İçinde ZAMAN geçen kelimeler

Kelimeler arşivinde; içinde "zaman" olan, toplam 27 tane kelime bulunuyor. İçerisinde zaman bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ek olarak sonu zaman ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında zaman olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.

 
 

15 harfli kelimeler

ZAMANLAYABİLMEK

14 harfli kelimeler

VAKTİZAMANINDA, ZAMANLAYABİLME

13 harfli kelimeler

ZAMANDAŞÇILIK

11 harfli kelimeler

ZAMANSIZLIK, ZAMANBİLİMİ, MÜRURUZAMAN, ZAMANDAŞLIK

10 harfli kelimeler

ZAMANDİZİN, ZAMANLAMAK, MUNTAZAMAN, BİRZAMANLI, ZAMANAŞIMI

9 harfli kelimeler

ELİRZAMAN, ZAMANKATI, ZAMANDİZİ, ZAMANDIŞI, ZAMANLAMA, ZAMANINDA

8 harfli kelimeler

ZAMANDAŞ, ZAMANSIZ, ZAMANİLE

7 harfli kelimeler

ZAMANLI, ZAMANLA

6 harfli kelimeler

ZAMANA, ZAMANE

5 harfli kelimeler

ZAMAN

Bazı kelimelerin anlamları

ZAMAN

Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Çağ, mevsim. Dönem, devir. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Belirlenmiş olan an. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı.

ZAMANBİLİMİ

Olayların tarihini araştıran ve sıralayan bilim.

ZAMANDAŞLIK

Zamandaş olma durumu.

ZAMANSIZLIK

Zamansız olma durumu.

MÜRURUZAMAN

Süre aşımı.

MUNTAZAMAN

Düzenli olarak.

ZAMANLAYABİLME

Zamanlayabilmek işi.

VAKTİZAMANINDA

Vaktiyle.

ZAMANDAŞÇILIK

Sahnede aynı zamanda iki olayın gösterilmesi veya kişilerin açık konuşmalarından başka, gizli düşüncelerini de ayrı bir tarzda anlatmaları temeline dayanan yeni tekniğe göre eser yazma çığırı.

BİRZAMANLI

Zamanla olan gelişimleri düşünülmeksizin belli bir çağ içinde göz önünde tutulan dil olaylarının vasfı (BİRZAMANLILIK, Synchronie). Bunlar BİRZAMANLI veya DURALI DİLBİLİM'in (Linguistique synchrone ou statique'in) konusu olur. bk. Zamanlarsüresi.

ZAMANLAYABİLMEK

Zamanlama imkânı veya olasılığı bulunmak.

ZAMANAŞIMI

ıskati mürûr- ı zaman. Yasalarda belirtilen konular gerçekleştikten ve sınırları çizilen süreler geçirildikten sonra bir yükümlülükten kurtulmuş olma.

ZAMANKATI

En büyük yerbilim zamanı içinde, katmanlı kayaçlardan oluşmuş çağkatman birimi.

ZAMANLAMAK

Bir konuda en iyi sonucu almak için en iyi, en uygun süreyi belirlemek. Bir işin sürdürülmesi için zamanı planlamak.

ELİRZAMAN

Gökkuşağı.

ZAMANDİZİN

Zaman ölçüsü üzerinde çalışan ve olayları zaman sıvasına göre veren bilim. Gökbilimde, gözlemlere dayanarak zaman ölçeğini saptayan; tutulmaları, gezegenlerle ilgili önemli olayları, yıldızların yerlerini zaman sırasına göre veren dal. „.

  -   -   -  

Anlamında ZAMAN bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde ZAMAN geçen kelimeler listesi verilmiştir.

ALIŞILMIŞ

Her zamanki, mutat.

AGU

Süt çocuklarının neşelendikleri zaman çıkardıkları ses.

ARA

İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla. Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi. Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları. Spor karşılaşmalarında oyuncuların dinlenmek ve taktik almak için kullandıkları süre. İç. Bir oyunda, bir filmde izleme sırasında dinlenmek üzere verilen kısa süre, antrakt.

ARALANMAK

Biraz açılmak, aralık olmak. Araya zaman girmek. Gitmek, uzaklaşmak, yanından ayrılmak.

AKMAK

Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek. Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak. Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak. Bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak. Boya birbirine karışmak. Art arda ve toplu olarak gitmek. Karışmak, katılmak. Sıvı bir madde bir yerden çıkmak. Sıvı maddeler aşağıya yönelmek. Zaman çabuk geçmek. Sürüp gitmek.

ALGORİTMA

Orta Çağda ondalık sayı sistemine göre, son zamanlarda ise iyi tanımlanmış kuralların ve işlemlerin adım adım uygulanmasıyla bir sorunun giderilmesi veya sonuca en hızlı biçimde ulaşılması işlemi, Harezmi yolu.

ALDANMAK

Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak. Hayal kırıklığına uğramak. Havanın birden ısınmasıyla zamansız açan çiçek, soğuk sebebiyle donmak. Bir hileye, bir yalana kanmak. Avunmak, oyalanmak.

ARGO

Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim.

AN

Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika. Zihin. İki tarla arasındaki sınır.

ASENKRON

Uyumsuz, senkron, eş zaman karşıtı.

AKARSU

Yeryüzünde, yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su. Tek sıra elmastan gerdanlık.

ALELADE

Her zaman görülen, olağan. Bayağı.

AHİT

Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant. Devir, zaman. Antlaşma.

ASKI

Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne. Elbise, gömlek, tişört, ceket gibi elbiselerin kırışmadan düzgün bir biçimde elbise dolabına asılması için insan omzu biçiminde tasarlanmış, bazılarının altında pantolon asmak için düz bir çıta, bazılarının her iki kenarında etek asmak için çengel bulunan alet, elbise askısı. Saz şairleri arasında yapılmış olan deyiş yarışında üstün gelene verilmek için duvara asılan kumaş, tabanca vb. ödül. İpek böceğinin kozasını sarması için yanına konulan çalı çırpı. Düğünlerde geline yakınları tarafından takılan hediye. Artırma, eksiltme vb. resmî iş ilanlarının ilgili daire duvarında belli bir zaman süresince asılı durması. Kadınların kullandığı altın dizisi veya zincirli mücevherat. Hastanelerde kırık kol veya bacakların asılarak tutturulduğu araç. Gelinin odasına asılan süs. Yeni yapılmış olan yapıların çatısına, ev sahibi tarafından usta için veya düğün arabalarına düğün sahibi tarafından arabacı için armağan olarak asılan kumaş. Pantolon veya giysilerin düşmesini önlemek için omuzdan aşırılan bağ. Çay, kahve taşımaya yarar kahveci tepsisi, fener. Saklanmak için tavana asılmış dizi veya hevenk.

ANGIÇ

Harman zamanı fazla sap yüklemek için öküz ve at arabalarının iki tarafına takılan parmaklık, kanat.

AKOMPANYATÖR

Bir parça çalındığı zaman ses veya bir aletle ona eşlik eden kimse.

ARKA

Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı. Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi. Otururken sırtın dayandığı yer. Geri kalan bölüm. Geçmiş, geride kalmış zaman. Kayıran, destekleyen. İnsanın vücudu, bedeni. Art, peş. Arkada olan, arkada bulunan.

ASLA

Hiçbir zaman, hiçbir şekilde, katiyen. Sakın, zinhar.

ASRISAADET

Hz. Muhammed'in yaşadığı zaman, saadet asrı, devrisaadet.

AHİREN

Son zamanlarda, son günlerde, yakınlarda. Son olarak.