen, o anda, derhal. O kadar. Derhâl, hemen.
BİÇİK
Sel yatağı, dere, dere yatağı. Kadınların meme uçlarında, çocukların ayaklarında, hayvanların ayak parmaklarıyla bileklerinde ter, pislik, çamur v.s. sebeplerden ileri gelen sulu yara. Bir tane, bir tanecik. Dağda, iki kaya arasındaki boşluk. İki derenin birleştiği yer. Kesik, biçilmiş. Denize doğru uzanmış kara parçası, burun. Dağlarda, tepelerde sellerin açtığı yarıntı. Su yolu. Dana. Kuyruğu düğümlü koç. Köşe, bucak, uç, açı. Buzağı. Sığır yavrusu, buzağı. Nergiz çiçeğinin yetiştiği kaya oyuğu. Dana, sığır yavrusu. Buzağıdan büyük yavru. Işığı renklerine ayırmak için kullanılan üçgen kesitli altı yüzlü saydam nesne. Kesik, kesilmiş.
AKANAK
Mecra, yatak, kuru sel yarıntıları, dere yatağı. Çağlayan, ırmak veya derede suyun hızlı aktığı yer. Sakız elde edilen kök: O akanak benim, sakızını sen toplama. Kayanak oyununda "pardon" anlamında kullanılan bir söz.
TELEMETRE
İki nokta arasındaki uzaklığı ölçmeye yarayan gereç. Uzaklık gösteren değerlerin aktarılmasına yarayan araç. Fotoğraf makinelerinde, çekimi yapılacak nesneye olan uzaklığı belirterek bunun ayarını yapan düzen.