Kelimeler arşivi içinde; başında "gölge" olan, toplam 20 adet kelime bulunmaktadır. gölge ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu gölge ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde gölge olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
GÖLGELEYEBİLMEK
GÖLGELEYEBİLME, GÖLGELENDİRMEK
GÖLGELENDİRME
GÖLGELİKONAK
GÖLGESİZLİK, GÖLGELENMEK, GÖLGEBALIĞI
GÖLGELENME, GÖLGELEMEK, GÖLGELEYİŞ, GÖLGEÖLÇER
GÖLGELEME, GÖLGERİŞİ
GÖLGECİL, GÖLGELİK, GÖLGESİZ
GÖLGELİ
GÖLGEN
GÖLGE
GÖLGE
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık. Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet. Güneş ışınlarından korunacak yer. Resimde bir şekli cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan az çok koyu renk. Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse. Yetkisi olmadığı hâlde etkili olan. Röfle. Koruma, kayırma himaye.
GÖLGESİZLİK
Gölgesiz olma durumu.
GÖLGELEYEBİLME
Gölgeleyebilmek işi.
GÖLGELEME
Gölgelemek işi.
GÖLGELENDİRME
Gölgelendirmek işi.
GÖLGELEMEK
Gölgeli duruma getirmek. Resimde gölge oluşturmak. Bir kimsenin veya bir şeyin değerini azaltmak, sönüklük getirmek.
GÖLGEÖLÇER
Bir ışılyaprakta ışık, X-ışınları, gama ışınları ve benzerleri etkenlerin oluşturdukları izgenin gölge yoğunluğunu ölçmeye yarayan aygıt.
GÖLGECİL
Gölgede yetişen veya gölgeyi seven.
GÖLGELENDİRMEK
Gölge etmek, gölgeli yapmak. Bulandırmak, bozmak. Dinlendirmek.
GÖLGEBALIĞI
Bir çeşit balık. Alabalıkgillerden olup, geniş tenyaya ikinci arakonakçılık eden bir balık türü.
GÖLGELENMEK
Gölgeli duruma girmek. Buğulanmak. Değerinin bilinmesi engellenmek.
GÖLGELİKONAK
Siirt şehri, Eruh ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
GÖLGELEYİŞ
Gölgeleme işi.
GÖLGELENME
Gölgelenmek işi. Kelt dilinde, kelimelerin başındaki seslerin genizlenmesi (GENİZLİ GÖLGELENME, E. nasalis) veya ötümsüz bir abanık yerine bir ötümlü gelmesi (DÜŞÜRÜMLÜ GÖLGELENME, E. destituens).
GÖLGERİŞİ
Sinop şehri, Çerçiler nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.
GÖLGELEYEBİLMEK
Gölgeleme imkânı veya olasılığı bulunmak.
Bu bölümde tanımı içerisinde GÖLGE geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ÇADIR
Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ. Gölgelik olarak kullanılan tente veya şemsiye.
KÖTEK
Baston, sopa. Gölge balığı. Sopayla atılan dayak, patak.
GÖRÜNTÜ
Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet. Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici yardımıyla ekrana art arda düşürülmesi sonunda hareketin yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük üzerindeki hareketli resimler bütünü. Herhangi bir nesnenin mercek, ayna vb. araçlarla oluşturulan biçimi, hayal. Gölge oyununda Karagözcünün perdeye yansıttığı görsel malzeme. Manzara. Sayı doğrusu üzerinde bir sayıya karşı gelen nokta.
AKASYA
Baklagillerden, sıcak iklimlerde birçok türü yetişen ve tanen, zamk, boya vb. maddelerin yapımında kullanılan bir ağaç (Acacia). Baklagillerden, yurdumuzda yetişen bir süs ve gölge ağacı, salkım ağacı, yalancı akasya (Robinia pseudoacacia).
HAYALET
Gerçekte var olmadığı hâlde bazen görüldüğü sanılan peri, hortlak vb. görüntüler. Belli belirsiz görülen şey, gölge. Çok zayıf kimse.
HAYAL
Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge, hülya. Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimler ve bunlarla oynatılan oyun. İmge. Görüntü. Belli belirsiz görülen şey, gölge.
KUZ
Gölgede kalan (yan).
GÜZEY
Az güneş alan, çok gölgeli kuzey yamaç.
GÖLGESİZ
Gölgesi olmayan.
ORTANCA
Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasında bulunan. Taşkırangillerden, kırmızı, pembe veya mor renkli çiçeklerini yaz başında açan, gölgelik yerlerde yetiştirilen bir süs bitkisi (Hydrangea hortensia). Büyüklük, irilik bakımından üç nesne arasında sondan veya baştan ikinci gelen.
EĞLEK
Sürünün yazın öğle sıcağında dinlendiği gölgelik. Yolcuların geceyi geçirdikleri yer, han, konak.
MARKE
"Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, tutmak, gölgelemek, markaja almak" anlamındaki marke etmek birleşik fiilinde geçen bir söz.
IHLAMUR
Ihlamurgillerden, kerestesi beğenilen, büyük bir gölge ağacı (Tilia). Bu çiçeğin kurutulup kaynatılmasıyla elde edilen içecek. Bu ağacın güzel kokulu çiçeği.
GÖLGELİ
Gölge altında olan. Nitelik ve ayrıntıları iyice bilinmeyen.
GÖLGELİK
Gölge altında bulunan yer. Kazıkların ve belli kalınlıktaki dikmelerin üzerine bindirilmiş bir tür demir veya ahşap çardak, sayeban, pergola.
MİNYATÜR
Çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen, ışık, gölge ve hacim duygusu yansıtılmayan küçük, renkli resim sanatı. Bu biçimde yapılmış küçük resim. Bir şeyin küçük ölçekte kopyası veya benzeri.
PERGOLA
Gölgelik.
GÜNEŞLİK
Güneş ışınlarına engel olan perde veya buna benzer gereç. Alıcı merceğini zararlı ışınlardan korumak için mercek önüne takılan ve merceğin önünde gölgeli bir alan sağlayan yardımcı donatım türü. Siperlik. Güneş ışınlarını alan (yer).
MİNAKOP
Gölge balığı (Umbrina cirrosa).
RENKÇİ
Işığı, gölgeyi ve biçimleri renk yoluyla veren ressam. Renklendiren kimse.