Kelimeler arşivi içinde; başında "lığ" olan, toplam 19 adet kelime bulunmaktadır. lığ ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu lığ ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde lığ olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
LIĞLIKGAZ, LIĞLIHGAZ, LIĞLANMAK, LIĞLATMAK
LIĞILMAK, LIĞLAMAK, LIĞLANMA, LIĞLAŞMA
LIĞIRIK, LIĞLAMA, LIĞLIĞA
LIĞARS, LIĞIRT, LIĞLAK
LIĞRA, LIĞLI, LIĞDA
LIĞA
LIĞ
LIĞ
Alüvyon. Selin, akarsuyun getirdiği ince çamur, tortu, birikinti. Eski türkçe liyü: bataklık; çamur; akarsuların, getirdiği çamur tabakası. Akarsuların taşıyıp yığdıkları mil, kil gibi çok ince taneli öğelerle, kum ve çakılların karışımıyla oluşan yığın. Akarsuların, yatağı boyunca taşkın zamanlarında kapladığı alanlarda, deltalarda, göllerde ve dağ eteklerindeki yığınlarda çökelttiği kil, kum, çakıl gibi tortul maddeler.
LIĞLAŞMA
Akarsuların taşıdıkları çakıllarla karışık kum ve kil gibi özdekleri koyakların tabanlarına, kıyı ve dağ eteği ovalarına, sığ deniz ve göl çukurlarına yığmaları olayı. Lığ tortullarının toplanması.
LIĞLANMA
Lığlanmak işi.
LIĞLAMA
Lığlamak işi.
LIĞIRT
Selin, akarsuyun getirdiği ince çamur, tortu, birikinti.
LIĞRA
Kaygan.
LIĞIRIK
Gevşek, pörsük (et için): Lığırık eti ben yemem.
LIĞLAMAK
Sel, akarsu, ince çamur, birikinti getirip yığmak.
LIĞLIĞA
Boğaz. Esnek. Su yatağının yumuşamış durumu. Vıcık vıcık (çamur için).
LIĞLANMAK
Üstünde lığ birikmek.
LIĞLIHGAZ
Yaban kazı.
LIĞLATMAK
Lağım ayaklarını bahçeye akıtarak pisliği toprak üzerine yaymak.
LIĞLAK
Selin, akarsuyun getirdiği ince çamur, tortu, birikinti. Düzgün, yuvarlak, ince ağaç direk. Düz ya da çok az eğri yüzey.
LIĞILMAK
Bitkin düşmek, yığılmak.
LIĞLIKGAZ
Yaban kazı.
LIĞARS
Balgam.
Bu bölümde tanımı içerisinde LIĞ geçen kelimeler listesi verilmiştir.
AJAN
Casus. Bir kimsenin, bir ortaklığın veya bir devletin bazı işlerini yapan kimse, temsilci.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.
AĞBENEKLİLİK
Arpada görülen mantar hastalığı (Pyrenophora).
AĞIRCANLI
Çok yavaş iş yapan, çevik olmayan. Varlığı sıkıntı veren, sevimsiz. Tembel. Gebe (kadın).
ABAKÜS
Sayı boncuğu. Sütun başlığının üstüne yatay olarak konan ve kenarlarından biraz dışarı taşan taş blok.
AÇIKLIKÖLÇER
Bir mikroskobun açıklığını ölçmeye yarayan alet.
AÇIKLAYICI
Bir sorunu gerekli açıklığa kavuşturan. Kendinden önce gelen kelimeyi belirten, açıklayan (kelime veya kelimeler): "Atatürk, yeni Türkiye'nin kurucusu, daima saygı ile anılacaktır" cümlesindeki 'yeni Türkiye'nin kurucusu' sözü Atatürk adının açıklayıcısıdır.
AFALLATMAK
Şaşkınlığa düşürerek sersemleştirmek.
AÇMAZ
Satranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılamaması durumu. Tuluatta karşısındakine bir nükte veya tekerleme söyleme kolaylığını veren söz. İçinden zor çıkılır durum.
AÇMAK
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Alışverişi başlatmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ferahlık vermek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Beğenmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alanını genişletmek.
AĞIRLIKLI
Ağırlığı olan. Değerlendirmelerde üzerinde fazlaca durulan. Çoğunluğu oluşturan.
AHTAPOT
Kafadan bacaklılardan, dokunaçlı bir tür mürekkep balığı (Octopus). Genellikle burun zarı üzerinde çıkan bir ur türü, polip.
ABRAŞ
Alaca benekli. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı). Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık. Ters, kaba, görgüsüz (kimse). Deseni ve atkısı bozuk halı. Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık. Çarpık, eğri, düzgün olmayan. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan (kimse).
ADIM
Yürümek için yapılmış olan ayak atışlarının her biri. Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap. Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi. Girişim, hamle. Bir ayak atışıyla alınan ve uzunluğu yaklaşık 75 santimetre olan mesafe. Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol. İki diş arasındaki aralık.
AİDAT
Dernek, kuruluş, kulüp üyelerinin belli sürelerde, belli miktarlarda ödedikleri para, ödenti. Bir hizmet karşılığı sürekli ve düzenli ödenen para. Kesenek.
AHRETLİK
Ahret kardeşi olan kadınlardan her biri. Öbür dünyada karşılığı görüleceğine inanarak yapılmış olan (iş veya iyilik). Besleme kız, beslek.
AFİS
Gümüş balığının küçüğü.
ACENTE
Bir kuruluşun yaptığı işi onun adına kazanç karşılığında yürüten daha küçük kuruluş. Bu kuruluşun veya şubelerinin başında bulunan kimse. Bir kuruluşa bağlı olmaksızın sözleşmeye dayanarak belirli bir yer ve bölge içinde sürekli olarak ticarethane veya işletmeyi ilgilendiren işlerde aracılık eden, bunları o işletme adına yapan kimse. Banka şubesi. Vapur ortaklığı.
AKAMBER
Özellikle amber balığının bağırsaklarından çıkarılan, kül renginde, yapışkan, bükülgen ve misk gibi kokusu olan bir taş. Sıcak ülkelerde yetişen bir ağaçtan elde edilen katı, güzel kokulu reçine.
AĞBENEK
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar. Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı.