Kelimeler arşivi içinde; başında "sahne" olan, toplam 11 adet kelime bulunmaktadır. sahne ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu sahne ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde sahne olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
SAHNELEYEBİLMEK
SAHNELEYEBİLME
SAHNELENMEK, SAHNELETMEK
SAHNELEMEK, SAHNELENME, SAHNELETME, SAHNELEYİŞ, SAHNEŞİRİN
SAHNELEME
SAHNE
SAHNE
İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk. Bir oyun veya filmin başlıca bölümlerinden her biri. Bir konu veya çalışma çevresi, çalışma dalı. Görüntü. Tanık olunan, gözlenen olay.
SAHNELENME
Sahnelenmek işi.
SAHNELEYİŞ
Sahneleme işi.
SAHNELEYEBİLME
Sahneleyebilmek işi.
SAHNELEMEK
Sahneye koymak. Görüntü vermek.
SAHNELEYEBİLMEK
Sahneleme imkânı veya olasılığı bulunmak.
SAHNEŞİRİN
Evlerin üst katındaki küçük oda.
SAHNELENMEK
Oyun sahneye konulmak. Bir durum, bir olay gerçekleştirilmek. Bir durum, bir olay ortaya çıkmak, görünür olmak.
SAHNELETMEK
Sahneleme işini yaptırmak.
SAHNELETME
Sahneletmek işi.
SAHNELEME
Sahnelemek işi.
Bu bölümde tanımı içerisinde SAHNE geçen kelimeler listesi verilmiştir.
DONATIMCI
Bir film veya tiyatro eseri için gerekli sahne donatımı işini yöneten kimse.
ÇAĞRICI
Çağırma işini yapan, çağırmak için giden kimse, davetçi. Mübaşir. Sahnede oyuncuları takdim eden kimse.
BALE
Belli hafif figürlere, adım atışlara, çoğunlukla sahne düzenine ve müziğe dayalı gösteri türü.
DEKOR
Tiyatro, sinema ve televizyonda sahneye konulan eserin yazıldığı yerin ve geçtiği çağın özelliklerini belirleyen perde, aksesuar vb. ögelerin bütünü. Görünüş, manzara. Bir yere süsleme amacıyla verilen düzen.
AÇILAMA
Güç bir sahnenin çeşitli açılardan çekiminin yapılması.
BUTAFOR
Oyun için gerekli sahne eşyası.
DRAM
Sahnede oynanmak için yazılmış oyun, drama. Acıklı olay. Acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu veya televizyon filmi, drama. Tiyatro edebiyatı.
ASSOLİST
Bir müzik programında genellikle en son sahneye çıkan, alanında çok ünlü olan sanatçı.
AYDINLATMA
Aydınlatmak işi, ışıklandırma. Sahnelerin ışıklandırılması işi.
DOĞAÇLAMA
Doğaçlamak işi, emprovizasyon. Yazılı metni olmayan, kararlaştırılmış taslağı, yerine, zamanına göre oyuncular tarafından, sahnede yakıştırılan sözlerle tamamlanan oyun, tuluat. Birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi, doğaçtan, doğmaca, irticalen, emprovize.
DOLAP
Genellikle tahtadan yapılmış, bölme veya çekmelerine eşya konulan kapaklı mobilya. Düzen. Su dolabı. Dönme dolap. İstanbul bedesteninde dükkân. Orta oyununda sahnede dükkân veya ev olarak kullanılan dekor.
BENZER
Nitelik, görünüş ve yapı bakımından bir başkasına benzeyen veya ona eş olan, benzeri, müşabih, mümasil. Benzeşim. Bazı önemsiz veya tehlikeli sahnelerde asıl oyuncunun yerine çıkan, yapı ve yüz bakımından bu oyuncuyu andıran kimse, dublör.
DIŞ
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı. Görülen, içte bulunmayan yüzey. Bazı top oyunlarında karşı takım oyuncularının vuruşuyla topun kalenin bulunduğu taraftan dışarı çıkması, aut. Yabancı ülkelerle ilgili. Bireyin ötesinde bir varlığı olan. Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim. Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan. Bir konunun kapsamına girmeyen şey.
AYRIMLAMA
Senaryonun hazırlanmasında geliştirim ile çevrim senaryosu arasında yer alan, senaryonun sahne ve ayrımlarının belirlendiği, başlıca karakterlerin ayrıntılarıyla çizildiği, konuşmaların son biçimini aldığı aşama.
DÖRDÜZLEME
Eski Yunan tiyatrosunda üçü trajedi, sonuncusu yerme dramı olan dört sahne eserinden oluşan bölüm.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.
AKSİYON
Bir kuvvetin, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. Bir oyuncunun sahne üzerindeki hareketi. Oyunun temasını geliştiren başlıca olay, hikâye, gelişim. Sermayenin belirli bir bölümü. Hisse senedi. Hareket, iş. İnsan etkinliğinin veya iradesinin açığa çıkması.
AKSESUAR
Bir aletin, bir makinenin işlevine katılmayan ancak kendine özgü ayrı bir yararı bulunan alet, araç veya nesne. Konunun gerektirdiği ölçüde kullanılan, bir sahne içinde yer alan veya oyuncunun dekor gereği kullandığı çeşitli eşya. Giysiyi bütünleyen çanta, kemer, şapka, eldiven, mücevher vb. eşya.
AYRIM
Ayırma işi, tefrik. Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark. Bir veya daha çok sahne içinde geliştirilip olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü. Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter, fark. Alt bölüm. Ayrılma noktası.
BUTAFORCU
Oyun için gerekli sahne eşyasını yapan uzman.