Kelimeler arşivi içinde; başında "üğe" olan, toplam 3 adet kelime bulunmaktadır. üğe ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu üğe ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde üğe olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
ÜĞE
Bir ölçek dolusu tahıl.
ÜĞEZ
Sinsi.
ÜĞEN
Gem. Sokak.
Bu bölümde tanımı içerisinde ÜĞE geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ÇEKMEK
Bir şeyi tutup kendine ya da başka bir yöne doğru yürütmek. Atmak, vurmak. Taşıma gücü olmak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Kaçan ilmeği örmek. Asmak. Herhangi bir engel kurmak. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. İmbik yardımı ile elde etmek. Hoşa gitmek, sarmak. Tartıda ağırlığı olmak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Yollamak. İçine almak, emmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Daralıp kısalmak. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Germek. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Öğütmek. Çizgi durumunda uzatmak. Boya, badana vb. sürmek. Döşemek. Yürütmek, sürmek. Yol, ay sürmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Örtmek, giymek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Herhangi bir anlama almak. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. İçki içmek. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.
DOKUNCA
Kötülüğe yol açan, sağlığı bozan şey. Zarar.
BÖLÜNME
Bölünmek işi. Hücrelerin, belli bir büyüklüğe ulaştığında eşit bölümlere ayrılıp çoğalması. Yarışta toplu olarak koşarken birbirinden ayrılma.
NİZAMSIZ
Düzensiz, tertipsiz. Tüzüğe aykırı.
BÜYÜCEK
Biraz büyük, büyüğe yakın.
BÜVE
Genellikle sığırlara saldıran, onların kanını emen, vızıltılarıyla tedirginlik yaratan sokucu sinek, büğelek, dızdız (Hypoderma bovis).
GÖLET
Birikinti suların sulamak amacıyla genellikle bir set ardında toplandığı küçük göl, gölcük, gölek, büvet, büğet. İçinde ham deri ıslatılan taş havuz.
İSTİNTAÇ
Sonuç çıkarma. Bir büyük önermeden küçüğe ve sonurguya, yasalardan olaylara, nedenden sonuca giderek sonuç çıkarma.
BÜYÜKSÜ
Büyüğü andıran, büyüğe benzeyen, büyük gibi.
BÜĞEME
Büğemek işi.
SÜMÜKSÜ
Sümük özelliğinde olan, sümüğe benzer, sümük gibi, sümüğümsü.
SUNMAK
Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, arz etmek, yollamak, göndermek, takdim etmek. Radyoda, televizyonda, bir eğlence yerinde programı takdim etmek. Tanıtmak, bilgi vermek amacıyla çeşitli yöntemler kullanarak bir konuyu dinleyenlere aktarmak.
KESİNLEŞMEK
Kesin bir durum almak, katileşmek. Değişme olanağı olmadan yürürlüğe girmek.
NİZAMSIZLIK
Nizamsız olma durumu, düzensizlik, tertipsizlik. Tüzüğe aykırılık.
SUNGU
Bir büyüğe sunulan armağan. Bir tanrıya veya tapınağa yapılmış olan bağış.
KARMIK
Çay ağzında yapılmış olan balıkçı büğeti. Mersin balıklarının üremek için denizden nehirlere geçişleri sırasında avlanmalarında kullanılan ve nehir ağızlarına kurulan çok iğneli bir olta takımı.
NİZAMLI
Düzenli, tertipli. Tüzüğe uygun.
BENT
Bağ, rabıt. Gazete yazısı. Bir şiirdeki dörtlüklerin her biri, bağlam. Kanun maddesi. Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılmış olan set, büğet. Kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm.
NEKTAR
Meyvenin özü. Yunan mitolojisinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tanrı içkisi. Bal özü.
MÜSECCEL
Kütüğe geçirilmiş, tescil edilmiş, sicilli.