Sonu SARAN ile biten kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; sonunda "saran" olan, toplam 4 adet kelime bulunmaktadır. Sonu saran ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, başında saran olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde saran olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.

 
 

Bazı kelimelerin anlamları

SARAN

Pamuk ipliğinden yapılmış kilim, çul. Kuşatan, çeviren. Hasis, cimri.

MUHTASARAN

Kısaca, kısaltarak, özet olarak.

ELSARAN

Kazan ya da teknedeki hamuru kazımaya ve kesmeye yarayan bir çeşit araç.

ESARAN

Yufka ekmeğin hamurunu kesmeğe yarayan araç.

  -   -   -  

Anlamında SARAN bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde SARAN geçen kelimeler listesi verilmiştir.

İÇYAĞI

Geviş getiren hayvanların karın boşluğunda iç organlarını saran kalın yağ, şahım.

HARMANİ

Bütün vücudu saran, kolsuz ve bazen kukuletalı bir tür üst giysisi.

ÇIKRIKÇI

Çıkrık yapıp satan kimse. Elyaf fitillerini incelterek iplik veya elyaf yünü durumuna getiren ve boş makaralara saran bir makine.

İSKELE

Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer. Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü veya gemiye çıkmayı sağlayan merdiven. Vapur uğrağı olan şehir veya kasaba. İçerilerde bulunan bir yerin kendine en yakın olan deniz taşıtı uğrağı veya demir yolu durağı. Işıkların yerleştirilmesi, ışıkçıların dolaşabilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarı çepeçevre saran çıkıntı. Geminin sol yanı. Yapıların dışında sıvama, boyama veya onarım için keresteden kat kat kurulan, çalışma sırasında üstüne çıkılan çatkı.

PERİKART

Kalbin üzerini saran zar.

KOL

İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm. İş takımı, ekip, grup. Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri. Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü. Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, şube, branş. Giyside vücudun bu bölümünü saran parça. Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü. Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal. Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç veya metal parça. Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça. Dizi, düzen. Kanat. Karakol.

KABUK

Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır. Deri üzerinde bir yaranın veya sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm. Bir sıvı veya gazı dıştan saran, sert katman. Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü. Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi veya boynuzsu örtü, kavkı.

KIN

Bıçak, kılıç vb. kesici araçların kabı. Buğdaygillerde olduğu gibi yapraklarda sapın bir bölümünü uzunlamasına saran, geniş dış bölüm.

KINLI

Kını olan, bir kınla sarılı olan. Kını çok gelişerek bağlı bulunduğu sapı az veya çok saran yaprak.

PAÇALIK

Pantolon, şalvar veya uzun külot paçasının ayak bileğini saran bölümü. Gelinin paça günü giydiği giysi. Paça çorbası yapmak için ayrılmış. Otomobilde tekerleğin taş, çamur atmasını önleyen ve tekerlek arkalarına takılan lastik veya plastikten yapılmış araç.

GANG

Bir maden cevherini, bir değerli taşı saran değersiz madde. Maden cevher damarının işletilemeyen değersiz bölümü.

MUHASIR

Kuşatan, saran.

GÖMLEK

Vücudun üst kısmına giyilen kollu veya yarım kollu, yakalı giysi. Göbek, batın. Kitap kapağına geçirilen kap, kılıf. Basamak, kat, derece. Kadınların giydikleri ince kumaştan yapılmış kolsuz, yakasız iç çamaşırı, kombinezon. Dosya kartonu. Vücudun üst kısmına giyilen iç çamaşırı. Memeli hayvanlarda bağırsakları dıştan saran yağlı zar. Beyaz ışık sağlamak için lambanın üzerine geçirilen amyanttan kılıf.

DOLAY

Bir yeri saran başka yerlerin bütünü, civar.

ŞOSON

Kumaş veya ince deriden, çoğunlukla düz topuklu, ayağı bütünüyle saran ayakkabı.

SARIKÇI

Sarık için gerekli tülbent, abani vb. kumaşları satan kimse. Çeşitli biçimlerde sarık saran kimse.

SARMA

Sarmak işi. Lahana, pazı ve üzüm yaprağının hazırlanan içle sarılmasıyla yapılmış olan etli veya zeytinyağlı yemek. Bir ayakta alınan, paralel veya dik olarak dikmelerin üzerine yerleştirilen direk. Saran, içine alan şey, zarf. Sarılarak yapılan. Çevirme.

ATMOSFER

Yeri veya herhangi bir gök cismini saran gaz tabakası, gaz yuvarı. Hava yuvarı. Basınç birimi olarak kullanılan, 15 °C'de deniz yüzeyinde, 76 santimetre uzunluğunda ve tabanı 1 santimetrekare olan cıva sütununun ağırlığı (1 kilogram 33 gram). İçinde yaşanılan ve etkisinde kalınan ortam, hava.

BOCURGAT

Ağır yükleri çekmek için manivela ile döndürülen ve döndürüldükçe çekilecek şeyin bağlı bulunduğu urganı kendi üzerine saran çıkrık.

KAVUZ

Buğdaygillerin başağında, başakçıkları veya çiçeği saran kabuk. İçi boş, kabuklu yemiş.