İçinde TAKİ geçen kelimeler

Kelimeler arşivinde; içinde "taki" olan, toplam 28 tane kelime bulunuyor. İçerisinde taki bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Ek olarak sonu taki ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında taki olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.

 
 

11 harfli kelimeler

MÜSTAKİLLEN, TAKİPSİZLİK, MÜSTAKİMLER

10 harfli kelimeler

MÜSTAKİLEN, MEHMETAKİF, TAKİPÇİLİK, TAKİYETTİN

9 harfli kelimeler

TAKİMETRE, MÜSTAKİME, DORUKTAKİ

8 harfli kelimeler

TAKİGRAF, TAKİZOİT, TAKİPSİZ, MÜSTAKİL, MÜSTAKİM, METAKİST

7 harfli kelimeler

TAKİTİK, TAKTAKİ, TAKİPÇİ, TAKİBEN, TAKİBAT, SİRTAKİ

6 harfli kelimeler

TAKİYE, ÖSTAKİ

5 harfli kelimeler

TAKİP, OTAKİ, TAKİM

4 harfli kelimeler

TAKİ

Bazı kelimelerin anlamları

TAKİ

Günahtan, haramdan kaçınan, dinine bağlı kimse.

TAKİZOİT

Kimi koksidiyaların (Toxoplasma) doku kistleri içerisinde bulunan ve endodiyogeni yoluyla hızla çoğalan hareketli evreleri. Takizoitler makrofajların ve diğer hücrelerin içerisinde parazitoforus vakuoller içerisinde bulunurlar, endozoit.

MÜSTAKİLLEN

bağımsızca, bağımsız olarak.

TAKİMETRE

Hareket durumundaki bir cismin hızını ölçmeye yarayan alet.

MÜSTAKİM

Doğru, doğruluktan şaşmayan. Doğrulu.

TAKİPÇİLİK

Takipçinin işi.

MÜSTAKİMLER

Bolu şehri, merkez ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Zonguldak ilinde, Devrek ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

MÜSTAKİLEN

Bağımsız olarak.

MEHMETAKİF

Ordu şehrinde, Fatsa ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

MÜSTAKİME

Doğru, düz. Temiz, namuslu, doğru.

DORUKTAKİ

Kolan, ya da piramidin en üstündeki kişi.

MÜSTAKİL

Kullanış yönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan, bağımsız. Kullanış yönünden belli kişi veya kişiler için ayrılmış olan.

TAKİPSİZLİK

Takipsiz olma durumu.

TAKİGRAF

Hızölçer.

TAKİPSİZ

Üzerinde durulmayan, takip edilmeyen. Takip edilmeden.

TAKİYETTİN

Dindar, mümin.

  -   -   -  

Anlamında TAKİ bulunan kelimeler

Bu bölümde tanımı içerisinde TAKİ geçen kelimeler listesi verilmiştir.

ABAŞO

Gemiyi baştan veya kıçtan halatla karaya bağlama. Altta, aşağıda bulunan, alttaki.

DALIZ

İç kulaktaki kemik dolambacın orta bölümü.

BULGU

Var olduğu hâlde bilinmeyeni bulup ortaya çıkarma işi ve bu işin sonunda elde edilen şey. Araştırma verilerinin çözümlenmesinden çıkarılan bilimsel sonuç, netice. Vücuttaki işlevsel bir bozukluğun veya hastalığın belirlenmesine yarayan, hekimin saptadığı işaret.

ÇEKMEK

Bir şeyi tutup kendine ya da başka bir yöne doğru yürütmek. Atmak, vurmak. Taşıma gücü olmak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Kaçan ilmeği örmek. Asmak. Herhangi bir engel kurmak. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. İmbik yardımı ile elde etmek. Hoşa gitmek, sarmak. Tartıda ağırlığı olmak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Yollamak. İçine almak, emmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Daralıp kısalmak. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Germek. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Öğütmek. Çizgi durumunda uzatmak. Boya, badana vb. sürmek. Döşemek. Yürütmek, sürmek. Yol, ay sürmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Örtmek, giymek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Herhangi bir anlama almak. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. İçki içmek. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.

ANTİSEPSİ

El, yüz veya vücuttaki hastalık yapan mikroorganizmaları kimyasal maddelerle etkisiz hâle getirme veya yok etme işlemi.

ÇUKUR

Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer. Mezar. Çene ve yanaktaki gamze.

AMİN

Amonyaktaki hidrojen yerine, tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı.

ALMAK

Bir şeyi elle ya da başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Satın almak. Erkek, kadınla evlenmek. Göreve, işe başlatmak. Örtmek, koymak. Yolmak, koparmak. Bürümek, sarmak, kaplamak. İçine sığmak. İçecek veya sigara içmek. Görevden, işten çekmek. Kazanç sağlamak. Gidermek, yok etmek. Kazanmak, elde etmek. Çalmak. Kısaltmak, eksiltmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. İçeri sızmak, içine çekmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. Kabul etmek. İçeri girmesini sağlamak. Birlikte götürmek. Soldurmak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Temizlemek. Sürükleyip götürmek. Yer değiştirmek. Yutmak, kullanmak. Tat veya koku duymak. Başlamak. Ele geçirmek, fethetmek.

ÇOCUK

Küçük yaştaki erkek ya da kız. Genç erkek. Soy bakımından oğul veya kız, evlat. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse. Büyüklere yakışmayacak, daha çok küçüklerin yapabileceği gibi davranan kimse. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak.

AĞDACI

Şeker, tatlı ve helva yapımında ağda hazırlayan işçi. Ağda ile vücuttaki fazla tüyleri veya kılları temizlemeyi meslek edinmiş kimse.

BANKO

İş yerlerinde üzerine eşya koymaya elverişli, iş takibi için gelen kişiyle görevli arasına konulmuş tezgâh. Talih oyunlarında ortada toplanan paranın hepsine oynandığını anlatan bir söz. Talih oyunlarında, oyunu yönetenin ortaya koyduğu para. Talih oyunlarında oyunu yöneten kimse. Su altı tepeliği. Kesinlikle.

ANLAYIŞ

Anlama işi, telakki. Anlama yeteneği, feraset, izan, zekâ. Benzerlerinden ayıran özellik, konsept. Hoş görme, hâlden anlama. Bir toplum veya topluluktaki bireylerde görüş ve inanış etmenlerinin etkisiyle beliren düşünme yolu, düşünüş biçimi, zihniyet, mantalite.

BELİRTİ

Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alamet, nişan, nişane. Vücuttaki işlevsel bir bozukluğun veya hastalığın belirlenmesine yarayan işaret, araz, semptom.

ARDINCA

Hemen arkasından, hemen ardından, arkası sıra, ardı sıra, peşinden, peşi sıra, takiben.

CİCİANNE

Bazı çocukların, büyükannelerine veya o yaştaki kadın yakınlarına verdikleri ad. Üvey anne.

BAĞIMSIZ

Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen, özgür, hür. Müstakil. Bağımsız milletvekili. Herhangi bir kuruluşa, partiye bağlı olmayan kimse.

BEKARHANE

Bekârların kalması için ayrılmış veya düzenlenmiş oda. Bekârların yaşadığı müstakil ev.

ÇİTMEK

Bir araya getirmek, birleştirmek. Kumaştaki deliği örerek kapamak. Çitilemek. Tarağın dişlerini iplikle bağlayıp sıkıştırmak.

BİRİM

Bir kümenin her elemanı. Dilin, oluşturduğu yapı içinde, belli bir düzlemde yer alan öbür ögelerle kurduğu bağıntılarla tanımlanan ayrı nitelikli öge, ünite. Herhangi bir kuruluştaki alt bölümlerden her biri. Bir çokluğu oluşturan varlıkların her biri, ünite. Bir niceliği ölçmek için kendi cinsinden örnek seçilen değişmez parça, vahit.

BÜZGEN

Kasılarak vücuttaki herhangi bir deliği açan veya kapayan çember biçimindeki kasların genel adı.