Kelimeler arşivinde; içinde "ılız" olan, toplam 15 tane kelime bulunuyor. İçerisinde ılız bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu ılız ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında ılız olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
CILIZLAŞMAK
CILIZLAŞMA, CILIZLAMAK, HILIZLAMAK
CILIZLIK, CINGILIZ, HILIZLIK, KANGILIZ, KINKILIZ
GILIZIK, HILIZIK, ZIPILIZ
CILIZ, HILIZ
ILIZ
ILIZ
Zayıf. İplik sarmaya yarayan bir çeşit ağaç araç.
KANGILIZ
Lâle. Gelincik.
HILIZIK
Eklem kemiklerinin arasındaki yapışkan sıvı.
CILIZ
Çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif. Güçsüz bir biçimde. Güçsüz, sönük (ışık). Basit, değersiz, önemsiz. İnce.
CILIZLIK
Cılız olma durumu.
HILIZLIK
Top top olan çiçekleri kuruduktan sonra, sapları kürdan olarak kullanılan bir çeşit yabani bitki.
GILIZIK
Salya.
CILIZLAŞMAK
Zayıf ve güçsüz düşmek, zayıflamak. Gücünü, değerini yitirmek. Basitleşmek, değersizleşmek, önemsizleşmek.
CILIZLAŞMA
Cılızlaşmak işi.
HILIZ
Çerçöp. İyi büyüyememiş, cılız, hastalıklı kimse: Şu çocuk ne kadar hılız.
CILIZLAMAK
Oyunda mızıkçılık etmek.
ZIPILIZ
Uzun, iriyarı, gürbüz.
KINKILIZ
İnce.
HILIZLAMAK
Nefes alırken ses çıkarmak, hırıldamak.
CINGILIZ
Bir çocuk oyunu.
Bu bölümde tanımı içerisinde ILIZ geçen kelimeler listesi verilmiştir.
CIRBOĞA
Bir tür çöl sıçanı (Dipus Caegyptius). Cılız, zayıf, çelimsiz çocuk.
NAHİF
İnce, duygulu, hassas. Zayıf, cılız, çelimsiz.
ALĞIN
Renksiz, cılız, zayıf, hastalıklı, yılgın. Sevdalı, âşık, vurgun. Öfkeli, kinli, düşman.
ADECE
Kuyruğu çok küçük ve cılız koyun.
ARIK
Ark. Fide ya da fidan dikilen yer. Zayıf, cılız, kuru, sıska.
ALIZLAMAK
Cılız taneleri samandan ayırmak için savurmak. Zayıflamak.
KARABACAK
Pancar fidelerinde gelişerek fidenin ölümüne veya cılız kalmasına yol açan ve yerleştiği bölgeleri kara beneklerle örten asklı mantar. Bu mantarın sebep olduğu hastalık.
ZAYIF
Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan). Görevini yapacak yeterli gücü olmayan. Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz. Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan. Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan. Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan. Önemli, güvenilir olmayan. Çok az. Başarısızlığı gösteren not.
KEL
Saçı dökülmüş olan (kimse). İçinde az eşya bulunan. Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki). Gelişmemiş, cılız (bitki).
ACARIH
Zayıf, cılız, hastalıklı.
ÇALGIN
Sıcak veya soğuktan gelişemeyerek cılız kalan ekin. Uzun zaman bakır kapta kalan tadı bozulmuş yemek, çalık. Kötürüm, inmeli, sakat.
ALIZ
Zayıf, cılız. Yaz ekini. Aşılanmamış dağ armudu. Kurnaz, sinsi. Kurnaz, sinsi ve açgözlü: O ne alız tilkidir, bilirim ben onu.
KAVRULMAK
Kavurma işi yapılmak. Hayatın acılarına uğramak. Dış etkenler yüzünden özelliklerini yitirmek. Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememek, cılız kalmak.
KURUTMAK
Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek. Bitki canlılığını yitirmek. Bazı sebze ve meyvelerin buharlaştırılmasıyla kuru bir durum almasını sağlamak. Uğursuzluk getirmek, yok etmek. Cılız duruma getirmek, zayıflatmak. Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek.
KURADA
İşe yaramaz, yıpranmış, eskimiş, bozulmuş (eşya). Gelişmemiş, cılız.
SARARTMA
Sarartmak işi. Cılız ve soluk renkli kimse.
ALĞUN
Renksiz, cılız, zayıf, hastalıklı, yılgın. Lâğım, su yolu. Dalgın.
ALGIN
Cılız, zayıf, hastalıklı. Birine gönül vermiş, tutkun, vurgun.
KURUMAK
Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek. Çok susamak. Akarsu, göl vb.nin suyu kalmamak. Bazı nesneler yumuşaklığını yitirmek, sertleşmek. Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak. Bitki, suyu çekilip cansız duruma gelmek.
ACARUK
Zayıf, cılız, hastalıklı. Yoksul, yarı aç, çıplak, sefil.