Kelimeler arşivinde; içinde "ilen" olan, toplam 219 tane kelime bulunuyor. İçerisinde ilen bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu ilen ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında ilen olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
BİLGİLENDİREBİLME, İLGİLENDİREBİLMEK
VERGİLENDİRİLMEK, BİLGİLENDİRİLMEK, İLGİLENDİREBİLME, PENTİLENTETRAZOL
İLİŞKİLENDİRMEK, VERGİLENDİRİLME, BİLGİLENDİRİLME, BİLGİLENEBİLMEK
BİLGİLENDİRMEK, VERGİLENDİRMEK, YETKİLENDİRMEK, BİLGİLENEBİLME, ÇEŞNİLENDİRMEK, ÇİVİLENEBİLMEK, ETKİLENEBİLMEK, İLGİLENEBİLMEK, İLİŞKİLENDİRME, KREDİLENDİRMEK, MEVZİLENDİRMEK, YENİLENEBİLMEK
BİLGİLENDİRME, İLGİLENDİRMEK, VERGİLENDİRME, YETKİLENDİRME, AŞAĞIBİLENLER, BİLGİLENDİRİŞ, ÇEŞNİLENDİRME, ÇİVİLENEBİLME, DİLENDİRİLMEK, ETKİLENEBİLME, EZGİLENDİRMEK, İLGİLENEBİLME, KREDİLENDİRME, MEVZİLENDİRME, MÜŞTERİLENMEK, SİĞİLTİLENMEK, SİNİRSİLENMEK, TRİKLORETİLEN, YENİLENEBİLME, YETKİLENDİRİM
İLGİLENDİRİŞ, İLGİLENDİRME, ÜZENGİLENMEK, AMİLENHİDRAT, ANAYÖNETİLEN, BİLENEBİLMEK, DİLENDİRİLME, DİLENEBİLMEK, DİŞEVİLENMEK, ETKİLENİRİİK, GİREĞİLENMEK, HEMATOKSİLEN, İLİNTİLENMEK, KUZUİLENGERİ, MÜTESELSİLEN, POLİPROPİLEN, TERAZİLENMEK, TİRAKİLENMEK, VEREVİLENMEK
BİLGİLENMEK, ÇEŞNİLENMEK, ÇİZGİLENMEK, DİLENDİRMEK, İVEDİLENMEK, MEVZİLENMEK, SERGİLENMEK, SİLSİLENAME, ÜZENGİLENME, BANGİLENMEK, BEDEVİLENME, BELGİLENMEK, BİLENEBİLME, BÖLÜNEBİLEN, DİLENEBİLME, GİRGİLENMEĞ, HEYRİLENMEK, KARAÇİLENTİ, SİPSİLENMEK, TERAZİLENME, TİFTİLENMEK, TİLFİLENMEK
AKSİLENMEK, BELİRTİLEN, BİLGİLENME, ÇİTİLENMEK, ÇİVİLENMEK, DELİLENMEK, DİLENCİLİK, ETKİLENMEK, EZGİLENMEK, İLGİLENMEK, MEVZİLENME, MÜSTAKİLEN, POLİETİLEN, SEKİLENMEK, SEPİLENMEK, SERGİLENİŞ, SERGİLENME, YENİLENMEK, BENZETİLEN, BESİLENMEK, BİLGİLENİŞ, ÇEKİLENMEK, ÇENİLENMEK, ÇERİLENMEK, ÇEŞNİLENME, ÇİZGİLENME, DİLENDİRME, EĞDİLENMEK, EKTİLENMEK, EVZİLENMEK, Devamını Oku »»
AKSİLENME, ÇİTİLENME, ÇİVİLENME, DELİLENME, ETKİLENME, EZGİLENME, İKİLENMEK, İLGİLENİŞ, İLGİLENME, SEPİLENME, YENİLENME, ACİLENMEK, DİKİLENTİ, ETKİLENİM, EYİLENMEK, GEÇİRİLEN, İĞİLENMEK, İTİLENMEK, KARAÇİLEN, SEKİLENME, TEPİLENİM, ÜŞİLENMEK
ASETİLEN, BİLENMEK, DİLENMEK, İKİLENME, BİLENDER, BİLENKÖY, BİLENLER, BİLENÜZE, BİLENZİK, ÇİLENGER, ÇİLENGİR, ÇİLENMEK, DAHDİLEN, FİSKİLEN, İLENÇSİZ, İLENDERE, İLENGERE, İLENGERİ, MİLENYUM, NARSİLEN, ŞİNGİLEN, YOLBİLEN
BİLENME, ÇİLENTİ, DİLENCİ, DİLENİŞ, DİLENME, EKSİLEN, HAMİLEN, İLENMEK, METİLEN, TERİLEN, BİLENCE, BİLENDE, BİLENEG, BİLENEK, ÇEKİLEN, ÇİLENDİ, ÇİLENPE, DAHİLEN, DİLENÇİ, ERBİLEN, FİLENCE, İLENÇER, İLENÇLİ, İLENGEÇ, İLENGER, İSGİLEN, İSKİLEN, KAMİLEN, ÖZBİLEN, SEVİLEN, Devamını Oku »»
ACİLEN, ETİLEN, FİİLEN, FİLENK, İLENİŞ, İLENME, BİLENÇ, BİLENE, İLENÇE, İLENDE, İLENTİ, MİLENĞ, ŞİLENE
İLENÇ, BİLEN, ÇİLEN, İLENK, MİLEN, YİLEN
İLEN
İLEN
Leğen. İle. İli, beraber, birlikte, ... leyin; -le, -likle.
VERGİLENDİRİLMEK
Vergilendirme işi yapılmak.
PENTİLENTETRAZOL
GABA almacı-klor kanalı sistemini etkileyerek merkezi sinir sistemiyle solunum ve dolaşım sistemini güçlü bir biçimde uyaran, barbitüratlar, kloralhidrat ve benzerleri maddelerin solunum üzerindeki istenmeyen etkilerini ortadan kaldırmak için kullanılan bir ilaç.
ÇEŞNİLENDİRMEK
Çeşni vermek.
İLGİLENDİREBİLME
İlgilendirebilmek işi.
VERGİLENDİRMEK
Bir kimseyi veya bir şeyi vergiye bağlamak.
BİLGİLENEBİLME
Bilgilenebilmek işi.
BİLGİLENDİRİLMEK
Bilgilendirme işi yapılmak.
BİLGİLENEBİLMEK
Bilgilenme imkânı veya olasılığı bulunmak.
İLİŞKİLENDİRMEK
İlişkili duruma getirmek.
VERGİLENDİRİLME
Vergilendirilmek işi.
YETKİLENDİRMEK
Birini yetkili kılmak.
BİLGİLENDİRMEK
Bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak, haberdar etmek.
BİLGİLENDİREBİLME
Bilgilendirebilmek işi.
BİLGİLENDİRİLME
Bilgilendirilmek işi.
İLGİLENDİREBİLMEK
İlgilendirme imkânı veya olasılığı bulunmak.
Bu bölümde tanımı içerisinde İLEN geçen kelimeler listesi verilmiştir.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.
ABRA
Dara. Angarya, yük. Bir değiş tokuşta üste verilen şey. Denge.
ADRES
Bir kimsenin oturduğu yer, bulunak. Hedef gösterilen yer. Bir kimsenin sık olarak gittiği yer. Kurum ya da kuruluşun bulunduğu yer.
ABDAL
Gezgin derviş. Tasavvufta manevi üst bir rütbe. Safeviler devrinde İran'da yaşayan Türk oymaklarından biri. Dilenci kılıklı, üstü başı perişan kimse. Anadolu'da yaşayan oymaklardan bazısı.
ABDÜLLEZİZ
Akdeniz bölgesinde ve Afrika'da yetişen, çok yıllık, yumrulu ve otsu bir bitki (Cyperus esculentus). Bu bitkinin yemiş olarak yenilen, tatlı ve yağlı ürünü.
AFOROZ
Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. Darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma, toplum dışılama.
ABLA
Bir kimsenin kendisinden büyük olan kız kardeşi. Erkeklerin kız veya kadınlara seslenirken söyledikleri söz. Büyük kız kardeş gibi saygı ve sevgi gösterilen kız veya kadın. Genelev veya randevuevi işletmecisi kadın, çaça, mama (II).
AFERİN
Övme, takdir, beğenme vb. duyguları belirtmek için söylenen söz, bravo. Öğrencilere verilen beğenme ve takdir kâğıdı.
ADIMSAYAR
Yürüme sırasında gerçek sonuçlara varabilmek için geçilen yerin uzunluğunu anlayabilmek amacıyla ayağa veya bele takılan alet, pedometre.
ABARTISIZ
Olduğu gibi gösterilen, abartmasız, mübalağasız. Abartmadan, abartısız olarak, mübalağasız bir biçimde.
ABDESTLİK
Abdest alınacak yer. Abdest alınırken giyilen ve kolsuz hırkaya benzeyen bir giyecek türü.
ADSIZ
Adı olmayan, isimsiz. Tanınmayan, bilinmeyen, isimsiz. Türklerde, ailesinden ayrıldığı için artık onun adını taşımak, onun adıyla anılmak hakkını yitirmiş olan, bir yararlık gösterdiğinde ancak ad kazanabilen delikanlı, isimsiz.
ACYO
Herhangi bir paranın gerçek değeriyle sürüm değeri arasında veya bir ticaret senedinin üzerinde yazılı miktar ile indirimden sonraki tutarı arasında doğan fark. Bankaların senetli kredi işlemlerinde yaptıkları tahsilat. Bir ticaret senedinin yenilenmesinde alınan komisyon.
ACENTE
Bir kuruluşun yaptığı işi onun adına kazanç karşılığında yürüten daha küçük kuruluş. Bu kuruluşun veya şubelerinin başında bulunan kimse. Bir kuruluşa bağlı olmaksızın sözleşmeye dayanarak belirli bir yer ve bölge içinde sürekli olarak ticarethane veya işletmeyi ilgilendiren işlerde aracılık eden, bunları o işletme adına yapan kimse. Banka şubesi. Vapur ortaklığı.
ABARTILI
Olduğundan fazla gösterilen, abartmalı, mübalağalı. Abartarak, abartılı olarak, mübalağalı bir biçimde.
AÇIKGÖZ
Uyanık davranarak çıkar sağlayan, imkânlardan kurnazca yararlanmasını bilen, cingöz, uyanık, kurnaz (kimse).
ADAMAK
Bir dileğin gerçekleşmesi amacıyla kutsal olduğuna inanılan bir güce niyette bulunmak, nezretmek. İthaf etmek. Bir şeyle yoğun olarak ilgilenmek. Kutsal saydığı bir şey uğruna kendini feda etmek üzere söz vermek. Ayırmak, tahsis etmek.
ABA
Abla. Bu kumaştan yapılmış yakasız ve uzun üstlük. Bu kumaştan yapılan. Kepenek. Yünün dövülmesiyle yapılmış olan kalın ve kaba kumaş. Bu kumaştan yapılmış olan ve dervişlerce giyilen hırka. Anne.
ADAMCIK
Kendisine acınılan kimse. Yerilen, küçümsenen kimse.
AÇMA
Açmak işi. Bir tür susamsız, kalınca, yağlı çörek. Orman içinde ağaç kesme veya yakma yoluyla tarıma elverişli bir duruma getirilen arazi.