Kelimeler arşivi içinde; sonunda "vur" olan, toplam 30 adet kelime bulunmaktadır. Sonu vur ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında vur olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde vur olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
LAVURLUVUR
PANCAVUR, TASAVVUR, VARTUVUR, KANKAVUR, ÇALGAVUR, ÇALKAVUR, ÇALPAVUR, PASNAVUR
PANAVUR, AZNAVUR, ŞOLAVUR, UŞĞUVUR, VURAVUR
ŞAVUR, SEVUR, TAVUR, ZAVUR, KAVUR, MAVUR, HAVUR, GOVUR, GAVUR, ÇAVUR, COVUR, BUVUR, BAVUR, SAVUR
VUR
Sersem, aptal.
PASNAVUR
İşine ve giyimine özen göstermeyen, temiz ve düzenli olmayan.
VARTUVUR
Ağustos.
VURAVUR
Toplu döğüş.
PANAVUR
Gürbüz, şişman (çocuk).
UŞĞUVUR
Aş, yemek.
ŞAVUR
Işık, aydınlık. Salık, duyuru. İyi ün. Aydınlık. Bilgi, duyuru. Düdük.
ÇALKAVUR
Dolaşıp aramak.
ÇALGAVUR
Hemen arayıp yakalama (hk.). Selektör.
PANCAVUR
Pancar gibi kızaran (adam).
ŞOLAVUR
Abartıcı.
ÇALPAVUR
Dolaşarak arayıp tarama: Mustafa heryanı çalpavur etti bir şey bulamadı.
TASAVVUR
Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma. Tasarım. Düşünce, amaç, niyet, maksat, plan.
KANKAVUR
Çocukların ayağına takılan çıngıraklı halka. Hayvanların boyunlarına takılan küçük çan, çıngırak.
LAVURLUVUR
Dedikodu.
AZNAVUR
İri yarı, kırıcı, sinirli, asık suratlı, sert kimse.
Bu bölümde tanımı içerisinde VUR geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ANLATIMCILIK
Dışa vurumculuk.
ALGIN
Cılız, zayıf, hastalıklı. Birine gönül vermiş, tutkun, vurgun.
ATIŞ
Atma işi. Kalp ya da nabzın vuruşu, çarpışı.
ATICI
İyi nişan alan, attığını vuran (kimse). Yalancı, asılsız şeyler uydurup söyleyen (kimse).
AĞIZ
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili. Uç, kenar. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. Çıkış yeri. Kesici aletlerin keskin tarafı. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. Üslup, ifade biçimi.
AJİTASYON
Körükleme. Duygu sömürüsü yapma. Kişinin ruhsal gerginliğini dışa vurması sonucu oluşan etrafına karşı saldırganlık durumu. İnsanın zihninde ve duygu dünyasında sarsıntı yaratma. Çırpıntı.
ANLIK
Kısa süren, bir an içinde olan, enstantane. Bir anda oluşan, gelişen, spontane. Anlama gücü, usa vurma, yargılama, müdrike, entelekt. Duyu ve iradeden ayrı olarak düşünülen bilme yetisi.
ALLEM
"Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurmak" anlamıyla allem etmek, kallem etmek sözünde geçer.
ABANMAK
Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak. Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak. Bir şeyin veya bir kimsenin üzerine çöküp çullanmak. Birine yük olarak onun sırtından geçinmeye çalışmak. Boksta karşılaşma sırasında rakibine yaslanmak. Futbolda topa olanca gücüyle vurmak.
ANLATIMCI
Yalnızca hikâye etmeye ağırlık veren eser. Dışa vurumcu.
AKSAN
Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği. Vurgu.
ANLAYIŞSIZ
Anlayışı kıt olan, kafasız, kavrayışsız, vurdumduymaz, kalın kafalı, izansız, ferasetsiz, gabi. Hoşgörüsüz.
ANLAYIŞSIZLIK
Anlayış kıtlığı, kafasızlık, kalın kafalılık, vurdumduymazlık, izansızlık, gabilik. Hoşgörüsüzlük.
ABAJUR
Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan, kâğıt, kumaş, maden veya renkli camdan yapılmış lamba siperi. Genellikle üzeri siperli masa lambası veya ayaklı lamba.
ASTARLAMAK
Astar geçirmek. Boyacılıkta, astar vurmak, astar sürmek.
AÇIKLAMAK
Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek. Açıkça söylemek, ifşa etmek. Belirtmek, göstermek, açığa vurmak, izhar etmek. Bir sorunla ilgili aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek. Bir sözün, bir yazının ne anlatmak istediğini belirtmek, yorumlamak.
AMİR
Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse, mir. Buyuran, buyurucu. Satıcı veya ihracatçının gönderdiği malların bedelini almak üzere gerekli belgeleri göstererek bankaya başvuran kimse.
AFİŞE
"Açığa vurmak, belirtmek; duyurmak, dile düşürmek, reklam etmek; açıklamak" anlamlarındaki afişe etmek, "bir kimse bilinmeyen bir yönüyle tanınmak" anlamındaki afişe olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz. Açıklanmış.
AKSONA
Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları.
ALAVERECİ
Vurguncu.