Kelimeler arşivi içinde; başında "pür" olan, toplam 108 adet kelime bulunmaktadır. pür ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu pür ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde pür olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
PÜRÜZLENDİRMEK
PÜRÜZLENDİRME
PÜRÇEKLENMEK, PÜRÇÜKLENMEK, PÜRENBİLBİLİ, PÜRİFİKASYON, PÜRSEKLENMEK, PÜRTÜKLENMEK, PÜRTÜŞLENMEK
PÜRÇEKLENME, PÜRÇÜKLEMEK, PÜRKÜLENMEK, PÜRKÜNÜKLÜK, PÜRPELEŞMEK, PÜRTÜKLENME, PÜRÜZLENMEK, PÜRÜZSÜZLÜK
PÜRÇÜKÖREN, PÜRELENMEK, PÜRİTENLİK, PÜRSELEMEK, PÜRTLETMEK, PÜRÜLENMEK, PÜRÜZLEMEK, PÜRÜZLENME
PÜRÇEKSİZ, PÜRÇÜKSÜZ, PÜRÇÜYHLİ, PÜRÇÜYHLÜ, PÜRDİKKAT, PÜRELEMEK, PÜRHİDDET, PÜRLENMEK, PÜRSERMEK, PÜRSIHHAT, PÜRSÜNLER, PÜRŞÜYHLÜ, PÜRTELMEK, PÜRTERMEK, PÜRTLEMEK, PÜRTTÜRME, PÜRÜZALIR, PÜRÜZLEME
PÜRBÜÇÜK, PÜRÇEKLİ, PÜRÇÜHLİ, PÜRÇÜKLÜ, PÜRÇÜLÜK, PÜRENLİK, PÜRGATİF, PÜRMELAL, PÜRNEKÇİ, PÜRPÜÇÜK, PÜRPÜRÜM, PÜRSENEK, PÜRTELAŞ, PÜRTÜKLÜ, PÜRTÜKTÜ, PÜRÜLENT, PÜRÜPÜRÜ, PÜRÜZLÜK, PÜRÜZSÜZ
PÜRÇEYH, PÜRİTEN, PÜRNEŞE, PÜRPÜRÜ, PÜRTLEK, PÜRÜLAN, PÜRÜZLÜ
PÜRCÜK, PÜRÇEG, PÜRÇEH, PÜRÇEK, PÜRÇÜK, PÜRÇÜM, PÜRENE, PÜRENK, PÜRFER, PÜRİST, PÜRİZM, PÜRLEK, PÜRMEK, PÜRMÜZ, PÜRNEÇ, PÜRNEK, PÜRSEK, PÜRSÜN, PÜRŞAN, PÜRŞEN, PÜRTEK, PÜRTÜK
PÜRDÜ, PÜREM, PÜREN, PÜRGÜ, PÜRİK, PÜRİN, PÜRKÜ, PÜRLÜ, PÜRME, PÜRSE, PÜRÜK, PÜRÜZ
PÜRÇ, PÜRE, PÜRÜ, PÜRZ
PÜR
PÜR
Dolu. Çam, ardıç, ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları.
PÜRPELEŞMEK
Kuşkulanarak ivecenlik göstermek.
PÜRÇEKLENME
Pürçeklenmek işi.
PÜRÇÜKLENMEK
Dokuma eşyalar eskiyerek, örselenerek kenarları tel tel olmak. Bazı bitkiler tel tel köklenmeye başlamak.
PÜRÇÜKLEMEK
Filiz, sürgün vermek : Patatesler pürçüklemiş.
PÜRTÜŞLENMEK
Pürüzlenmek.
PÜRÇEKLENMEK
Pürçekli duruma gelmek, püsküllenmek.
PÜRİFİKASYON
Saflaştırma.
PÜRKÜNÜKLÜK
Sıcak, durgun, bunaltıcı (hava için).
PÜRSEKLENMEK
Kumaşın kenarı tarazlanmak.
PÜRÜZLENDİRME
Pürüzlendirmek işi.
PÜRTÜKLENME
Pürtüklenmek işi.
PÜRENBİLBİLİ
Boz renkli, küçük bir kuş.
PÜRKÜLENMEK
Korkarak ürpermek.
PÜRTÜKLENMEK
Herhangi bir şeyin üzerinde pürtükler oluşmak.
PÜRÜZLENDİRMEK
Pürüzlenme işini yaptırmak.
Bu bölümde tanımı içerisinde PÜR geçen kelimeler listesi verilmiştir.
FUNDA
Süpürge otu.
ÇALMAK
Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak. Bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmak. Benzemek, andırmak. Bozmak, zarar vermek. Üzerine sürmek. Kumaşın bir parçasını kesmek. Vurarak ya da sürterek ses çıkartmak. Ses çıkarmak, ses vermek. Zamanı boşa harcatmak, ziyan edilmesine yol açmak. Süpürmek, temizlemek. Atmak, çarpmak, vurmak. Madeni oymak, kalemle işlemek.
DOLU
Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü. Çok olan (iş, uğraş, olay vb.). İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, pür, boş karşıtı. İçki doldurulmuş bardak. Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan. Boş vakti olmayan, meşgul. İçinde atılacak mermisi bulunan (top, tüfek vb. ateşli silahlar). Tornacılıkta delik açılmamış (gereç). Bir yerde sayıca çok. Bir duygunun güçlü etkisinde olan.
DURU
Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak. Pürüzsüz (ten). Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup vb.).
ÇATLAMA
Çatlamak işi. Uygun olmayan kuruma sonucu ağacın boyu yönündeki lif ayrılması. Tohumların dağılması için meyve kabuğunun yarılması, açılma. Dalgaların sığ kıyıya geldikleri zaman dökülüp köpürmesi, çatlak.
DÜZGÜN
Doğru ve pürüzsüz, muntazam. Fondöten. İyi. Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde. Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim). Düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam.
ERİKA
Süpürge otu.
ÇATLAMAK
Parçaları ayrılıp dağılmayacak bir biçimde yarılmak. Ses pürüzlü, bozuk çıkmak. Aşırı yemekten, içmekten, yorgunluktan, ağlamaktan ölecek duruma gelmek veya ölmek. Sıkıntı, sevinç, yalnızlık, heyecan, sabırsızlık, kıskançlık vb. ruhsal durumları aşırı derecede duymak. Bir yüzeyde kırışıklar, çizgiler oluşmak.
ENGEL
Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap. Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer. Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer. Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer. Kara yollarının kenarlarına yapılmış olan korkuluk, bariyer.
FONDÖTEN
Cildi pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için kadınların yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem, düzgün.
FEVERAN
Fışkırma, kaynama. Birdenbire öfkelenme, köpürme, parlama.
FUNDAGİLLER
Fundalar takımından, bayağı funda veya süpürge çalısı, açelya, yaban mersini, koca yemiş gibi çoğu her zaman yeşil birçok çalı ve ağaççığı içine alan bir bitki familyası.
ÇÖVEN
Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpürten, kir temizleyici bir bitki, sabun otu, helvacı kökü (Saponaria officinalis). Çevgen.
ÇÖPÇÜ
Evlerden çöpleri toplayan veya sokakları süpüren temizlik işçisi, gübürcü.
ÇALGIÇ
Mızrap. Bahçe süpürgesi, çalkı.
ÇAĞLAMAK
Su, köpürerek ve ses çıkararak coşkun bir biçimde akmak. Coşmak.
CİLLOP
Parlak, pürüzsüz, tertemiz. Yeni.
ÇAPAK
Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan akıntı. Metal veya toprak eşya kenarlarında bulunan pürüz. Madenler dövülürken sıçrayan ince, ufak parça. Sazan familyasından, vücudu yandan basık, 50 santimetre uzunluğunda, 4-5 kilogram ağırlığında, sarı pullu, eti tatsız, kılçıklı bir tatlı su balığı (Abramis brama).
BORUK
Dağlarda yetişen, kokulu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan bir tür ot.
ÇATALLI
Çatalı olan. İki veya daha çok ihtimali olan. Pürüzlü (ses). Çatal durumunda olan.