Kelimeler arşivi içinde; başında "köt" olan, toplam 80 adet kelime bulunmaktadır. köt ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu köt ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde köt olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
KÖTÜMSERLEŞMEK, KÖTÜLEYEBİLMEK
KÖTÜLEŞTİRMEK, KÖTÜRÜMLEŞMEK, KÖTÜLEYEBİLME, KÖTÜMSERLEŞME
KÖTÜLEŞTİRİŞ, KÖTÜLEŞTİRME, KÖTÜLÜKÇÜLÜK, KÖTÜRÜMLEŞME, KÖTÜRÜMLEMEK
KÖTÜMSERLİK, KÖTEYHLEMEK, KÖTEZLENMEK
KÖTÜLENMEK, KÖTÜLEŞMEK, KÖTÜRÜMLÜK, KÖTEKLEMEK, KÖTERLEMEK, KÖTEZİTMEK, KÖTEZLEMEK, KÖTÜCÜLLÜK, KÖTÜMSEMEK, KÖTÜPARMAK
KÖTÜLEMEK, KÖTÜLENİŞ, KÖTÜLENME, KÖTÜLEŞME, KÖTÜLEYİŞ, KÖTÜLÜKÇÜ, KÖTELEMEK, KÖTÜBÖĞCÜ, KÖTÜBÖYCÜ
KÖTÜLEME, KÖTÜMSER, KÖTELMEK, KÖTÜBÖCÜ, KÖTÜDERT
KÖTÜCÜL, KÖTÜLÜK, KÖTÜRÜM, KÖTEGEN, KÖTEKLİ, KÖTELEK, KÖTEMEN, KÖTEMEZ, KÖTEYLİ, KÖTÜLIH, KÖTÜRCE, KÖTÜRGE, KÖTÜRGÜ, KÖTÜRĞE
KÖTAYA, KÖTENE, KÖTEŞİ, KÖTEYH, KÖTMEK, KÖTÜCE, KÖTÜRE, KÖTÜRÜ, KÖTÜYH
KÖTEK, KÖTAN, KÖTAV, KÖTAY, KÖTEÇ, KÖTEH, KÖTEL, KÖTEN, KÖTEŞ, KÖTEV, KÖTEY, KÖTEZ, KÖTLÜ, KÖTÖŞ, KÖTÜK
KÖTÜ, KÖTE, KÖTİ
KÖT
KÖT
Yufka ekmek pişirilen saçların altına konulan üç ayaklı demir, sacayak.
KÖTÜLEŞTİRİŞ
Kötüleştirme işi.
KÖTÜRÜMLEMEK
Buğdayın içindeki iri samanı kalburlamak.
KÖTEYHLEMEK
Dövmek; dayak atmak.
KÖTÜLEŞTİRME
Kötüleştirmek işi.
KÖTÜLEŞTİRMEK
Kötü duruma gelmesine yol açmak.
KÖTÜLEYEBİLME
Kötüleyebilmek işi.
KÖTÜRÜMLEŞMEK
Kötürüm duruma gelmek. Algılama özelliğini kaybetmek.
KÖTÜMSERLEŞME
Kötümserleşmek işi.
KÖTÜMSERLEŞMEK
Kötümser duruma gelmek, karamsarlaşmak.
KÖTEZLENMEK
Bir yere takılıp düşmek.
KÖTÜLÜKÇÜLÜK
Kötülükçü olma durumu, şerirlik.
KÖTÜLEYEBİLMEK
Kötüleme imkânı veya olasılığı bulunmak.
KÖTÜMSERLİK
Kötümser olma durumu, karamsarlık, bedbinlik. Her şeyi en kötü yanından ele alan, her durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen dünya görüşü, pesimizm, pesimistlik.
KÖTÜRÜMLEŞME
Kötürümleşmek işi.
KÖTÜLENMEK
Kötüleme işi yapılmak veya kötüleme işine konu olmak.
Bu bölümde tanımı içerisinde KÖT geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ABULLABUT
Kaba saba ve anlayışsız (kimse). Biçimsiz ve kötü giyinen, giyimine özen göstermeyen (kimse).
ADLANMAK
Kendisine ad verilmek, isimlenmek. Kötü ün kazanmak, isimlenmek.
AŞAĞI
Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı. Bayağı, adi. Niteliği düşük, kötü. Daha küçük, daha az. Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri. Değeri daha az. Aşağıya, yere doğru. Bir yere göre daha alçak yerde bulunan.
AZARLANMAK
Paylanmak, kötü sözle karşılaşmak.
ATMAK
Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak. Örtmek. Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak. Bir yerden başka bir yere taşımak. Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak. Söylemek. Bir kimsenin ilişiğini kesmek. Uzatmak. Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak. Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek. Yırtılmak. Bilmeden, kestirerek söylemek. Yalan ya da abartmalı söz söylemek. Yapışık olduğu yerden ayrılmak. Koymak. Bir şeyi yere doğru bırakmak. Geri bırakmak, ertelemek. Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak. Terk etmek. Değerini eksiltmek. Götürmek. Çıkarmak, dışarıya vermek. Top, tüfek vb. silahları patlatmak. İçki içmek. İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak. Rastgele bir kenara koymak. Kalp, nabız vurmak, çarpmak. Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek. Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak. Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak. Göndermek, yollamak. Çatlamak. Sille, tokat vurmak.
ALDATMAK
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak. Oyalamak, avutmak. Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek. Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak. Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek. Yalan söylemek. Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek. Birine verilen sözü tutmamak.
AFET
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım. Çok kötü. Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk. Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın. Kıran.
ALÇAK
Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı. Kısa (boy). Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain. Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer).
ACIMAK
Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak. Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek. Merhamet etmek. Acılı, ağrılı olmak.
ARANMAK
Arama işine konu olmak. Kendi kendine bir şeyler aramak. İsteklisi bulunmak. Olumsuz, kötü davranışlarda bulunarak zor duruma düşmek. Eksikliği duyulmak. Şart koşulmak. Kendisine eş ya da sevgili aramak.
AZDIRMAK
Azmasına sebep olmak. Şımartmak. Azgın duruma getirmek. Kötü davranış veya alışkanlıklara sürüklemek, yoldan çıkarmak.
ACI
Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı. Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü. Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap. Keskin, şiddetli. Çarpıcı, göz alıcı (renk). Tadı bu nitelikte olan. Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem.
ABDESTSİZ
Abdest almamış olan (kimse). Abdesti bozulmuş olan (kimse). Abdest almadan, abdest almaksızın. Kötü adam.
AĞIRCA
Oldukça ağır. Kötüleşmiş (hasta). (ağı'rca) Oldukça ağır bir biçimde.
ATLATMAK
Atlama işini yaptırmak. Görüşmek, konuşmaktan kaçmak. Aldatmak. Kötü bir durumu geçiştirmek, savmak. Savsaklamak. Basında başka ilgililerden önce bir haberin yayımlanmasını sağlamak.
AYNASIZ
Aynası olmayan. Polis. Hoşa gitmeyen, kötü, yakışıksız, çirkin, ters, biçimsiz.
ADİ
Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan. Bayağı. Aşağılık, alçak.
AHLAKLILIK
Bir insanın veya bir insan grubunun iyi ve kötü açısından davranış biçimi ve ahlaki düşünüşü. Ahlak kuralları ile uyum içinde olma.
AHLAKSIZ
Ahlak kurallarına uymayan. Dürüst davranmayan, kötü huylu, terbiyesiz.
AYDINLIK
Bir yeri aydınlatan güç, ışık. Kolay anlaşılacak derecede açık olan, vazıh. Kötülükten uzak, temiz, saf. Bir yapının ortasına gelen oda ve öbür bölümlerin ışık alması için damın ortasından zemine kadar açılan boşluk. Işık alan.