Kelimeler arşivi içinde; sonunda "oy" olan, toplam 128 adet kelime bulunmaktadır. Sonu oy ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında oy olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde oy olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
YUKARIKARABOY
AŞAĞIKARABOY
PERİYAKTOY
ALAÇALPOY, DÖNMEZSOY, SÜMLÜMTOY
ALTINSOY, DENLİSOY, DİLLİTOY, DÖLENSOY, DURANSOY, ENGİNSOY, ERGİNSOY, GERMEŞOY, KARBOLOY, OLGUNSOY, TEKİNSOY, TEMİZSOY, YAMANSOY, YAVUZSOY, ZINGIROY
ACARSOY, AKERSOY, AMERTOY, BERKSOY, BORABOY, CEBESOY, DARIKOY, DELİTOY, DİNÇSOY, DURUSOY, ERENSOY, GENÇSOY, HARAHOY, KÜLÜBOY, MALADOY, OGANSOY, ONURSOY, OZANSOY, TUNÇSOY, UĞURSOY, ÜNLÜSOY, YAKABOY, YÜCESOY
DEBBOY, KONVOY, KOVBOY, ŞEBBOY, AKASOY, ARISOY, ATASOY, BAŞSOY, BİRHOY, BİRSOY, CANSOY, DELLOY, DIRNOY, DOYDOY, ERKSOY, FERSOY, GALLOY, GERŞOY, GÖKSOY, GÜLBOY, GÜLSOY, HANSOY, HAYHOY, HOYHOY, İLKSOY, İYİSOY, KOÇSOY, KÖKSOY, MANGOY, PARTOY, Devamını Oku »»
KOPOY, ADSOY, AKBOY, AKSOY, AYSOY, BUĞOY, BUZOY, CİLOY, CİNOY, ÇİLOY, ÇOKOY, DEPOY, ERBOY, ERSOY, GAMOY, GAŞOY, GOLOY, HOHOY, İLBOY, KAROY, OLHOY, ÖNSOY, ÖZSOY, PEŞOY, PİLOY, PULOY, SUVOY, TUMOY, UZSOY, ÜNSOY
BOOY, OBOY, OSOY
BOY, KOY, POY, SOY, TOY, DOY, GOY, HOY, ŞOY, VOY
OY
OY
Bir toplantıya katılanların, bir sorunla ilgili birkaç seçenekten birini tercih etmesi, rey. Bu tercihi belirten işaret, söz veya yazı. Seçimlerde kişinin herhangi bir aday veya partiye ait yaptığı tercih. Çeşitli duyguları anlatmak için kullanılan bir seslenme sözü.
ALTINSOY
Soyu üstün nitelikli, değerli olan kimse.
DÖNMEZSOY
Sözünden dönmeyen, dediğini yapan, azimli, kişilikli bir soydan gelen kimse.
ENGİNSOY
İyi, güzel, temiz, sağlam bir soydan gelen kimse.
ALAÇALPOY
İlkbaharda, karın erimeye ve yer yer toprağın görünmeye başladığı zaman: Alaçalpoyda ilk defa bizim tarla açıldı.
DÖLENSOY
Sakin, huzurlu bir soydan gelen kimse.
ERGİNSOY
Olgun kişilerin soyundan gelen kimse.
DİLLİTOY
Uzun gagalı büyükçe su kuşu.
YUKARIKARABOY
Bitlis ili, merkez belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.
DENLİSOY
Terbiyeli, saygılı, ölçülü soydan gelen kimse.
GERMEŞOY
Öküz sürmede, tarla tapanı yapmada kullanılan yumuşak çubuk: Germeşoy gibi henceri dört gat olor. Bir cins ağaç.
DURANSOY
Dingin, sakin, huzurlu bir biçimde yaşamını sürdürmüş soydan gelen kimse.
PERİYAKTOY
Antik Yunan tiyatrosunda eksenleri çevresinde dönen üç yüzlü prizmalara verilen ad. Bunların her yüzüne resimler yapılırdı, öbür yüzü döndürülüp dekor değişimi sağlanırdı. Bunun için de büyüklü küçüklü altı yedi periyaktoy kullanılırdı, bak. telari, biçme pano. Eski Yunan tiyatrosunda eksenleri çevresinde dönen üçgenler. Bunların iç yüzüne bakan başka resimler yapılıp sahne değişimleri sağlanırdı. "Skene" üzerinde altı "peryaktoy" a kadar kullanılırdı, (bk. telari.).
KARBOLOY
Sertliği elmasa yakın tungsten karbürün ticari adı. Yüksek hızda çalışan makine parçaları yapımında kullanılır.
SÜMLÜMTOY
Bilgisiz.
AŞAĞIKARABOY
Bitlis şehri, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
Bu bölümde tanımı içerisinde OY geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ACIKLI
Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun. Acı görmüş, yaslı, kederli.
ACEMİLİK
Acemi olma durumu, toyluk. Acemice davranış, toyluk.
AFGAN
Afganistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.
ABSTRAKSİYONİZM
Soyutçuluk.
ABSTRE
Soyut.
ACEMİCE
Toyca, beceriksizce, acemicesine.
AÇMAZ
Satranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılamaması durumu. Tuluatta karşısındakine bir nükte veya tekerleme söyleme kolaylığını veren söz. İçinden zor çıkılır durum.
AÇ
Yemek yemesi gereken, tok karşıtı. Karnı doymamış olarak. Yiyecek bulamayan. Çok istekli, hevesli. Gözü doymaz, haris.
ACEMİ
Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen. Saraya yeni alınmış cariye. İşinde, mesleğinde yeni olan, toy. Bir yere, bir şeye yabancı olan.
AÇILMAK
Açma işine konu olmak. Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak. Kıyıdan uzaklaşmak. Yeni bir bakış açısı getirmek. Renk koyuluğunu yitirmek. Kapı, yol vb. geçit vermek. Gereken güce ulaşmak. Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak. Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak. Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak. Ayrıntıya girmek. Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek. Genişlemek, bollaşmak. İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak. Delinmek, yırtılmak. Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.
ACEMBORUSU
Canlı kırmızı renkli çiçek açan, uzun boylu bir tür süs bitkisi (Bignonia radicams).
AÇGÖZLÜLÜK
Açgözlü olma durumu, doymazlık, gözü doymazlık, harislik, tamahkârlık, tamah.
AÇGÖZLÜ
Mala, yiyeceğe ve içeceğe doymak bilmeyen, açgöz, gözü aç, doymaz, gözü doymaz, tamahkâr, haris, hırslı, tokgözlü karşıtı.
AÇMAK
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.
ABDAL
Gezgin derviş. Tasavvufta manevi üst bir rütbe. Safeviler devrinde İran'da yaşayan Türk oymaklarından biri. Dilenci kılıklı, üstü başı perişan kimse. Anadolu'da yaşayan oymaklardan bazısı.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.
ADLANDIRMAK
Çağırmak veya anmak için bir canlıya, bir yere, bir şeye ad vermek, ad koymak, ad takmak, ad vermek, isimlendirmek, isim koymak, isim takmak, isim vermek, tesmiye etmek.
AÇAN
Oynak kemiklerin arasındaki açıları genişletmeye yarayan kasların genel adı, büken karşıtı.
ABANOZ
Abanozgillerden, sıcak ülkelerde yetişen, kerestesinden yararlanılan birçok ağacın ortak adı. Bu tahtadan yapılmış. Bu ağacın ağır, sert ve siyah renkli tahtası. Koyu, parlak siyah. Bu renkte olan.
ADIM
Yürümek için yapılmış olan ayak atışlarının her biri. Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap. Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi. Girişim, hamle. Bir ayak atışıyla alınan ve uzunluğu yaklaşık 75 santimetre olan mesafe. Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol. İki diş arasındaki aralık.