Sonu ÇENİ ile biten kelimeler

Kelimeler arşivi içinde; sonunda "çeni" olan, toplam 2 adet kelime bulunmaktadır. Sonu çeni ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, başında çeni olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde çeni olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.

 
 

Bazı kelimelerin anlamları

ÇENİ

Çene.

GEÇENİ

... den sonra anlamında kullanılır.

  -   -   -  

Anlamında ÇENİ bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde ÇENİ geçen kelimeler listesi verilmiştir.

TÜRK

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse.

ALAF

Alev. Telâş, korku: Ahmet bize bir alaf salıverdi. Hayvanların kışlık yiyeceği, saman, ot, mısır sapı v.b.: Bu yıl alaf bol, sığırlar semiz olur. Suyu çekilmiş, yarı kurumuş buğday veya haşhaş. Hayvan yemi satıcısı. Hayvanlara yedirilen yeşil yaprak ve dallar: Sığırlara biraz alaf topla gel. Taş, kerpiç veya ağaçtan yapılmış hayvan yemliği: Koyunların alafında ot kalmamış. Hayvanların su içtikleri yer, yalak. Süprüntünün yüze gelen iri kısmı, çalı, çırpı: Bahçenin alafını ateşe verdim. Hayvanlara yedirmek için kurutulmuş ot, mısır sapı. Hayvanların yem yediği yer. Hayvan yemi. Arapça kökenli alef: Hayvan yemi, yiyeceği (Erzincan Merkez). Arpa, hayvan yemi. Arapça kökenli alef: Hayvan yemi, hayvan gübresinin kurusu. Mısır sapı. Hayvan yiyeceği, yal.

ORDİNO

Bir poliçenin arkasına ciro edildiği kişiye ödenmesi için yazılan havale emri. Tüccarın malını gümrükten çekebilmesi için vapur kumpanyasından yük konşimentosuna karşılık verilen havale. Denizcilik işletmelerinde gemi adamlarını gemilere atama belgesi.

ÇENİLENMEK

Çok konuşmak: Yeter artık çenilendiğin kafamızı bile ağrıttın.

DİLKEM

Tarla sınırı. Tarla ya da bahçenin dil şeklinde uzayan kısmı, tarla parçası. Büyük et parçası, külbastı. Parça, bölük.

ÇIRPIK

Hileci. Eline geçeni alıp götüren kimse: Aşanın gizinin eli pek çırpık. Adaletsiz, kötü ruhlu kişi. Badana. Çapak. Bez parçası. Eğri.

ÇEVÜRMEK

Bahçenin etrafını dikenli ağaçlarla çevirmek. Hayvanları çiftleştirmek: Bugün ineği çevürdik. İneği boğalamak, döllenmesini sağlamak. Çevirmek.

DEĞERLİK

Bir öğeciğin ya da bir kökçenin öteki öğeciklerle ya da kökçelerle belirli oranlarda birleşebilirliği. Verilen bir öğeciğin ya da kökçenin hidrojen öğeciği ile birleşme oranını gösteren sayı. Bir atom ya da atom kümesinin, hidrojen atomu ya da eşdeğeriyle birleşebilmesine göre ölçülen kimyasal bağ yapabilme sığası.

EĞEK

Sabanın el ile tutulan ağaç kısmı, tutak. Sabanın demir takılan ve biraz da toprağa giren kısmı, ökçe. Saban demirinin takıldığı ağaçtan yapılmış eğri parça, ökçenin üst kısmı. Kara sabanın en büyük ve asıl parçası. Sabanın arka kısmı. Alt çene kemiği. Sabanın elle tutulan kısmı. (Afşar Güdül Ankara).

ÇENİZ

Çeyiz. Çeyiz, çeniz, çeyiz. Cihaz. Gelin çeyizi. Çeyiz: Ayşa'nın çenizi dört urgan dolusu.

ÇİPER

Bahçenin kenarına dikenli bitkilerden yapılan çit, koruluk.

ÇENİKMEK

Korkmak ve telâşlanmak: hiç çenikme çabuk gelirim.

ÇENİLEME

Çenilemek işi.

STANDART

Belli bir tipe göre yapılmış veya ayrılmış, ölçün, ölçünlü, tek biçim. Belirli ölçülere, yasaya, kullanıma uygun olan, ölçün, ölçünlü. Bir işletmede, bir ürünü, bir çalışma yöntemini, üretilecek miktarı, bütçenin para miktarını belirlemek için konulmuş kural. Örnek veya temel olarak alınabilen, ölçün, ölçünlü.

CENİZ

Gelin olan kızın, babasının evinden götürdüğü eşya. Çeyiz, karşılığı çeyiz, çeniz.

COVAŞLIK

Evlerin ve bahçenin güneş gören yerleri.

CIĞ

Dokuma tezgâhında kullanılan yassı tahta veya saçdan makara. Genç, küçük ağaç dalları. Kendir ve haşhaş sapı. Ağaca yapılan kalem aşısının uç kısmı. Kuzular için tahtadan yapılmış küçük ağıl. Ahırların üst döşemesi. Sınır. Pişmemiş. Kar üzerindeki ayak izi. Sürü, katar: Serçenin cığı olmaz. Kanı kaynama, sevme. Çığ. Donup buz haline gelmiş kar. Nemli havadan meydana gelen su damlacığı. Gelinlerin ve genç kızların düğünlerde başlarına süs olarak taktıkları parlak renkli tel veya tüy.

TIKIMLANMAK

Eline geçeni çok çabuka yemek.

PİSBOĞAZ

Eline geçeni zamansız ve ayırt etmeden yiyen (kimse).

BAHÇIVAN

Bir bahçenin düzenlenmesi ve bakımıyla görevli kimse. Geçimini bahçe ürünlerini yetiştirip satmakla sağlayan kimse.