Kelimeler arşivinde; içinde "kümel" olan, toplam 14 tane kelime bulunuyor. İçerisinde kümel bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu kümel ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında kümel olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
KÜMELEŞMEK, KÜMELENMEK
KÜMELEMEK, KÜMELENİŞ, KÜMELENME, KÜMELEŞİM, KÜMELEŞME, KÜMELTİLİ
KÜMELEME
KÜMELEZ, KÜMELTİ
KÜMELİ, KÜMELE
KÜMEL
KÜMEL
Sayı kümelerine ve bu kümeler üzerindeki işlemlere ilişkin olan.
KÜMELENİŞ
Kümelenme işi.
KÜMELEMEK
Küme durumuna getirmek, yığmak, biriktirmek.
KÜMELTİLİ
Toplu, çok, yığılı: Mal kümeltili olunca para kazanılır.
KÜMELEME
Kümelemek işi. Film yapımını kolaylaştırmak amacıyla aynı dekor içindeki çekimleri bir araya toplama, oyuncuların çalışma durumlarını düzenleme.
KÜMELEZ
Kimi yerleri aşınmış aşık kemiği.
KÜMELENMEK
Bir yere toplanmak, yığılmak.
KÜMELEŞME
Kümeleşmek işi.
KÜMELEŞİM
Herhangi bir sıvı içindeki gözelerin, parçacıkların vb.nin bir araya gelmesi, aglütinasyon.
KÜMELTİ
Küme, yığın, topluluk. Tepecik.
KÜMELENME
Kümelenmek işi. Yığılma, biriktirme, toplanma, kümülasyon.
KÜMELEŞMEK
Küme durumunda toplanmak.
KÜMELE
İçine ot konulan kulübe, barınak. Bostan ve bağ bekçisinin kulübesi. Çadır.
KÜMELİ
Kümesi olan. Birikmiş, katılmış, kümülatif.
Bu bölümde tanımı içerisinde KÜMEL geçen kelimeler listesi verilmiştir.
SFAGNUM
Bataklıklarda, nemli yerlerde kümeler durumunda yetişen, küçük yapraklı bir tür yosun (Sphagnum).
AGREGASYON
Sosyete teşkil etmeyen bir türün bireylerinin bir yerde toplanması. Toplanma, bir araya gelme, kümeleşme. Saldırı, canlılar arasında beslenma, çiftleşme, yuva alanının korunması gibi savunma, korku veya rekabetle ilgili davranışlar. Hücrelerin yuvarlaklaşması ve üzüm salkımı biçiminde bir araya toplanması. Birleştirme, toplayıp yığma, kümelenme, kan pulcuklarının kümelenmesi gibi.
AYRINTITASAR
Büyük ölçekli düzentasarın, bir toprak parçasında, bugünkü ve gelecek için önerilmiş yapıları ve bayındırlık etkinliklerini, taşınmazların sınırlarını, sokak ve anayol çizgilerini, ağaçları ve ağaç kümelerini gösteren, küçük ölçekteki özeti.
ÖBEK
Küme. Özne, yüklem veya çeşitli tümleçlerle birlikte kullanılan sözlerin bütünü. Genel olarak yaş, kimyasal yapı, uzay dağılımları ve hızları bakımından benzer özellik gösteren yıldızlar veya yıldız kümeleri.
POLİMER
Tekrarlanan yapısal kümelerin oluşturduğu yüksek molekül ağırlıklı (birleşikler).
AGLÜTİNASYON
Kümeleşim.
ANTİGLOBULİN
Globulinle birleşerek kümeleşmeye neden olan antikor.
AYAKCAK
Aptesane, hela, ayak yolu. Arkalıksız kısa iskemle. Tırpanla ekin biçenlerin ayaklarına bağladıkları demet. Direğe çıkmaya yarıyan aygıt. Taban ve koncu tek parça ağaçtan yapılmış, burnuna meşin çakılı ayakkabı. Merdiven, merdiven basamağı. El leğeni. Tahta, arkalıksız sandalye. Merdiven. Tırpanla biçildikten sonra, dağınık olarak yere yığılan ekinleri, ayağın yardımıyla düzenli kümeler durumuna getiren (H) harfi biçiminde ot araç. (Amasya).
KÜMÜLATİF
Kümeli.
ALTTABAN
ilingesel uzayı için, sonlu kesişimler takımı ilingesinin bir tabanına eşit olan alttakımı. Sonlu kesişim özelliği olan altkümeler takımı. Bir doğrusal uzayın doğrusal bağımsız altkümesi.
KUŞAK
Bele sarılan uzun ve enli kumaş. Yeryüzünde veya herhangi bir gök cisminde belli şartları sağlayan bölge. Henüz birleştirilmemiş ses ve görüntü taşıyan filmler. Bir küre yüzeyi, paralel iki düzlemle kesildiğinde iki kesitin arasında kalan bölüm. Yaklaşık yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeği, göbek, nesil, batın, jenerasyon. Bir ürünün, bir aygıtın teknolojideki ve bilimdeki gelişmeye göre üretilen yeni biçimleri. Sağlamlığını artırmak için bir şeyin çevresine geçirilen ağaçtan veya metalden bağ. Televizyonda programlar için ayrılmış özel zaman dilimi. Yeryüzünün kutuplar, kutup daireleri ve dönencelerle belirlenen beş bölümünden her biri, küre kuşağı. Yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğu.
STAFİLOKOK
Mikroskopta üzüm salkımlarına benzer kümeler durumunda görülen mikroplar.
AGLUTİNİN
Birikişmeye sebep olan organik bir madde veya özel bir antikor. Kendisinin yapımını veya uyarımını sağlayan antijenle birleşerek onların kümeleşmesine neden olan bağışıklık maddesi, aglutinasyonu sağlayan antikor, aglutinant.
OYMAK
Aşiret. Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak. Bıçaklayarak yaralamak. Kazıklamak. Hemen hemen benzer veya aynı tür yıldızlardan oluşmuş, Samanyolu'nun seyrek yapılı genç kümelerinden her biri. İzcilikte küçük birlik. Kumaş vb.ni girintili bir biçimde kesmek.
ATOMCULUK
Evrenin, bölünmez parçaların kümelenmesinden oluştuğunu ileri süren öğreti.
ALTEVREN
Bir gözlem evreninin, gözlem konusuna ilişkin- ayrıtlar bakımından bölümlenebilen altkümeleri ya da bir tutum alanının birbirinden ayrılabilir ve bağımsız alt boyutları.
SINIF
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri. Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü. Çeşitli amaçlarla oluşmuş kümeler. Derslik. Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler öbeği. Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri. Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı yararı sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas.
MİDYE
Yassı solungaçlı, yumuşakçalardan, kabukları birbirine eşit, denizlerin kayalık yerlerinde kümeler durumunda yaşayan eti yenir bir hayvan (Mytilus).
KONFEDERASYON
Birden fazla ülkenin genellikle dış işleri ve savunma alanlarında federasyona göre biraz daha ılımlı bir bağımlılık içinde ortak politika ve yönetim izleyip diğer alanlarda ise bölgesel yönetimlerinde serbest bulundukları devletler topluluğu. Çeşitli ortaklıkların, daha çok sendikaların kümeleşmesi.
BÖLÜMLEMEK
Birçok şey arasında, birbirine eşit veya benzer olanları kümelere ayırmak, sınıflamak, tasnif etmek, tasniflemek.